Ortadoğu'da yeni dönem ve Kürtler

Cafer TAR yazdı —

  • Ortadoğu coğrafyası son yirmi yılda; işgaller, katliamlar, politik kalkışmalar, isyanlar, DAİŞ vahşeti gibi birçok olay yaşadı; fakat şimdi yeniden farklı bir sürece giriyoruz. İslami ve milliyetçi çözümlerin sonuç vermeyeceği anlaşıldı; geriye bir tek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın önerdiği “Demokratik Ulus” seçeneği kalıyor.

Her bölgenin kadim halkları vardır; bu halklar kimi zaman tarih sahnesinde önemli roller oynar, başka bir zaman ise neredeyse yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalırlar. İslam’ın ilk ortaya çıktığı bölgenin halkı olan Araplar uzun süren Osmanlı yönetimi boyunca tarih sahnesinden kaybolmuşlardı.

Üzerinde yaşadıkları topraklarda kimin nasıl yaşayacağına, gelirin nasıl dağıtılacağına, ne ekilip biçileceğine İstanbul merkezli Osmanlı devleti karar veriyordu. Fakat sonra koşullar değişti ve Araplar birden çok devletle yeniden tarih sahnesine çıktılar.

Başka bir örnek Polonyalılardır. Polonya coğrafi konumu itibariyle Batı Avrupa devletleri ve Rusya arasında kalan bir ülkedir. Hem Ruslar hem de Batı Avrupalı devletler Polonya'yı egemenlikleri altına almaya çalışmışlardır.

Polonyalılar Batı Avrupa'ya geçiş güzergahında oldukları için yıllarca ülkenin doğu sınırında Osmanlı ve Ruslara karşı batıda ise; Prusya (şimdiki Almanya), İsveç, Avusturya/Macaristan İmparatorluğu’na karşı savaşmak zorunda kalmışlardır.

Yıllarca batıya doğru ilerlemeye çalışan Rusya ve Osmanlı'yı durdurmalarına; hatta Polonyalılar iki Viyana kuşatmasında Osmanlı ordusunun yenilmesinde önemli roller oynamalarına rağmen defalarca Batılı ülkelerin saldırılarına ve işgaline uğramaktan kurtulamamışlardır.

Öyleki 1795 yılında Prusya, Avusturya ve Rusların organize ettiği bir bölünme ile Polonya 100 yıl kadar bir süre tarih sahnesinden silinmiştir. 1917 Sovet Devrimi’nden sonra Lenin ulusların kendi kaderini tayin hakkına saygı gereği Polonya'nın bağımsızlığını onayladı.

Tam da Polonyalıların yeniden bağımsız oldukları o yıllarda Kürtlerin esareti başlamış oluyordu. 16 Mayıs 1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortadoğu topraklarının paylaşılmasını öngören Sykes/Picot anlaşması ile Kürdistan toprakları dört ülke arasında paylaştırıldı.

Böylece o günden günümüze Kürtlerin acı dolu tarihi de başlamış oluyordu. Aslında Kürtler üzerinden bütün Ortadoğu esir alınmıştı. Kürdistan'ı kendi aralarında paylaşan bu dört ülke söz konusu esareti bir türlü anlayamadılar.

Kürdistan'ın esareti aslından kendilerinin esaretine de dönüşmüştü. Bu ülkelerin hiçbiri kendi içinde istikrarlı bir politik yapı kuramadı ve anlamlı bir ekonomik büyüme ortaya koyamadı. Örneğin İran ve Türkiye kimi zaman batılılaşabilmek için önemli sayılabilecek hamleler yaptılar; fakat her defasında Kürtlerin ulusal demokratik haklarını görmezden geldikleri için bir türlü başarılı olamadılar.

Günümüzde İran ve Türkiye'de dinci/gerici iktidarların iş başında bulunmasının temel nedeni bu ülkedeki sözüm ona ilerici yapıların her defasında Kürtleri ve onların ulusal demokratik haklarını görmemezlikten gelmiş olmalarıdır.

Demokratikleşme kendi içinde bir tutarlılık ister. Hem demokrasinin gelişmesini istemek hem de Kürtleri bütün ulusal demokratik haklarından mahrum bırakmak kabul edilebilir bir şey değildir ve bu yaklaşım bir noktada iflas etmek zorunda kalır.

Kimse Kürtleri sevmek zorunda değil; ayrıca Kürtlerin de böyle bir talebi olduğunu sanmıyorum. Fakat kimse Ortadoğu'da elli milyonluk bir halkı görmemezlikten gelemez; Kürtler yokmuş gibi davranamaz, bu da kimsenin haddi değildir.

Ortadoğu coğrafyası son yirmi yılda; işgaller, katliamlar, politik kalkışmalar, isyanlar, DAİŞ vahşeti gibi birçok olay yaşadı; fakat şimdi yeniden farklı bir sürece giriyoruz. İslami ve milliyetçi çözümlerin sonuç vermeyeceği anlaşıldı; geriye bir tek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın önerdiği “Demokratik Ulus” seçeneği kalıyor.

Böyle bir aşamada kimse yeniden Kürtlerin esareti üzerinden bir hesap yapmamalıdır. Bu yaklaşım Kürtlere çok şey kaybettirdi; fakat kimseye de kazandırmadı. Bu yaklaşım içinde olan devletlerin durumu ortadadır. Suriye ve Irak paramparça; Türkiye ve İran izole olmuş içerde bir türlü istikrarlı bir yönetim kuramıyorlar.

Ortadoğu ancak; Kürtlerin yeniden tıpkı Polonyalılar gibi tarih sahnesine çıkması ile istikrarlı barış içinde bir bölgeye dönüşebilir. Dolayısıyla Kürdistan sadece Kürtlerin değil bütün bölge halklarının sorunudur ve Ortadoğu'da; barış, özgürlük ve refah ancak Kürtlerin kendi ülkelerinde kendilerini yönetmeleriyle mümkün olacaktır!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.