Otuz yıl geciken barış

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • PKK tek taraflı barış ilan ederek ve Öcalan'ın tarihi açıklamasını onaylayarak, demokratikleşmenin karşısında olan tüm güçlere meydan okumuştur.

İrlanda'nın özgün durumunu bir yana bırakırsak, hiç bir NATO ülkesinde kırk yıllık bir "iç savaş" yaşanmadı. Şimdi bu savaşın son aşamasındayız. Başkan Öcalan'ın tarihi hamlesiyle Türkiye barışın eşiğindedir.

Psikolojik savaş aygıtı, PKK 12. Kongresi’ni ve Başkan Öcalan’ın tarihi çağrısını İktidar güçlerinin “zaferi” gibi gösteriyor. Gerçekte ise bugün gelinen nokta Başkan Öcalan’ın reel sosyalizm sonrasında geliştirdiği stratejinin zaferidir. O halde kısaca yaşanan savaşın tarihine bakalım:

Bu savaşın birinci dönemi Sovyetler Birliği'nin ve dünya sosyalist sisteminin varolduğu şartlarda gerçekleşti. PKK hareketi sosyalist ülkelerin ve dünya işçi ve komünist hareketinin müttefiki olan ulusal kurtuluş mücadelelerinin bir bileşeniydi. PKK bu dönemde Türkiye'nin sömürgesi olan Kürdistan'ın bağımsızlığı için mücadele ediyordu. Bu mücadelenin başarısı durumunda Kürdistan'ın sosyalist dünyayla ittifak içinde sosyalizme yönelme imkanı vardı. PKK kimi ulusal kurtuluş savaşçısı güçlerden farklı olarak, programına sosyalist bir Kürdistan hedefini koymuştu. Çünkü inanılıyordu ki, sömürgenin bağımsızlığını kazandıktan sonra kapitalist yola koyulması, o bağımsızlığı da emperyalist hegemonya nedeniyle korumayı imkansız kılacak, kurtulan sömürge emperyalist sisteme bağlanarak sosyalist ülkelere karşı bir konum alacaktı.

O nedenle PKK bu koşullarda sosyalist bir Kürdistan hedefiyle silahlı mücadeleye atıldı.

Reel sosyalizmin çökmesiyle birlikte PKK'nin sosyalist yönelimli Kürdistan stratejisinin objektif şartları ortadan kalktı. Başkan Öcalan, bir çok devrimci partiden çok önce bu somut durumu saptadı.

Böylece savaşın ikinci dönemi başladı. Reel sosyalizm dağılmış, PKK'nin merkezinin bulunduğu Suriye ABD, İsrail ve Türkiye karşısında müttefiksiz kalmıştı. Öcalan o nedenle büyük bir stratejik değişiklik yaptı. Hedefi Kürt sorununda çözümü silahlı mücadeleyle gerçekleştirmek yerine, Kürt sorununu barışçı yoldan çözmenin önündeki Türk devletinin koyduğu engelleri aşmak olarak saptadı ve 1993 yılında Türk devletinin bu engelleri kaldırması, demokrasinin gereklerini yerine getirmesi durumunda, çözümü askeri yoldan değil, siyasi yoldan elde etme hedefini koydu.

Eğer PKK'nin bu stratejik değişimine Türk devleti o yıllarda olumlu cevap verseydi, savaş o yıllarda sona erecekti. Reel sosyalizmin dağılmasını fırsat bilen küresel güçler ve Türk devleti tam tersine savaşı tırmandırdı, Öcalan'a karşı komployu gerçekleştirdi. Fakat beklemedikleri bir sonuçla karşılaştı. PKK'yi bölüp yok edemediler ve halkın öz savunmasını kıramadılar. Böylece savaş otuz yıl önce bitecekken Türk devletinin savaşta ısrar etmesi yüzünden günümüze kadar uzadı.

Nihayet HPG ile TSK arasındaki savaş pat durumuna gelince, buna karşılık Türk devleti, Şam rejiminin yıkılması sonrasında meydana gelen güç dengesindeki değişiklik yüzünden Rojava'yı işgal etme imkanını kaybedince, dünya savaşının yeni aşamasında Türk devleti için yeni ve büyük riskler ortaya çıkınca, PKK'yle savaşa son verme noktasına geldi.

Geçtiğimiz Ekim ayından bu yana yaşadıklarımız, gerçekte Öcalan'ın önderliğinde PKK ile Türk devleti arasında savaşı sonlandırmaya dönük fiili müzakereden başka bir şey değildir. PKK Öcalan'ın 1993 yılında formüle ettiği stratejinin gereği olarak, devletin savaşı sona erdirme yönelimine doğal olarak olumlu karşılık vermiştir.

Savaş sona ereceğine göre, PKK'nin illegal bir savaş örgütü olarak zamanını doldurduğu da açıktır. Çünkü Fis Köyünde ilk kongresini yapan PKK’nin önünde silahlı direniş dışında en küçük bir barışçı, parlamenter, legal imkan yoktu. Bu imkansızlıkla başlayan silahlı mücadele, kısa zamanda silahlı mücadelenin kitlesel alternatifini yarattı. Öcalan'ın önderliğinde PKK kırk yıllık savaş sonunda, Kürt sorununu silahsız, barışçı yoldan çözecek yenilmez bir örgütlü halk yaratmıştır. Bu halkın legal partisi DEM Parti demokratikleşme sağlandığında yüzde yirmileri aşan seçmen potansiyeline sahip bir parti olarak hükümetlere ortak olacak güce sahiptir.

Şu anda henüz barıştan söz etmek için erkendir. Kalıcı barış için ülkedeki siyasi durum hala elverişsizdir. Demokratikleşme yönünde her hangi bir adım atılmamıştır. Buna karşılık PKK tek taraflı barış ilan ederek ve Öcalan'ın tarihi açıklamasını onaylayarak, demokratikleşmenin karşısında olan tüm güçlere meydan okumuştur.

Şimdi iktidar "terörsüz Türkiye"den, ya demokratik Türkiye'ye geçecek, ya da legal Kürt Özgürlük Hareketi’yle, başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri arasındaki ittifak karşısında iktidarı kaybedecektir.

Gelinen nokta budur. Ve bu noktaya gelinmesini, herkes PKK Önderi Öcalan’a borçlu olduğunu bilmelidir.

Borç nasıl ödenir?

Aldığını geri vererek.

Öcalan’dan aldığınız özgürlüğü geri verin efendiler!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.