Sistem partilerinin altındaki fay hattı

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Devlet krizi derinleşiyor ve sistem partileri bu krizin etkisi altında istikrarsız, tereddütlü olmaya devam ediyor. O halde demokratik muhalefet kendi öz gücünü tahkim etmeli, her türlü sürprize hazırlıklı olmalıdır.

Herkes birbirine soruyor: Millet İttifakında neler oluyor?

Bir dizi yazıda Meral Akşener’in masayı devirmesiyle ilgili analiz üstüne analiz yaptım ya, bana da sordular. Geçen akşamdaki “dönüşe” ve sonra masaya dönen Meral Akşener’in yüzüne baktım, baktım, şöyle dedim:

“İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez/Zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez.”

İlk bakışta anlaşılması mümkün olmayan işler oldu. İlk dönüş bekleniyordu. Beklenmeyen Akşener’in üslubuydu. Bilmem kaç defa toplantıya yüzünde büyük gülücüklerle katılan, Kılıçdaroğlu’nu ailesine vasiyet eden, “masayı deviren ben olmam” diye yemin üstüne yemin eden Akşener’in oturduğu masaya “kumar masası” demesi, masadaki müttefiklerini “Erdoğan’ın ağzıyla” yerden yere vurması haklı olarak şaşkınlık yarattı.

“Kılıçdaroğlu ne yazık ki seçilemez; ben de bu yanlış tercihin sorumluluğunu yüklenemem, çekiliyorum” dese, hiç kimse onu “ihanetle” suçlayamazdı. Hele iki CHP’li Belediye Başkanını, kendileri aday olmadığı halde partilerinden kopmaya çağırmak yerine, “ben Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam, bu iki Başkan’dan birini aday olarak ilan ederdim” deseydi, hiç kimsenin aklına Akşener’in CHP’yi bölmeye kalkıştığı gelmezdi. Şaşkınlığa üslubu sebep oldu. Masadan kalkması değil.

Ama iki gün sonra masaya dönmesi aklın alacağı iş değildir. Elbette kötü olmadı. Uzlaşma ibreyi yeniden Erdoğan’ın aleyhine döndürdü. Lakin bu dönüşünün sikletini (ağırlığını) bizim gibi hiçbir “gizli istihbarata” sahip olmayanların terazisi çekemedi. Baskülümüz Akşener’in “dönüş ağırlığını” tartamadı.

Baksanıza Akşener masaya dönünce, onu eleştiren CHP’li gazetecileri “ahlaksızlıkla” suçlayan Sözcü TV’nin kurucusu, “manevi babası” Yılmaz Özdil, Sözcü TV’den istifa ediverdi. Olacak şey değil gibi duruyor.

Devletin “Asenası”, mutemet eski İçişleri Bakanı bu hengamede (bana göre) her şeyini kaybetmek üzere. Devletin “ulusalcı” kanatlarından birinin sözcüsü Özdil ise kurduğu TV’den ayrılmak zorunda kaldı.

En iyisi bu karışıklığı basitleştirelim. Spekülasyon karışıklığı büsbütün arttıracak.

Millet İttifakı’nda olan biten bize neyi gösteriyor? Buna cevap vermek için, Millet İttifakı’ndaki partilerin “sistem partileri” olduğunu, aynı zamanda bunların içinde “leviathan”, nam-ı diğer “derin devletin” gizli-açık kolları olduğunu hatırlayalım.

O halde soralım: Ne oldu da her bir şeye kadir bu ejderha bu defa Millet İttifakı’nı önce karıştırdı, sonra yeniden düzene koyar gibi yaptı? Akşener’in zigzagları, yüzünün bir gülüp, bir asılması, masadan bir ayrılıp, bir dönmesi ne anlama geliyor?

Olan biten devlet krizinin Millet İttifakı’na yansımasından ibarettir. Genel olarak böyledir. Teferruatı biz anlamayız. Akşener’e masayı, A.Gül’ün bahçesine helikopterle inip onu adaylıktan vazgeçirten Akar mı devirtti? Beşli Çete mi işin içine girdi, Akşener’i kim tekrar masaya döndürdü, biz bilemeyiz.

Neyi biliriz? Devlet krizini biliriz. Devletin iç kavgası ve çelişkileri, bağlı olduğu küresel devletler arasındaki kavgalar, en başta da üçüncü dünya savaşında uğradığı yenilgiler, Zap bozgunu ve daha pek çok sebep onu içerden çürüttü, krize yuvarladı.

Öyle olunca bütün sistem içi partilerin içindeki devletin gizli-açık kolları arasındaki uyum bozuldu. Birinin yaptığını öteki bozmaya başladı. Ergenekoncunun “muhafazakarı” ile “ulusalcısı” ayrıştı. Daha da ayrışacak.

Kim ağır basacak?

Herhangi birinin ağır basmasından halkın, hele Kürt halkının en küçük bir menfaati yoktur. Buna karşılık devlet krizi, halkın özgürlük ve refah mücadelesine büyük imkanlar kazandırır.

İşte bizi asıl ilgilendiren de budur.

Millet İttifakı’nda Akşener’in dönüşü ve CHP ile İyi Parti’nin uzlaşması siyasi depremin sarsıntılarını şimdilik durdurdu, ama her iki partiyi bu siyasi depremde “hasarlı” yaptı. Şunu söyleyelim: Artık CHP ve İyi Parti seçim kampanyasında da yeterli dayanışma içinde olamayacak.

Siyasi depremin sarsıntıları şimdilik durdu ama, hem Millet hem de Saray ittifakı’nın üstünde durduğu fay hattı hala faal. Yani devlet krizi derinleşiyor.

O halde bu krizin etkileri tüm sistem partilerinin temellerinde kendini hissettirecek. Olup bitmiş hiçbir şey yok. Altılı Masa’nın “krizi yatıştı”, ama onu sallayan devlet krizi berdevam.

Şimdi sistem içi partilerin ve onların liderlerinin, daha da önemlisi tabanlarının haliyle HDP ve müttefiklerini, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan partilerin temsilci ve üyelerini karşılaştıralım. Sistem partilerinin arasındaki güven sarsılmıştır. Onların tabanındaki kuşkular artmıştır.

Buna karşılık HDP ve müttefikleri dimdik ayaktadır. Manevi ve ahlaki üstünlük onlardadır.

Bu öyle bir üstünlüktür ki, HDP Kılıçdaroğlu’nu Genel Merkez’lerine davet eder etmez, CHP sözcüsü Özgür Özel “davete icabet ederiz” dedi.

İşte Millet İttifakı’nın yaşadığı krizin biricik ve en önemli sonucu budur: HDP’den “uzak durma” taktiği iflas etmiştir. Böylece Erdoğan rejimine karşı “biçimsel” olarak değil, geniş kitleler arasında “yakınlaşma”, ardından aşağıdan yukarıya doğru ittifak perspektifi güçlenmiştir.

Bu da Erdoğan rejiminin sonunu bize müjdeliyor.

Ama müjdeyle sevinmek olmaz. Devlet krizi derinleşiyor ve sistem partileri bu krizin etkisi altında istikrarsız, tereddütlü olmaya devam ediyor.

O halde demokratik muhalefet kendi öz gücünü tahkim etmeli, her türlü sürprize hazırlıklı olmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.