Mügalataya aldırmayın ‘Ağa’ faizi yükseltti

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Sermaye Erdoğan’dan çok şey bekledi. Arap Baharı ile birlikte TÜSİAD’ı da, MÜSİAD’ı da yeni pazarların hayaliyle rejimi destekledi. Tekelci kapitalizm dış pazar olmadan ayakta kalamaz. Kendi ülkesi rakiplerinin pazarı olur, varını yoğunu bunlara kaptırır. Beka meselesi işte budur. 

Ünlü replik: “Ağam bizimle eğleniy”…

Nasıl “eğleniy”?

Şöyle:

Önce “Faiz sebep enflasyon sonuç” diyerek başlıyor.

Ardından Merkez Bankası’na emir veriyor: “Faizi indir.”

Merkez Bankası faizi indiriyor.

Ne oluyor?

Dolar fırlıyor.

Eyvah. Gemi batıyor diyen varını yoğunu dolara yatırıyor.

Derken ağa gevrek gevrek gülüyor. Başlıyor konuşmaya. “TL’ye bilmem ne yapacağız, şunu şuraya, bunu buraya koyacağız, dolara milleti ezdirmeyeceğiz, kim ulan bu dolar”…

Hooop, dolar düşüyor. 

Erdoğan’ın geçtiğimiz gece yaptığı iş, “Abra kadabra, hokus pokus” işi. Adam Mandrake değil, yerli ve milli Zati Sungur. İllüzyonist ya da sihirbaz. Göz boyayıcı. 

Millet bu konuşmadan hiçbir şey anlamıyor haliyle. Ama şunu anlıyor: Erdoğan “sebep faiz” diye konuşunca dolar fırlıyor. “Abra kadabra, hokus pokmus” deyince şapkadan tavşan çıkıyor ve dolar düşüyor. 

Oysa yaptığı konuşmadaki laf kalabalığı ayıklanınca ortaya çıkan gerçek şu: Erdoğan tükürdüğünü yalamış, fiilen faizi yükseltmiş. Şu anda yapılan faizi yükseltmek. 

Eeee… Zaten faiz düşünce dolar yükseliyordu, şimdi faizi yükseltti dolar düştü. Olan biten bu.

Ağa işte böyle milletle “eğleniy.”

Nazımın Bahr-i Hazar şiirini Türk tipi ekonomi politikasına uygularsak şöyle: “Dolar bir kayık, iniyor kayık, çıkıyor kayık, bir atın sırtından inip, bir atın sırtına biniyor kayık.”

Ve ahaliyi deniz tutuyor. İn çık mideler bulanıyor, kasyan eden edene. Varını yoğunu dolara yatıranlar neye uğradıklarını şaşırmış. Erdoğan onlarla eğleniyor: “Merak etmeyin aradaki kur farkını Merkez Bankası’ndan ödeyeceğim.”

Merkez Bankası ise tam takır, kuru bakır. Eksilerde. Erdoğan faizi indirtince, 5 milyar doları piyasaya sürmüş. 128 milyar nasıl eridiyse, 5 milyar dolar da öyle erimiş. Neyi, kime ödeyecek?

İyi de adam delirdi mi?

Hayır. Zaman kazanmaya çalışmakta. Günü kurtarma derdinde. 

Ama olmayacak. Kriz derin. Sistemin krizi. Üç kara delik halkın alın teriyle ürettiği her şeyi yutuyor: Savaş bütçesi, polis bütçesi, imam bütçesi birer sülük gibi ekonomiyi emiyor. 

Tek çaresi vardı: Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarlarında hegemonya kurmak. 2010 yılında “üçüncü dünya savaşına” bu hevesle girdi. 2015’de Rojava devrimiyle yenildi. Şam’a girip Emevi Camisi’nde namaz kılamayınca, aynı yıl kendi iki polisini öldürtüp, PKK’ye savaş açtı. 

Açış o açış. O günden beri Türk ekonomisi dikiş tutmuyor. Çözüm sürecinde bir buçuk lira bir dolarken, şimdi ekonomi dolarla yatıp, dolarla kalkıyor. Kişi başına milli gelir 12 bin dolarken, şimdi 7 binlerde, millet sürünüyor. 

Böyle olunca Erdoğan devletin Kürde karşı başlattığı savaşı, adım adım kendi milletine karşı genişletiyor. Enflasyondu, dolardı filan, kendi milletini fukaralaştırıyor. 

“Geçinemiyoruz” diyenlere, sokak röportajında “kitap alamıyorum” diyen çoluk çocuğa kadar herkese savaş açıyor. Hedefini ilan etti: Türkiye önce “ucuz işgücü” cehennemi olacak, sonra ömrünüz yetmeyeceği için, sizi açlıktan öldükten sonra “cennetteki” huzur bekleyecek. 

Bu kadar değil.

Sermaye Erdoğan’dan çok şey bekledi. Arap Baharı ile birlikte TÜSİAD’ı da, MÜSİAD’ı da yeni pazarların hayaliyle rejimi destekledi. Tekelci kapitalizm dış pazar olmadan ayakta kalamaz. Kendi ülkesi rakiplerinin pazarı olur, varını yoğunu bunlara kaptırır. Beka meselesi işte budur. 

Ne oldu? 

Savaşta yenildi. Dış pazar hayal oldu. Hayal olunca ne oldu? Orman kanunu işletmeye başladı. Dış pazarlarda büyüyemeyen tekeller bu defa birbirlerini yutarak büyüme yoluna girdi. Türk tarihi “sermayeye çökme” tarihidir. Osmanlı, Avrupa’yı haraca bağladı. Ermeni varlıklarına “çöktü”, sonra Rum mallarına, ardından kendi ortağı Hizmet Hareketinin varlıklarına çöktü. Şimdi ne oluyor?

Erdoğan’a sırtını dayayan MÜSİAD, beşli çete gözlerini TÜSİAD’ın pazarlarını dikti. TÜSİAD konuşuyor. Bu gidişle eldekinden de oluruz. MÜSİAD bıyık altından gülüyor: Biz de elindekine konarız. Kurt kanunu… Bu arada Cevheri Güven adlı gazeteci mala çökme işlerini anlatıyor. Erol Evcil ile Alaattin Çakıcı fırsat bu fırsat diyerek Kayseri’den Bursa’ya demir çelik fabrikalarına çöküyor. Türk kapitalizmi kendi kendini yemeye başladı. 

Afiyet olsun…

Yani “zıkkım olsun” demek. Malum Yezid’in kızının adı “Afiyet” idi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.