Mutlak ayrılığı dayatmak
Selim FERAT yazdı —
- Özde, hala bir bölünme fobisi hakim Türkiye coğrafyasına; halkların yeniden buluşması, özellikle Kürt ve Türk halkı arasında barışın oluşması için, radikal dönüşümler gerekli.
- Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamayan, gerillayı kendi kaderini yazmak için yola koyulan savaşçılar olarak kabul edilmesini sağlamayan Türk devleti, birarada yaşamasının zeminini yaratma kudretinden yoksun kalacaktır. Top Türkiye’de ve eskide ısrar, mutlak ayrılığı dayatır!
Süreci izliyor ve görüyoruz:
Makyaj olduğu varsayımıyla, temkinli yaklaştığım; "Biri Kürt, diğeri Alevi iki Cumhurbaşkanı yardımcısı olsun“ önerisine bile, az solcu, biraz sosyalist, bazen milli irade kalemli, bazen Kürt dostu görünen, kritik dönemlerde daha çok bir Türk şövalye kalemine sığınan Mehmet Yılmaz da karşı çıkınca;
Birlikte yaşamak, barış içinde yaşamak için mesafe boyunu tahmin etmekte zorlandım.
Yılmaz’a göre bu: "etnik ve inanç kökenli bölünmenin resmileşmesi demek“.
Daha da kıdemli, sosyal Türk milliyetçisi Levent Gültekin, yukarıda aktardığım önerinin boşuna yapılmadığına atıfta bulunuyor…
Özde, hala bir bölünme fobisi hakim Türkiye coğrafyasına; halkların yeniden buluşması, özellikle Kürt ve Türk halkı arasında barışın oluşması için, radikal dönüşümler gerekli.
Amerikalı sosyalist düşünür Waren Montag’ın: "Umarım herkes PKK’nin bu stratejik yön değişimini destekler… Ayrıca dünyaya, bir grubun -bir halkın- kendi haklarını, kendi dilinde konuşma, kendi kültürünü yaşatma hakkını nasıl geri kazandığını göstermek açısından da çok değerli“ beklentisinin Türkiye’de pratiğe geçmesinin önündeki engeller nasıl aşılacak?
Yine Montag’ın: "Bence gerçek ve samimi bir müzakerenin yapılabilmesi için Öcalan’ın serbest bırakılması gerekir“ talebinin Türkiye’de karşılığı ne olacak?
Unutulmaması için yazıyorum:
Siyasi faaliyetlerinden dolayı 70’li yıllarda suçsuz yere hapis yatan, Protestan militanların iki suikast girişiminden sağ kurtulan İrlanda Katoliklerinin partisi Sinn-Fein’in öncüsü Gerry Adams, Öcalan örneğinde olduğu gibi, İRA’nın silahsızlandırılmasının arkasındaki güçlü ses oldu.
Adams, 1998'de Katolikler ve Protestanlar arasında güç paylaşımını öngören ve Kuzey İrlanda çatışmasını büyük ölçüde sona erdiren Hayırlı Cuma Anlaşması'nın temel mimarlarından biriydi.
Adams, sonra birçok kez İngiliz Avam Kamarası’na seçildi. İngilizler tarafından saldırılara uğramadı ve kabul gördü.
Mandela, 27 yıl hapis hayatından sonra, Nobel Barış Ödülü aldı ve Güney Afrika Devleti’nin ilk siyahi Devlet Başkanı seçildi.
Beyaz Güney Afrikalılar tarafından kabul gördü, dünyada saygın, devrimci bir şahsiyet olarak tarihe geçti.
Türkiye’ye dönüyorum:
Öcalan’ın öncülüğünü yaptığı "yeni bir başlangıç“la, Gerilla’lar silahlarını yaktı.
Bu kararlı adıma Türkiye’de stabil bir perspektif sunmadı.
Ve gelinen noktada, Gerilla önderlerinden Cemil Bayık, Türkiye’nin sağlam zemine dayalı adım atmadığına işaret ederek kaygısını: "Eğer silahlı mücadeleyi ortaya çıkaran altyapıyı ortadan kaldırmazsanız, PKK silah bırakır ama yarın başkası silahlanır” olarak yansıttı.
Türk devlet yetkilileri SDG’nin Şam’a teslim olması için diplomatik girişimlerde bulundu ve ABD’nin Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın, Ahmet Şara meyilli açıklamaları, Kürt ve Türk halklarının barış kapsamında buluşmalarına gölge düşüren girişimler oldu.
İlham Ahmed’in: "Silah bırakmak bizim için gündemde değil, kesinlikle gündemde değil. Suriye’nin durumu o kadar vahşice yönetiliyor ki, herkesin gözü önünde, dünyanın gözü önünde insanlar katlediliyor, katliamlar, soykırımlar yapılıyor. Bu durumda SDG’den silah bırakmasını istemek “git öl” demek gibidir. ‘Silahları teslim et” ya da “Yanındaki bütün savaşçıları getir teslim et, hoşça kal, bitti gitti” açıklaması, bu ara ve kritik dönemde, uluslararası bir çağrı olarak algılanmalıdır.
Son olarak SDG Sözcüsü Ecber Davud: “Hiçbir tarafla savaşmıyoruz. Hiçbir askeri güce karşı değiliz, ancak bulunduğumuz her yerde halkımızı savunacağız” açıklamasıyla, Türkiye’yi ve Şara’yı barışa davet etti.
CNN Türk’ün Mazlum Abdî’yi haberle öldürmesi, gizli bir Türk devlet gücünden bağımsız düşünülmemeli.
Öcalan’ın özgürlüğünü sağlamayan, toplumu Osmanlının intikam ruhundan arındırarak Öcalan’a saygıyla yaklaşan, gerilla öncülerini, tarihi zorunluluktan bir halkın kendi kaderini yazmak için yola koyulan savaşçılar olarak kabul edilmesini sağlamayan Türk devleti, Türk ve Kürt halklarının birarada yaşamasının zeminini yaratma kudretinden yoksun kalacaktır.
Biliniyor: Top Türkiye’de ve eskide ısrar, mutlak ayrılığı dayatır!
