Procrustes yatağında terbiye edilmek
Forum Haberleri —

Prokrustes'in yatağı
- İşbirlikçiler, sadece Özgürlük Hareketi’nin yeminli düşmanları değil, aynı zamanda kendilerinin de Procrustes yatağından geçtiklerinin farkında değillerdir. Üstelik, sömürge altındaki bir insanın ana dili, duyguları, düşünceleri, inançları ve rüyaları bile kendine ait değildir.
ŞEMSETTİN ÖZER
Siyaset felsefesinin ana konusu, siyasal gücün ahlaki olarak değerlendirilmesidir. Siyaset ile felsefe ilişkisi, tarihsel olarak Antik Yunan filozofu Platon’un “Devlet” (Politeia) adlı eseriyle başlar. Platon, bu eserinde devlet, ideal devlet düzeni, filozof-kral kavramı ve insan doğasının diyalektik analizini ele alır. Platon, adaletin ve ahlakın ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini araştırır ve sorgular. Platon, “Devlet” kitabında iktidarı ele alırken, toplumu alegorik bir biçimde mağarada zincirlenmiş mahkûmlardan birinin zincirlerinden kurtulup mağaranın dışına çıktığı bir kurguyla anlatır. İlk başta, dışarıdaki gerçek dünya mahkûm için çok parlak ve kafa karıştırıcıdır. Ancak zamanla ışığa alışan mahkûm, mağaradaki gölgelerin gerçek olmadığını ve dışarıdaki dünyanın gerçeğini anlamaya başlar. Bu süreç, bilgi ve aydınlanmayı temsil eder (felsefe). Aydınlanan mahkûm, mağaraya geri döner ve diğer mahkûmlara gördüklerinin sadece gölgeler olduğunu, gerçek dünyanın dışarıda olduğunu anlatmaya çalışır.
Siyaset felsefesi, ahlak felsefesinin bir uygulaması ya da dalı olarak tarihsel, kültürel ve sosyolojik bağlarla ilişkilidir. Ancak bu bağlar koparıldığında, hakikatten uzaklaşarak sosyal Darwinizm, pozitivizm ve eril zihniyetle birleşerek iktidar odaklı bir hal alır. Bu durum, tüm insanlık değerlerini hiçe sayan Machiavelli’nin “amaca ulaşmak için her şey mubahtır” yaklaşımına benzer. Yunan mitolojisinde geçen korsan Procrustes’in yatağı da buna örnek gösterilebilir. Procrustes, yakaladığı kurbanlarını yatağa uzatır; eğer kurban yatağa tam olarak sığmazsa, onları yatağa uydurmak için ya uzuvlarını keser ya da gerektiğinden fazla uzatır. Bu, sömürgeci zihniyetin temel metodudur. Bu metot, geometrik, tarihsel, sosyolojik ve kültürel soykırım olarak Türk devletinin Kürtlere uyguladığı bir gerçektir. Asıl trajikomik olan ise, Kürt işbirlikçilerin düştüğü durumdur. Bu işbirlikçiler, sadece Özgürlük Hareketi’nin yeminli düşmanları değil, aynı zamanda kendilerinin de Procrustes yatağından geçtiklerinin farkında değillerdir. Üstelik, sömürge altındaki bir insanın ana dili, duyguları, düşünceleri, inançları ve rüyaları bile kendine ait değildir. Özgürlük felsefesi, bu psikolojiyi yerle bir etmiş ve büyük değerler yaratmıştır, ancak maalesef bunu anlamayan Kürtler de vardır.
Sadece kendi varlığını merkeze alan bütün ekoller, düşünceler ve inançlar, değişim kavramını çözümleyemeyen, değişmeyen, statik, doğrusal bir biçimi aşamayan, tarihsel, konjonktürel ve gelecek stratejileri bulunmayan, yalnızca öznellik ya da nesnellik çerçevesinde ele alınan teoriler, hiçbir gelişimi ifade etmez.
Tamamen normalist ve kendini merkeze alan bu yaklaşım, en azından radikal Fransız varoluşçuluk modası kadar pratik değeri olmayan, paradigmasız düşüncelerdir. Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütülen “Kürt işbirlikçi aydınlar” söylemi de bunun bir parçasıdır. Bu kişilerin tek derdi, Özgürlük Hareketi’ni karalamaktır. Çünkü sömürge psikolojisini aşamayan bireylerin ne kendilerine ait otantik bir düşünceleri ne de entelektüel bir değerleri vardır.
Dolayısıyla bilimsel, diyalektik ve stratejik teorilere dayanmayan bir örgütlü toplumun, özgürlüğü temellendirmesi mümkün değildir. Ancak paradigma sahibi olan Özgürlük Hareketi, sanatsal ve kültürel yaratımıyla hareket eden küresel bir devrimci öncülük yarattığından, her geçen gün tüm karşıt yönelimleri boşa çıkarmaktadır. Bu nedenle, başta Kürt işbirlikçileri ve Apocu felsefeye karşı olanlar çılgına dönmektedir.
Çünkü sömürgecilik psikolojisini aşmak kolay olmadığı gibi, bu zihniyetin herhangi bir yöntemle tedavi edilmesi de mümkün değildir. Tarihsel bilinç elbette en temel bilinçtir, ancak yalnızca güncel ile ilişkisi kurulduğunda bir değer ifade eder. Özgürlük Hareketi’nin felsefi dünya görüşü, bu bilinci pekiştirerek tarihi an’da kazanıma dönüştürmektedir.
Dolayısıyla özgürlük paradigmasının hakikat arayışı şu temele dayanır: Bütün tarihsel süreçler, bütün çağlar ve zamanlar içinde diyalektik bir gelişim barındırır. Hakikat budur. Hakikat arayışı, tüm çağlara ve zamanlara açılmak; tüm statik dogmaların yıkılarak gelişim göstermesi demektir. Özgürlük Hareketi de işte bu şekilde sömürge psikolojisini yerle bir etmiştir.
Son zamanlarda Özgürlük Hareketi ile Türkiye devletinin başlattığı diyalog sürecinde, geçmişte Kürt milliyetçiliğine karşı duran ve işbirlikçi bir tutum sergileyen bazı kesimler, şimdi kendilerini “Kürdistan’ın sahibi” gibi göstermeye çalışıyorlar. Sanki son 50 yıldır verilen her türlü emek ve bedelin sahibi onlarmış gibi, Özgürlük Hareketi’ni karalamaya çalışıyorlar. Savaş döneminde “Savaş, Kürtler için ölümdür” diyen bu kişiler, diyalog süreci başladığında ise birdenbire Kürt ve Kürdistan hamisi kesiliyorlar. Mantıkları şu: “Hiçbir şeyi beğenmeme.”
Aslında bu, bir çeşit kulluk psikolojisidir. Sömürgecinin diliyle konuşan, kendi doğasından koparılmış bir sömürge insanının bilinci her zaman yönlendirilmeye açıktır ve çoğu zaman sabotajcı bir üslup kullanır. Bu psikoloji, bireyin her açıdan kendini “aklama” çabasının yarattığı bir ruh bunalımıdır. Kısacası, tarihsel bilinçten ve dünya görüşünden yoksun her söz, çürümüş bir mantığın sonucudur.
Evet, sömürgecilik metodu, her zaman kendi yarattığı işbirlikçi sınıfı harekete geçirir ve yönlendirir. Bu nedenle sömürgeciler, Özgürlük Hareketi’ne ve onun değerlerine karşı durmak için vasat, dinci ve milliyetçi örgütleri örgütleyerek sahaya sürerler. Elli yıllık özgürlük mücadelesine rağmen, Kürt toplumunun içinde bu işbirlikçi elit kesimi örgütleyen yine sömürgeciler olmuştur. Günümüzde de aynı saldırılar, bu kez entelektüel kılıf altında yürütülmektedir. Oysa bu kişilerin toplum nezdinde bir karşılığı yoktur; onları bir çocuk bile ciddiye almaz.
Her türlü saldırıya karşı, özgürlük felsefesi mutlaka kazanacaktır. Yeter ki her sempati duyan birey ve her yurtsever Kürt özgürlük mücadelesinin önderliğine sahip çıksın ve yaratıcı olsun.
Bu vasat, dinci ve milliyetçi kesimler, kendilerini tanım gereği devrimci Kürtçü, efendi ve yeri geldiğinde masum gösteren, ancak fırsat buldukça acımasız bir karşı-yıkıma girişen kişiler olarak konumlandırırlar. İnsanlığa karşı en küçük bir mimik hareketiyle delirmeye varacak kadar acımasız olabilirler. Çünkü sömürge psikolojisini taşıyan kişiler, her zaman sömürgecisi gibi olmayı hayal eder ve fırsat bulduklarında hiçbir etik değeri tanımadan son derece acımasız davranırlar. Kürt işbirlikçilerinin durumu da tam olarak budur.
Elli yıldır Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı savaşan, Procrustes yatağında terbiye edilmiş, hiçbir etik değeri bilmeyen işbirlikçi Kürtler, sözde aydınlar ve sanatçılar tarafından öncülük edilmektedir. Oysa Özgürlük Hareketi olmasaydı, bu işbirlikçiler Procrustes yatağından sağ bile çıkmazlardı. Dolayısıyla, sömürgecinin mantığında kendi işbirlikçisini bir sınıf olarak yaratıp devletin yedeği ve sözcüsü haline getirmesi, işi bittiğinde ise köpek yerine bile konulmamasıdır. Çünkü sömürgeci yönetici, sömürgesinin iç dinamiklerini kullanarak yeni yapılar yaratır ve hastalıklı bir toplum oluşturur. İşte, sömürge zihniyetin temel metodu, sömürgesinin tüm değerlerini yok etmesi ve iradesini kırmasıdır. İradesi kırılmış bir bireyin, toplumun tüm ahlaki duyguları da yok olur ve hastalıklı bir topluma dönüşür. Bugün Kürt Özgürlük Hareketi’ne saldıranlar, en çok toplumdan değersiz ve hastalıklı olanların, sömürge zihniyetin yarattığı kişiliktir. İşte, Özgürlük Hareketi elli yıldır bu hastalıkla mücadele ediyor, ancak hâlâ birçok Kürt, sömürge psikolojisinin nasıl bir travma olduğunu anlamamıştır. Sonuç olarak, Kürtler için sömürge devletlerinin Procrustes yatağı hiçbir zaman bitmeyecektir. Devlet, “buna da kardeşiz” diyor, ancak her gün beni döven, beni sömüren bir kardeşlik nasıl olur? Kardeşlik ancak eşitlik temelinde olur, ki bunu da Türk devlet zihniyeti kaldıramaz.