Ne ABD silah tekeli ne Türk silah tekeli 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Şimdi Türkiye’yi ağır şartlarla teslim almaya hazırlanan ABD’ye ve AB’ye karşı yapılacak iş, Erdoğan’dan kurtulmaktır… Üçüncü yol açıktır: Ne Amerikan silah tekeli, ne Türk silah tekeli… Silah yerine halka refah… Barış… Özgürlük. 

ABD en sonunda yaptırımı ilan etti. Hedefte de Türk savunma endüstrisi var.

Nasıl bir yaptırım bu?

Bir hayli hafif bir yaptırım. Ama önemli olan yaptırımın hafif mi, ağır mı olması değil. Elbette ABD, 1950 yılından beri aynı ittifakın içinde olduğu müttefikini öldürmeyecekti. Ona ceza olarak köşede tek ayak üstünde durma cezası verdi. Cezanın ne kadar süreceğini, “yaramazlık” devam ederse cezanın daha ne kadar arttırılacağını hep birlikte göreceğiz.

Yalnız geçerken hatırlatalım: Bu ceza öyle masum bir ceza değil. ABD düşmanlarına verilmek üzere yasalaşmış bir ceza paketinden TC’nin payına şimdiki cezalar düştü.

İddialara bakılırsa Erdoğan rejimi bu cezaya karşı İncirlik üssünü kapatmaya hazırlanıyormuş. Bu adımı attığı zaman cezanın şiddeti artar. Asıl o zaman sonu belirsiz bir krizle yüz yüze gelinir.

Bunlar bilinen durumlar. Bilinmeyen şu: Muhalefet bu durumda ne yapacak? ABD ile sürtüşmede ABD’ye “karşı” Erdoğan rejimiyle dayanışma içine mi girecek?

Girerse çok tehlikeli bir adım attığını bilmeli muhalefet. Yarın ABD’ye karşı “halktan destek” istemeye kalktığında Celal Başlangıç’ın dediği gibi, bu seçim olmaktan çıkar “ABD mi, Türkiye mi?” ya da “Biden mı, Erdoğan mı?” referandumuna dönüşür. Böyle bir “referandum” ortamı yaratmak işten bile değildir. İncirlik kapatılır. ABD aleyhine mitingler örgütlenir. Bu mitinglerde, eğer şimdiden bu ihtimale karşı önlem alamazlarsa, HDP dışında bütün muhalefet partilerinin liderleri miting meydanlarında Erdoğan’la, Bahçeli’yle, Perinçek’le hazin bir kucaklaşma yapmak zorunda kalır. Erdoğan bir beş yıl daha Saray’da hükmetme imkanı kazanır. Kazanır kazanmaz da Biden’den özür diler, İncirlik’i yeniden açar, “Türkiye’nin yeri Batı’dır, NATO’dur,

Washington’dur” der. Muhalefet de bu “sahte anti Amerikancıyla” dayanışmanın bedelini, bir beş yıl daha TBMM’de “kürsü Kovboyluğu” yapmakla öder.
Türk siyasi hayatı bu ölçüde basittir.

O nedenle şimdiden harekete geçilmelidir. Şöyle dendiği zaman konu açıklığa kavuşur:

Erdoğan kendi iktidarı, ailesinin ikbali, suç ortaklarının bekası için Türkiye’yi hem AB’nin, hem de ABD’nin yaptırımları ile yüz yüze bıraktığına göre, yani Türkiye’nin geleceğini tehlikeye attığı için suçludur. Hiçbir tüy sıklet bir boksör, ağır sıklet boksörle ringe çıkmaz. Çıkarsa onu perişan eden ağır sıklet boksör değil, kendisi suçludur. Erdoğan ABD ile Rusya arasındaki çelişkiyle oyun oynamış, Türkiye’yi Kürtlerin statü kazanmasını önlemek için savaşa sürüklemiş, tıpkı İttihatçı Enverler gibi bu savaşta yenilgiye uğratmıştır.

Şimdi Türkiye’yi ağır şartlarla teslim almaya hazırlanan ABD’ye ve AB’ye karşı yapılacak iş, Erdoğan’dan kurtulmaktır. (Ey CHP, senin kurucun ülkeyi savaşa sürükleyen İttihatçılarla Sevr zamanında bile “düşmana karşı” dayanışmayı aklının ucundan bile geçirmedi. Bunu unutma). Onu işlediği suçlar nedeniyle istifaya zorlamaktır, Erdoğan’ın çakma darbeden bu yana aldığı tüm kararların geçersiz olduğunu ilan etmektir, Erdoğan’ın istifa etmemek için direndiği, zorbalığı arttırdığı durumda TBMM’den çekilmektir, seçmenin yarıdan fazlasını oluşturan muhalefetin tabanını sokağa yöneltmektir. “Erdoğan istifa”, geçici hükümetin yönettiği erken seçim, barış, demokrasi diyerek faşizmi yıkmaktır.

Yüksek sesle her gün haykırmak gerekir: “Sen Türkiye Cumhuriyeti’ni AB’nin ve ABD’nin şamar oğlanı haline getirdin, Türkiye’yi AB’nin ve ABD’nin yaptırımlarından kurtarmak için Saray’dan defol, Türkiye’nin, halkın yakasından düş, daha büyük yıkımlara sebep olma….”

Ve bir de şunu asla unutmamak gerekir: Bu savunma sanayi denilen şey Türkiye’yi küresel devletlere karşı savunamayacak kadar zayıf, komşularına ve özellikle Kürtlere karşı ise lüzumundan fazla büyüktür. O halde ne işe yaramaktadır? Savunma sanayine egemen olan kapitalistlerin kendi ordusuna silah satmasına ve milyarlar kazanmasına yaramaktadır. Bu paraları kazananlar Erdoğan’ın damatlarıdır. Erdoğan faşizmi, endüstriel askeri kompleksten destek alan bir oligarşidir.

Yani şu anda Amerikan silah tekelleriyle Türk silah tekelleri kavga etmekte…

Muhalefet kendi silah tekellerini savunmaya kalkarsa, o tekellerin silahıyla intihar etmiş olur.

Üçüncü yol açıktır: Ne Amerikan silah tekeli, ne Türk silah tekeli… Silah yerine halka refah… Barış… Özgürlük.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.