Kürtçe için çığlık

Selim FERAT yazdı —

  • Ebeveynler, erkekler ve kadınlar Kürt dilini birlikte korumalıdır“ çağrısı, baskılara, Kürtçe konuşanların bilinç hücrelerine yapılan saldırılara işaret ettiği gibi, diriliğini kaybeden toplumsal bir yaraya da işaret ediyor.

 

Selimferat@web.de

"Resmi Türkiye“ ile "yasadışı Kürdistan”da yapılan araştırmaya göre, anadil eğitiminin Kürtçe yapılmasını isteyenlerin oranı 99,1.

Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesini isteyenlerin oranı ise 77,9.

Bunlar araştırma sonuçları.

Toplumsal yaşama geri dönersek;

Diyarbekir’den düşen notlar:

Kürt Dil Platformu ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Merkezinin 15 Mayıs Kürt Dil bayramı introsuna düştüğü notta Kürt dili için söylenenler dikkatimi çekti:

"Hepimizin kimliği;

Namusumuz;

Varlığımız“.

Bu sert vurguların bende çağrıştırdığı ilk uyarı, "Hawar“ (Çığlık) oldu.

Neden çığlık?

Birincisi, AKP’nin Kürtçe televizyon ekranı dışında, Kürdistan’da karartılan Kürtçe yaşamla birlikte militarist önlemlerle gelişmesi engellenen Kürtçeyi hatırlıyorum.

Bunun çarpıcı son örneklerinden biri, kayyum atanan Diyarbekir Büyükşehir Belediyesi’nin talimatla bir caddenin ismini "Cahit Sıtkı Tarancı“ olarak değiştirmesi.

Bundan dolayı da 7 Sivil Toplum Kuruluşu yaptığı ortak açıklamada, mevcut yönetim sisteminde, dört ana talebin altını çizmiş oldu:

- Anadilde eğitim hakkı;

- Kürt dili üzerindeki baskıların kaldırılması;

- Kapatılan Kürt kültür ve sanat derneklerinin açılması;

- Kürtçe anadilde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması.

İkincisi, baskı politikalarına rağmen, "Kürtlerin kendi anadillerini unutmak tehlikesi ile yüz yüze kalmaları“ (Mezopotamya Yazarlar Derneği ve Kürt Edebiyatçılar Derneği’nin, dil bayramı vesilesiyle yaptığı açıklamadan).

Bu satırlar, aynı zamanda, Kürtlerin kendi dillerini unutmama konusunda gösterdikleri çabada eksik kalmalarının da payı olduğuna işaret ediyor.

Toplumsal reflekslerin yasa karşıtı olduğundan hareketle, Kürt kadınlarının, Dersim katliamından sonra başlayan, araştırmalarına göre ömrü bir asırı bulabilecek bir travma sürecine, Kürtçenin yasal yasaklanmasına rağmen, çocuklarına Kürtçe öğrettiklerine işaret etmek istiyorum.

Kürtçe yaşadı, yaşamaya devam ediyor.

Kürt’ten Türk yaratmaya dayalı projeyi fark eden Celadet Ali Bedirxan, 89 yıl önce, 15 Mayıs 1932’de Hawar (Çığlık) dergisini yayınlamıştı. Bundan dolayı da Kürt Dil Bayramı’nın tarihi Çığlık’ın ayyuka yükseldiği bu tarih olarak seçildi.

Osmanlılar Kürtler’in belleğini zapt edemediler.

Mustafa Kemal bunu hiç beceremedi, Kürdistanlılar 1919’den sonra yirmi yıl boyunca işgale karşı ayaklandılar.

Direniş toplumsal hücrelerde devam etti.

Hiçbir iktidar Kürtçe hücrelerini ölüleştiremedi.

Dil Bilimcisi Noam Chomsky:

"… Toplumun etkisi bir üyesi olabilmek için, çocukluk ve ergenlik çağındaki insanlar iletişimsel ve dolayısıyla dil becerilerini geliştirmelidir“.

Türkiye’deki mevcut iktidar, Kürtçe konuşanların bilinç hücrelerini işgal için, “Kürtçe konuşma icazeti“ni, Ankara’ya evet diyenlere tanıdı.

Diyarbekir’i geleceğin seçeneği olarak benimseyenler ve özkoruma ve savunma reflekslerini geliştirenlere kayyum atandı.

Böylece yine Chomsky’ye göre, Kürt çocuklarının "evrensel dilbilgisi“ ciddi bir tehdit altındadır.

Onlar, "insanların (Kürt çocuklarının) doğuştan gelen bir "evrensel dilbilgisine“ sahip olduğu“nu (Chomsky) biliyorlardı.

Bundan dolayı da gelinen aşamada, Diyarbekir’deki dil platformunun: “Ebeveynler, erkekler ve kadınlar Kürt dilini birlikte korumalıdır“ çağrısı, baskılara, Kürtçe konuşanların bilinç hücrelerine yapılan saldırılara işaret ettiği gibi, diriliğini kaybeden toplumsal bir yaraya da işaret ediyor.

Bundan dolayı da, belki de bundan sonra dil için düşülecek ana not bir kez daha "HAWAR“ olmaz mı?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.