Kültürsüzler! 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Bu naif bir insani hayret nidasıdır. Gerillanın ruhunda, bu barbar savaşın öldüremediği insani şaşkınlığın eşi benzeri görülmemiş ifadesidir. “Kültürsüzler…” Bu bir romanın, filmin, tiyatro eserinin, bir şiir kitabının başlığı olmaya adaydır.

ANF iki kadın gerillanın kamerasından Türk ordusunun içine düştüğü, beklenen paniği, ahlaki ve itikadi alçalmayı, zavallılaşmayı, dehşetle izlediğimiz bir video yayınladı. Bu videoda gerillayla girdikleri çatışmada ağır kayıplar veren subay ve askerlerin kendi ölülerini benzin dökerek yaktığı görülüyor. Cesetlerin üstünden alevler yükseliyor ve bellerindeki fişekler patlıyor. Ölü kundakçıları bu vahşeti tamamlar tamamlamaz korkuyla kaçışıyor.

İnsan tam o esnada gökyüzünde uçuşan helikopterlerin araziye ineceğini ölülerini ve yaralılarını toplayıp götüreceğini sanıyor. Olmuyor. Helikopterler savaşçıların ateşi altında araziye inemiyor. Muhtemelen aşağıdakilere  telsizle “cesetleri yakın ve başınızın çaresine bakın” emri veriliyor. Bu emir Genelkurmayın bu gibi durumlar için verdiği emrin uygulaması oluyor.

Ölülerini yanlarında götüremiyorlar. “Şehitlerinin” cenaze namazını kılamayacak, onların anısına havaya üç el tören atışı yapamayacak, üç askerin ailelerine evlatlarını veremeyecek kadar “aceleleri” var.  Onları “şehitliğe” top arabasıyla göndermeyi, ezan sesleri ve tekbirlerle yolcu etmeyi, “al bayrağa” sarılı tabutlarını “ebedi istiraahtgahlarına” defnetmeyi düşünecek zamanları yok.

“Ezan susmuş, bayrak inmiş”, asker bedenlerinden yükselen alevler, Türk ordusunun içine yuvarlandığı hazin manzarayı aydınlatıyor.
Savaşlarda insan ve silah kayıpları karşılanır, ölenin yerine yeni askerler cepheye gönderilir, kayıp silahların yerine ordu yeni silahlarla donatılabilir. Ama eğer bir ordu ruhunu kaybetmişse, o ordu iflah olmaz, manevi olarak savaşı kaybetmiştir. Hiçbir güç o kaybedilen ruhu yeniden savaş alanlarına süremez. Silah arkadaşlarını benzin döküp yakan o askerler birer yaşayan ölüye dönüşmüştür.

Karargahlarına döndüklerinde anlatacakları tek bir “kahramanlık” öyküsü kalmamıştır. Onlardan yayılan benzin kokusu cephedeki barut ve kimyasal bomba kokularını batıracak, siperden sipere tüm askerlerin ciğerlerini ve sonra ruhlarını yakacaktır. Bir ordu önce manen ve sonra madden işte böyle kaçınılmaz sona doğru yürür.

Videoyu izleyen herkes, silahlarıyla değil, kameralarıyla işgalcilere öldürücü darbe indiren iki kadın gerillanın o esnadaki konuşmalarını da işittiler. Ben de işittim. Askerlerin paniği karşısında slogan atmıyorlar. Düşmanın içine düştüğü çaresizliği alaya almıyorlar. Bir zırhlıyı havaya uçurduktan sonra yaşadıkları sevinçten eser yok. Askerlerin ölüleri sürüklerken ne yapmak istediklerini anlamaya çalışıyorlar.

Ve işte o an. Askerlerden biri arkadaşlarının cesetlerine benzin bidonunu boşaltıyor. Havaya alevler ve yanık insan eti kokusu yükseliyor. İki gerilla birkaç saniye susup kalıyor. Sonra biri diğerine “bak bak ölülerini yakıyorlar” diye fısıldıyor. Öteki ne diyor? Ne diyebilir? Ne diyeceğini şaşırmış. Ağzından “namussuzlar” diyecekken, “bu nasıl kültürsüzlüktür, kültürsüzler” sözcüğü çıkıyor.
“Kültürsüzler…”

Bu naif bir insani hayret nidasıdır. Gerillanın ruhunda, bu barbar savaşın öldüremediği insani şaşkınlığın eşi benzeri görülmemiş ifadesidir. “Kültürsüzler…” Bu bir romanın, filmin, tiyatro eserinin, bir şiir kitabının başlığı olmaya adaydır. Bu “kültür” eserlerinde ana tema gerillanın kahramanlıkları değildir. Hangi türde olursa olsun bu eser yakılan üç askerin çocukluğundan başlar. Annesi, babası, kardeşleri, eşleri birer birer bu eserde yerlerini alırlar. Yoksul bir barakanın çocuklarıdırlar. Büyürler. Mesleksiz ve işsizdirler. Dindar ve milliyetçidirler. Onlara “peygamber ocağı”nın yolu görünür. “Ölürsen şehit, kalırsan gazi olacaksın” denerek avuçlarına “paralı asker maaşı” tutuşturulur. “Öldüğümde haberim duyulmasın” diye bir kağıda imza atarlar. “Viran olası hanede elad ü ayal vardır”. Ekmek parasıdır. Lakin ekmekleri kana bulanacaktır.

“Terörist avına” “Yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun” marşıyla çıkarlar. Ne mezar taşları kalmıştır, ne de üstlerini örten kar. Yanmışlardır. Eserin sonunda Ölü konuşmaz. İki kadın gerilla konuşur: “Kültürsüzler.”

ABD Vietnam Savaşı’nı “yanan küçük kız” resmiyle kaybetti. Fotografı gazeteci Nick Ut çekmişti. O resim Ut’a Pulitzer gazetecilik ödülünü getirdi. Dünya napalm-fosfor bombasıyla yanıp, tutuşan ve sonra mucize eseri yaşayan o küçük kızın resmiyle ayağa kalkmıştı. Kızın adı Kim Phuc’tu, “Altın Umut” demekti. Savaşta “barışın umudu” olmuştu.

İki kadın gerillanın bizlere sunduğu görüntüler, küçük kızın resmi gibi korkunçtur. Bu korkunç görüntülerin arasında onların kadın ruhlarından kopup gelen fısıltılar ise bu barbar savaşın, kimyasal ve fosfor silahlarının susacağı günü müjdeliyor. Bir de şu gerçeği haber veriyor: Kadın gerilla olarak doğmaz, gerilla olur ve kadın olarak savaşır…

Bitirirken Berlin’de “Jin jiyan azadî” diye haykıran 41 ülkeden kadınların bu sloganına, iki kadın gerillanın en öldürücü silahın mermisinden çok daha etkili tek kelimelik tepkisini eklemeliyim:
“Kültürsüzler.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.