Onyıllar sonra KNK

Selim FERAT yazdı —

  • Bu sözler, aynı zamanda 1999 yılında kurulan ve kurulduğundan bu yana, Kürdistan siyaseti, stratejisine yön verecek güçleri seferber etmek için çaba gösteren bir yapılanmanın, düştüğü tarihi not.

"Tüm Kürdistan halkı için bir misyon üstlenmek istiyoruz; KNK yapılanması, parti ve partilerin değil, Kürdistan’ın tüm parçalarının kurumudur, proğram, statü dahil olmak üzere, ciddi bir değişikliğe gitmeyi planlıyoruz ve bunun için de eleştiri ve önerilere ihtiyaç duyuyoruz."

Alıntı KNK Eşbaşkanı Ahmet Karamus’un konuşmasından.

Bu sözler, aynı zamanda 1999 yılında kurulan ve kurulduğundan bu yana, Kürdistan siyaseti, stratejisine yön verecek güçleri seferber etmek için çaba gösteren bir yapılanmanın, düştüğü tarihi not.
Nostaljik değil, realist.

Dünyayı etkilemek üzere kurulan BM ve NATO gibi devasa yapıların bile ayakta durup durmayacaklarının tartışıldığı bir dönemde, Karamus’un sözleri bana real ve tarihi bir fren gibi geldi.

Severek gittiğim, itinayla izlediğim bir toplantılar dizisiydi.
Seviyeli sunumlar, cesur hipotezler, eleştiriler, sadece tolerans değil, birbirini kabule dayalı bir siyasi tablonun içinde buldum kendimi.

Onlarca yıl öncesiyle karşılaştığımda, alınan mesafeyi, toplumsal hücrelere yüklenmiş, deyim yerindeyse bir devrimsel dönüşüm olarak tarif edebilirim. 

Bu tablo, geçen hafta sonu Kürdistan Ulusal Kongresi Kuzey Kürdistanlı akademisyen, yazar, politikacıyla,  Kürdistan konteksinde geçmiş ve güncel tarihi seleksiyondan geçirecek iki günlük bir tartışma platformundan. 

Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte start alan ve yapısal olarak değişmesi beklenen dünya siyasetiyle ilgili perspektiflerin de ele alındığı tebliğlerde, Kürdistan bağlamında olası opsiyonlarında ele alındığı konuşmalar serisinde, ağırlıklı konular arasında Güney Kürdistan ve Rojava’daki gelişmelerle ilgili önermeler ve perspektiflere yer verildi.

Teorik hipotezler ile pratik politika arasında bir uçurum yoktu.
Ortaya çıkan profillerden biri, mevcut durumda, Avrupa’da Kürdistan’la ilgili jeopolitik ve stratejik öngörülere sahip bir yapının olmayışıydı.

Avrupa’da yaşayan Kürdistanlılar ile ilgili resmi ve tahmini bilgiler dışında, Kürdistanlı kurumların araştırmalarına dayalı verilerin eksik olması da, tabloya yansıyan bir eksiydi.

Eleştiriler öneriler, gündemi biraz da Rojavalaştırdı.
İki gün boyunca gözlemlediğim ve kaydetmek istediğim önemli bir not, eleştiri yapma cesareti ve eleştiriyi dinleme, yorumlama ve kabul etme kültürüne ait.
Konuşanlar, istedikleri gibi konuştular.
Eleştiriler, karşı görüşler ve cevaplar dinlendi.

Aktif politik değişimlerin beklendiği bir dönemden geçtiğimiz bu süreçte, yaşamın yeşil rengi daha da ağır bastı. 
Rojava’dan gelen bir gözlemci aktarıyor.

Rojava Kürdistan tarihinde, resmi statüsü olmayan, kendi kaderiyle ilan ettiği statüyü on yıl boyunca koruyan benzersiz bir örnek.

Amerikalılar bölgeyi Rusya’ya terketmemek, Ruslar, Amerika’ya bırakmamak, İranlı güçler ise, nüfuz alanını korumak için kalmakta dayatıyorlar. Bu eksende, Türkiye’nin  Rojava’da asıl tehdit olma gücü bu karmaşaya da dayanıyor. 
Esad giderse, Türkiye de gidecek ve yeni bir yapılanma gelecek…

Rojava, idari yapısını sağlamlaştırabilir, komşu ve iç tehlike DAİŞ’e karşı güvenliğini koruyabilir; dış tehditlere karşı uluslararası alanda destek alabilirse, dünya düzeyinde meşru bir zemin yakalayabilir.

Bu ise bir umut, atılım ve zafer kapısına aralanan tarihi koridorun adı: Rojava.
Bana teorinin gri, yaşamın yeşil renkli olduğunu bir kez daha kavrattı.

Selimferat@web.de

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.