Kürdistan’ın sesi nerede?

Selim FERAT yazdı —

  • “Türkiye’nin Sesi“ni kuranların, Kürdistan’ın Sesi nerede gibi bir soruya cevap vermelerini beklemiyorum. Bu partinin kuruluşunun Türkiye’yi yönetenleri ihya  edeceğinden hareket ediyorum.

Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması Kürdistan’ın Sesi’ne tahammül etmeyen Türkiye bağlamında hiç şaşırtıcı değil.

Türkiye’nin emperyal bir güç olarak yükselmek için Rojava’yı işgale devam etmesi, Güney Kürdistan’ı askeri üslerle ablukaya almasının Kürdistanlı olduklarını iddia eden bazı güçler tarafından kanıksanması da real bir görüntü.

AKP’ye sığınan “Kürdistanlı” milletvekillerinin, “siyasi rehine“ kimliğine rıza göstermeleri de anormal değil artık. 

Şaşırtıcı olan, muhtemelen Kürdistanlı 31 kurucunun partilerine “Türkiye’nin Sesi“ adını koymaları. 

Türkiye’nin Sesi’yle birlikte, Türkiye’nin Osmanlı zirvesine tırmandığı bir dönemden geçiyoruz.

Dikkatimi çeken ilk tablo, kurucuların 10’unun mühendis olması.

Türkiye statiğinin daha da sağlamlaştırılması için önemli bir not olabilir;

Belki de “Türkiye’nin Sesi“ partisinin yönünü belirleyecek önemli bir emare.

İsimlerden yaptığım çıkarımla, bu partinin kurucularının sadece altı üyesi kadın;

HDP’nin vahim hatalar yaptığını söyleyen parti başkanının startı için büyük bir eksi.

Kurucular arasında tek bir emekçinin olmaması, geleceğiyle ilgili umuda gölge düşüren başka bir işaret.

İnşaat işçisi, ev kadını, sendikacı, berber, bakkal vs isimlerine yasak koyan bir bileşim mi, kasıtlı değilseniz de,  cevap bekleyen bir soru. 

Kurtuluş dilekçesini bakanlığa ileten eski HDP Milletvekili Doğan: 

“Hiçbir partinin ne karşısında yer alan bir siyasi tutumu ne de devamı niteliğinde bir partidir" açıklamasıyla, HDP’nin karşısında olmadığına atıfta bulunmuş oluyor.

Bu ilginç beyanda, “hiçbir partinin karşısında“ olmamak, AKP’nin de karşısında olmamak anlamına geliyorsa?..;

Müslüm Doğan’ın 2018’de HDP’den ayrılması, bu partinin “ezber bozma“ konusunda yüksek performans göstereceğine işaret etmeyeceğine işaret etmezse de, gözardı edilmeyecek bir not.

Nereden çıktı bu parti sorusu önemli mi?

Bu soruya cevap bulamadığımın altını çizmek istiyorum.

Birçok cevap olmasına rağmen, bu partinin kuruluşunun temeline ilk harcı koyan “ses“ konuşmayana dek, verilecek her cevap tatminden uzak kalacak gibi.

Bu partinin kurulması, Hesekê saldırısından sonra: “Gerçekten DAİŞ çetesinden kurtulmak isteniyorsa Türk devletine had bildirilmeli“ görüşüne sahip olan PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl’in beyanından sonrasına denk geliyor. 

Xelîl, Kürdistan’ın Sesi olmasına karşın Kürdistanlılardan oluşanların Türkiye’nin Sesi olmalarının karşısına büyük bir soru işareti koyuyorum.

Kürdistan’dan gelenlerin, Türkiye’nin Sesi Partisi kurmalarına, Truva Atı yakıştırması yapanlar, zamansız bir tuşa basmıyorlar mı.

Kürdistanlıların siyasette Türkiye’yi içten kuşatmaları, yanıltıcı bir melodi.

New York Eyaletinin Binghamton kentinde “Kürt nüfusuna saygı“ amacıyla göndere çekilen Kürdistan Bayrağı ile Türkiye’de, Kürdistanlıların kurdukları Türkiye’nin Sesi Partisi’nin aynı zaman karesine sığmadığını belirtmekten feragat ediyorum.

Bu Mart ayında, Türkiye’yi terketmek üzere başvuruların rekor zirveye ulaşmalarıyla, Türkiye’nin Sesi‘ni yükseltme çabaları aynı döneme denk düşüyor.

Rojava’da savaşan İrlandalı bir enternasyonalistin “Kürdistan mücadelenin merkezidir“ açıklamasıyla, “hiçbir partinin karşısında değiliz“ açıklamasıyla kurulan “Türkiye’nin Sesi“nin kurulması da, zamansızlığın zamanlılığı gibi duruyor. 

“Türkiye’nin Sesi“ni kuranların, Kürdistan’ın Sesi nerede gibi bir soruya cevap vermelerini beklemiyorum.

Bu partinin kuruluşunun Türkiye’yi yönetenleri ihya edeceğinden hareket ediyorum.

Çünkü onlar için, Türkiye bir dünya devletidir. Tüm dünyanın adı Türkiye olabilse, Bozkurt’lar yeniden dirilmezler mi?

Selimferat@web.de

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.