Safları sıklaştırmanın zamanıdır!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Devletin Aleviliği inanç olarak tanıması, Kürt Reya Heq Alevilerini tanımasından geçmektedir. Kürtler ve Kürt Alevilerin dilleri ve kültürleri kabul edildiğinde, Alevilerin inanç değerleri de kabul edilmiş olur.
  • Aleviler olarak Kürt inkâr ve imhasına karşı doğrudan ve açıktan tavır almadan ayrı bir inanç olarak tanınmayacağımızı iyi bilmeli, Kürtler ve Kürt siyasal hareketi ile dayanışma içinde olmalıyız. 

Erdoğan’ın Hüseyin Gazi Cemevi’ni ziyareti ile başlayan Alevileri başkalaştırma ve denetime alma hamlesi yasal mevzuata kavuşturulmuş bulunuyor. Alevileri dinlemek ve dikkate almak, meşru demokratik taleplerini karşılamak ve Anayasal güvenceye almak yerine, ben bilirim anlayışıyla hareket eden Erdoğan, mecliste tartışılmasına bile fırsat vermeden yangından mal kaçırırcasına Kanun Hükmünde Kararname ile Resmî Gazete’de kanuna bağlamış oldu. Laik milliyetçi olduğunu söyleyen CHP’nin türbanı yasal güvenceye alalım pasını alan Erdoğan, Aleviliği denetime alan kanunu çıkartarak Aleviliğe ve Alevilere Türkçü İslami sınırı çizmiş oldu. Devlet, Kılıçdaroğlu üzerinden dini bütün kesimleri, Erdoğan üzerinden de Alevileri kanuni düzenlemeyle denetime ve kontrole almaya çalışıyor. Devletin bu hamlesini nasıl okumak gerektiği konusunda şunları söylemek mümkündür.

1- Bu hamlenin ilk adımı uzun vadede Aleviliği bitirmektir. Bunu gerçekleştirmek üzere Alevi inkarını sürdürecek, Aleviliğin kendine özgü ve özerk bir inanç olmadığını söyleyerek kültürel bir faaliyet olduğuna toplumu iknâya çalışacaktır. Cem evine “cümbüş evi” diyen zihniyet cem evini ibadethane olmaktan çıkaracak, kültürel faaliyetlerin, ki bu da devletin uygun gördüğü içerik ve kapsamda olmak üzere icra edileceği mekâna dönüştürmek.

2- Maaşa bağladığı, yetki ve mevki vereceği kravatlı dedelerle kendine göre Alevi yaratmak. Bu sayede Alevi inancının toplumsal omurgası olan Ocaxlar sistemini ve örgütlü Alevi hareketlerini dağıtmak, Pîr, Rayber-Talib ilişkisini kesintiye uğratmak, dilsel, kimliksel, inançsal ve kültürel aydınlanmadan Alevileri mahrum bırakmak, asimilasyon ve başkalaşımla Türkçü İktidar İslam’a yedeklemek.  

3- 1925 Şark Islahat Planı’ nında “Herkes Sünni Hanefi Müslüman ve Türk’tür” zihniyetini sürdürmek ve güncellemek istiyorlar. Bu plana uygun olmak üzere Kürtleri Türk, Alevileri Sünni İslam yapmanın kanununu çıkarmış oldular. Bu kanunla Alevilik sadece bir kültürdür diyerek inancı inkâr etmekle kalmayacaklar, Osmanlı’nın zındık, Rafızi ve sapkın diyerek katlettiği Alevilerin katliamına devam edeceklerdir.

4- Kanunla sınırını ve çerçevesini çizdiği kültürel öğenin dışında kalan, mevcuda itiraz eden, Alevilik ve Alevi inancından bahsedenler suçlu ilan edilecek, gayri yasal görülüp soruşturma ve kovuşturmaya tabii tutulacaklardır. İtirazına devam edenler hain, bölücü ilan edilecek, toplum nezdinde itibarsızlaştırmaya ve karalamaya çalışacaklardır,

5- Hain, bölücü yaftasını yapıştırdığı Alevi kurumlarına, dernek ve vakıflarına, cem evlerine HDP belediyelerin atadıkları gibi kayyumlar atayacak, mal ve mülklerine el koyacak Alevileri biata ve teslim olmaya zorlayacaklardır.

6- Devletin Alevisi olmayanlar, devleti ve iktidarı muhatap almayan, denetimine girmeyi red edenleri yasadışı ilan etmekle kalmayacaklar, devletin, milletin bölünmez bütünlüğüne, dini birliğine kastedenler olarak ‘uluslararası terör’ listesine dahil etmeye çalışacaklardır.

Bütün bunlardan çıkarılacak sonuç; sürecin bıçak sırtında olduğu gerçeğidir. Elbetteki bu sürecin bölgesel ve dünyadaki gelişmelerle, demokrasi ve Kürt sorunuyla da direk bağı ve ilişkisi vardır. Alevilere dönük saldırı ve kanuna bağlama girişimleri bu gelişmelerin etkisi ile yapılmak istendiğini iyi bilmek durumundayız. Devletin Kürtlere dönük fiziki ve kültürel soykırım ile Alevilere dönük kültürel soykırımın bu olay ve olgularla beraber ele almalı, bu anlamda düşman cephesini küçülten, dostları çoğaltan yaklaşım içinde olmalıyız.

Demokratik ulus paradigması ve çizgisi ile bu sürece yaklaşmalı, demokratik yol ve yöntemlerle sürdüreceğimiz mücadeleye ezilenleri, yoksulları, emekçileri ve demokrasi güçlerini ortak etmeliyiz. Bu zorlu süreci demokrasi güçleri ile ve bir bütün Alevilerle karşılayamazsak Alevilerin ayrı bir inanç olarak tanınmaları ve haklarının Anayasal güvenceye bağlanması mümkün değildir. Çünkü bu devlet Kürt, Kurdistan, Alevi ve halkların ve inançların inkârı üzerine kuruldu. Türk devletinin inanç, kültür ve kimlikleri inkâr edip yok etmesinin tüm dayanakları, Kürt inkâr ve imhasından besleniyor. Herkes bunu bilmek, bu temelde de soruna ve sürece yaklaşmak zorundadır. Ulus devletin inkâr ve asimilasyonundan etkilenmiş Aleviler önce kendileri ile yüzleşmeli, sonrasında da kendileri gibi aynı katliamcı zihniyete maruz kalmış halklara ve inançlara dost elini uzatmalıdırlar. Biz Alevilerin yüzyıllık ulus devletin pratiğinden çıkaracağımız en büyük ders; devletin Aleviliği inanç olarak tanıması, Kürt Reya Heq Alevilerini tanımasından geçmektedir. Kürtler ve Kürt Alevilerin dilleri ve kültürleri kabul edildiğinde, Alevilerin inanç değerleri de kabul edilmiş olur. Kürt inkârı ve soykırımı devam ettiği sürece, devletin Alevi hak ve hakikatini tanıması mümkün değildir. Açıkçası devletin Aleviliği ayrı bir inanç olarak tanınmamasının asıl nedeni; devletin Kürt inkâr ve soykırımından vazgeçmemesindendir. Dolaysıyla Aleviler olarak Kürt inkâr ve imhasına karşı doğrudan ve açıktan tavır almadan ayrı bir inanç olarak tanınmayacağımızı iyi bilmeli, Kürtler ve Kürt siyasal hareketi ile dayanışma içinde olmalıyız.     
Bu tarihsel ve kritik süreci sıradan ve basit eylemseliklerle karşılayamayız. Daha örgütlü, daha bilinçli ve demokratik sağduyuyla hareket etmek hayati önemdedir. Aleviler olarak bu kritik süreci gündemleştirmek, başta her sürekten Aleviler olmak üzere, demokrasi güçleri ile ortaklaştırmamız gerekiyor. Devletin bu kirli oyununu, Alevi inancını ortadan kaldırma ve başkalaştırma zihniyetini teşhir etmek, Alevileri ve demokrasi güçlerini olası büyük tehlike konusunda uyarmak ve farkındalık yaratmak durumundayız. Kemalist laik anlayışı yerine, özgürlükçü laikliği ve eşit yurttaşlığı öne çıkarmalıyız. Devletin saldırı ve yönelimlerini bir lütufmuş gibi görüp üzerine atlayan, devletin inkârcı ve asimilasyoncu zihniyetine alan açan ve tav olanları düşkün ilan etmeli, bu düşkünlerin dışında kalan tüm Alevileri etnisitesine, siyasal düşüncesine, süreğine ve özgünlüklerine bakmaksızın, Alevi üst kimliğinde birlikte olmaya, üst ölçekte eylem ve mücadeleyi örmeli ve örgütlemeliyiz. Bu anlamda yüzlerin, binlerin katılacağı yürüyüşler, mitinglerde buluşmak, haklı ve meşru taleplerimizi toplumsallaştırmak durumundayız. Sempozyum, konferans ve halk buluşmalarıyla bu kritik sürece karşı zamanından önce ön almanın çalışmaları içinde olmalıyız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.