Recep Şanghay toplantısında

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Recep’e yakışan bir icat ama anlaşılan yayımlanan sonuç bildirisini anlayamamış. Çünkü, bildirinin bir yerinde, adı zikredilmeden ona sesleniliyordu. "Senin gibilere üyelik yasak" deniliyordu…. Hey adamım, bu laflar sana özel. Anla diye oraya yazmışlar. Senin "teröristliğini", sana özetliyorlar. 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, Batı’ya karşı dikilen "Doğu Bloku" veya "Varşova Paktı" denilen imparatorluk çöktü. Dünyanın iki kamplı hayatı bitti. Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) ağırlıklı olarak söz ve karar sahibi olduğu Batı Bloku tek başına, rakipsiz kaldı.

Ama doğada da boşluk, uzun ömürlü değildir. Bir güç varsa eğer, karşısında, bir başkası peydahlanıyordu. Bu konuda da öyle oldu. Nitekim, aralarındaki tarihsel çekişmeye rağmen Rusya ve Çin kısa süre sonra (1995) bir araya geldiler. Şanghay İşbirliği Örgütü’nü (Pakt) kurdular.

Sonra aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen, Kırgızistan, Tacikistan ile Kazakistan da bu çatının altında yer aldı. "Şanghay Beşlisi" oluştu. Kazakistan’ın katılımıyla birlik resmileşti. Beş yıl sonra, Hindistan ve Pakistan birliğe dahil oldu. Resmen adı konmamakla birlikte, Batı karşıtı yeni blok oluştu.

Bunlar oluşurken, NATO üyesiydi. Batıdan yardım alıyor, ordusunu takviye edip besliyordu. Eski Cumhurbaşkanı General Cevdet Sunay’ın sözüyle, Amerika (NATO) Türk ordusunun donuna kadar veriyordu.

Ama buna rağmen Amerika, dolayısıyla NATO başından beri iç politikada, Atatürk’ü kutsayan, aralarında bağ, bağlantı olmamasına rağmen, sonra sol sloganlar bağıran Kemalistlerin hedefiydi. Ülkede birinin başı ağrısa veya zamansız bir dal kımıldasa, "kahrolsun NATO ve Amerikan emperyalizmi" haykırışları kopuyordu. Bu yüzden, "Komünist" diye devlet kıyımına uğruyor, hapsediliyor, öldürülüyor, dışarıda faşizmin kitle tabanı olan ırkçı ve dinci kesimin hedefi haline geliyorlardı.

Ancak, 1990’larda rüzgar tersinden esmeye başladı. Irkçı ve dinciler (faşist), Kemalistlerin sloganını çalıp bağırmaya başladılar.

Onlar artık, kendilerine "ulusalcı" diyorlardı. Cuntalar oluşuyordu. Jitemci General Veli Küçük ve Kemal Kirensiz cuntası gibi...

NATO’ya alternatif olarak "Avrasya" olgusu telafuz ediliyordu. Gelişmesi ardından Şanghay diye ifade edilmeye başlandı. Avrasyacı generallerden biri olan Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Tuncer Kılıç, Avrasya Bloku oluştuktan sonra, dolara olan ihtiyacın karşılanması formülünü de şöyle açıklıyordu: "Kağıdı makinaya takarsın, öteki taraftan dolar çıkar..."

Türkler yeniden başkalaşım sürecindeydi. Eski solculardan kimileri de, bu sürecin akıntısında "ulusalcı"ydı. Her birlikte "kahrolsun Batı emperyalizmi" diye bağırıyorlardı. Ne olduğu, sıradan insanlar için hala anlaşılamayan 15 Temmuz tiyatrosu da NATO’ya bağlandı. Avrasyacılar doludizgin oldular. Recep Tayyip’in etrafında ref olup su başlarını tuttular.

15 Temmuz, Batı ile ilişkileri askıya almak için fırsattı. Fırsat kullanıldı. Batı ile ilişkiler, resmen değil, ama uygulamada (fiili) koptu. Avrasyacılık programı adım adım uygulandı. Avrasya’da ilk durak olan Rusya ile ilişkiler, "Dostum Putin" kıvamına geldi. NATO’nun, Madrid toplantısında Rusya hakkında aldığı kararları "yok" derekesine indirdiler.

Batı, elbette ilişkili olduğu ülkelerdeki demokrasi, hukuk ve adaletle pek ilgili değildir. TC’de hiç demokrasi olmadı. Ama çıkarı gerektirdiği zaman fren görevini yapabiliyor.

Öte yandan, Recep, "Üstüme gelirseniz, elimdeki sırlar ve güçle Rusya’ya giderim" diyerek, Amerika ve NATO’yu etkisiz kıldı. Sonrası entrika ve şantaj...

İçeride, faşizm egemenliği kuruldu. Anayasa yok sayıldı. Kürtlerin seçme ve seçilme özgürlüğü, dahası yaşama hakkı gasp edildi. Batı’nın çıkarlarını baltalayarak, emperyal atağa geçti.  

Mesela Türk güçleri Mısır’ı karıştırdı. Mağrip, Suriye ve Irak’ta işgalci olarak yerleşti. Kürtlerin olduğu tüm topraklarda gaspçı, talancı, hırsız ve soyguncu olarak belirdi.

Ortadoğu’daki gezgin dinci katiller, hırsız ve tecavüzcülerle işbirliği geliştirdi. Onlardan ordular kurup Kürdistan parçaları, Mağrip ve Ermenistan’da kullandı.

Kafkaslara kol saldı, Azerbeycan görüntüsü altında Ermenistan’a dadandı.

Recep Tayyip,  geçtiğimiz hafta sonu Şanghay Paktı’nın Semerkant toplantısındaydı. Türk medyası, bir akşam yemeği sonrasını allandıra ballandıra bitiremedi. Çinli hariç, öteki katılımcıların çoğu önlerinde şarap, viski veya konyak bardaklarıyla rahat koltuklarında oturuyor. Recep karşılarında bir yemek masası sandalyesinde ve konuşur gibi. Başlar ona dönük.

Ve Türk medyasında, "işte liderimiz" naraları. Rahat koltukta yayılanların karşısında, iğreti sandalyeye tünemişe mahalle kabadayısı övgüsü. Görmemişe yakışan bu.

Ama, bir başka fotoğraf karesinde, Putin’in kolunda, "yüz bulamayan zoraki aşık" gibi sırıtıyordu. Rojava Kürtlerini katletmek için, Putin’e "seçime giderken cinayete ihtiyacım var" diyerek mi yalvarıyordu? Yoksa yalakalık, yalamacılık görüntüsü, "Beni Esat ile bir araya getir, affettiğini ağzından duyayım" ağız eğmesi, başı öne düşmesi halleri miydi? Bilinmez ki...

Her neyse Recep, toplantıya misafir olarak katılıyordu. Duyduğunu anlayamadığı için mi bilinmez, huzur içinde gevşemiş görünüyordu. Toplantıdan çıkarken, "Bizi üyeliğe kabul edeceklerini umuyoruz" diyordu.  Yani hem NATO hem de rakip Pakt üyeliği bir arada...

Recep’e yakışan bir icat ama anlaşılan yayımlanan sonuç bildirisini anlayamamış. Çünkü, bildirinin bir yerinde, adı zikredilmeden ona sesleniliyordu. Kimilerine göre "diktatörler geçidi" olan Şanghay Paktı’nın sonuç bildirisinde bile, "Senin gibilere üyelik yasak" deniliyordu. Şöyleki: "Üye ülkeler, terörizm ve aşırıcılıkla mücadele bahanesiyle, ülkelerin iç işlerine müdahalenin ve terörist, aşırılıkçı ve radikal grupları menfaat uğruna kullanmanın kabul edilemez olduğunu not eder."

Hey adamım, bu laflar sana özel. Anla diye oraya yazmışlar. Senin "teröristliğini", sana özetliyorlar. Afiyet olsun...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.