- Konuya bir mesafeden bakarsanız Türkiye'nin varolmak için Batı'ya olan gereksinimi, Batı'nın Türkiye'ye olan gereksiniminden çok daha fazla olduğunu görürsünüz. Türkiye NATO olmadan; Doğu ve Güney Doğu sınırında; İran, Irak ve Suriye, Kuzey'de ise Rusya ile tek başına başa çıkamaz.
Türkiye'yi yönetenler sürekli Türkiye'nin stratejik öneminden bahsederler, bu ülkede yaşanan birçok demokrasi ayıbını, insanlığa karşı işlemiş suçları Türkiye'nin varolduğunu varsaydıkları stratejik önemi ile kapatmaya çalışırlar. “Biz ne yaparsak yapalım, Batı bizimle ilişkilerini bitiremez, çok üzerimize gelemez!” yaklaşımı Türkiye'de iktidar olmuş çevrelerde her zaman bir parça var olmuştur.
Erdoğan iktidarının son döneminde bu yaklaşım zirve yaptı; Erdoğan ve ortakları son yıllarda bu yaklaşımı sadece bir pazarlık konusu olmaktan çıkartıp bir tehdide dönüştürdüler. Peki hemen lafı çok dolandırmadan soralım: “Türkiye gerçekten Batı ülkeleri için stratejik açıdan çok önemli bir ülke midir?
Aynı açıklıkta yanıtlayalım: “Evet, Türkiye Batı için, özellikle de Avrupa için stratejik önemi olan bir ülkedir!” Türkiye başka bir blokla birlikte hareket ederse Batı dünyası bitmez, mahvolmaz! Fakat Türkiye olmadan; sınır güvenliği, göç ve enerjinin güvenliği olarak AB pazarlarına aktarılması gibi konularda AB çok önemli güçlüklerle karşılaşır.
Soğuk savaş yıllarında Türkiye NATO'nun güneydoğu kanadında Sovyetler Birliğine karşı askeri açıdan oldukça önemli bir ülkeydi. Günümüzde ise Türkiye; İran, Suriye, Irak'la ilişkiler, DAİŞ benzeri yapılar ve göçle mücadele açısından önemini korumaya devam ediyor.
Kardeniz'de oldukça uzun bir kıyıya sahip olan Türkiye bu noktada da NATO açısında önemli bir ülkedir. Karadeniz Batı ile Rusya'nın çıkarlarının kesiştiği bir coğrafyadır. Bu bölgede de NATO Rusya ile ilişkiler açısından Türkiye'ye gereksinim duymaktadır.
Dolayısıyla hem ABD, hem de Avrupa Birliği (AB) ülkeleri Türkiye'den çok kolay vazgeçmek istemeyeceklerdir. Fakat Batı'nın Türkiye gereksinimi tek yönlü okumamak gerekir; Türkiye'nin de hem sınırlarının güvenliği, hem de ekonomik olarak ayakta kalabilmek açısından Batı'ya gereksinimi var.
Konuya bir mesafeden bakarsanız Türkiye'nin varolmak için Batı'ya olan gereksinimi, Batı'nın Türkiye'ye olan gereksiniminden çok daha fazla olduğunu görürsünüz. Türkiye NATO olmadan; Doğu ve Güney Doğu sınırında; İran, Irak ve Suriye, Kuzey'de ise Rusya ile tek başına başa çıkamaz.
Ayrıca Türkiye'nin dış ticareti açısından AB pazarları oldukça önemlidir; Bu durum 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği anlaşmasından bu yana önemini korumaya da devam ediyor. Türkiye Çin ve Rusya'dan enerji ve diğer ürünleri alırken Batılı ülkelere ihracat yapıyor.
Örneğin; 2020 yılında Türkiye toplam ihracatının yüzde 48,5'ini AB ülkelerine, yüzde 7,9'unu ABD'ye yapmış. Bakmayın Rusya'ya satılan bir kaç ton domates, biber ihracatına Rusya'nın toplam ihracat içerisindeki payı sadece yüzde 2,3 düzeyinde ve bir gelişme eğilimi de göstermiyor. Çin'e yapılan toplam ihracat ise sadece 2 Milyar 587 Milyonla yüzde 2'leri bile bulmuyor.
Dolayısıyla Türkiye açısından AB ve ABD ile ilişkiler sadece askeri açıdan değil, ekonomik açıdan da oldukça önemli; buradan baktığınızda Türkiye AB ve ABD'den kazandığı parayı Çin ve Rusya'da harcıyor diyebiliriz; çünkü Türkiye'nin ithalatında 22 milyar 454 milyar ile Rusya birinci olurken, 18 milyar 497 milyarla Çin ikinci sırada bulunuyor. (Biraz ironi yaparsak; Çin ve Rusya Türkiye'yi sömürüyor bile diyebiliriz!)
Bütün bunları biraz meseleye yaklaşımımızı çeşitlendirmek için yazıyorum; fotoğraf biraz daha netleşsin istiyorum. Yani Türkiye'yi yönetenler boş kabadayılık yapıyorlar. Sadece kendilerini düşünüyorlar, onlar bu ülkenin insanının aşıyla, işiyle ilgili değiller. Avrasyacılık belki Erdoğan/Bahçeli ve Ergenekoncu faşist bloğun ömrünü biraz daha uzatır; fakat Türkiyeli insanları acından öldürür.
Bütün bunları; Batı biliyor, Türkiye'yi yönetenler biliyor ve artık biz de biliyoruz. Şimdi işler ikinci aşamaya geçti. Bir süredir bu ülkeler Türkiye'ye olan bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyorlardı ve bu noktada oldukça mesafe de aldılar. Yunanistan'da Türkiye sınırına 40 km mesafede Dedeağaç'daki yapılan yeni ABD üssü gelinen aşamayı göstermesi açısından oldukça önemli.
Avrupa Birliği de enerji arzını çeşitlendirmek için sürekli bir arayış içerisinde ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin iradesini kırarak oldukça mesafe aldılar, ayrıca göç yollarını kapamaya da devam ediyorlar. Elbette Türkiye'den vazgeçmeyecekler; bir taraftan Türkiye'ye olan gereksinimlerini azaltamaya çalışırken, diğer tarafdan da sürekli maraza çıkaran, gönlü Avrasyacılıkta olan Erdoğan ve ortakları üzerindeki baskıyı sürekli arttıracak, Türkiye'deki faşist bloğu kuşatacaklar.
Bunu demokrasiye ve insan haklarına inandıkları için yapacaklarını düşünmüyorum; bu tarz değerler de bir ölçüde önemli tabi; fakat asıl motivasyon bu değil! Türkiye'deki rejim artık sadece Türkiye halklarını değil; Batı'nın da bölgesel ve küresel çıkarlarını tehdit ediyor.
Büyük bir değişim sürecinin arefesindeyiz; güçlü ve inançlı olmalı ve hazırlığımızı buna göre yapmalıyız.
paylaş
Cafer TAR yazıları
Erdoğan'a Soylu markajı
7 Şubat
Eşik aşıldı!
31 Ocak
Yeni sağ ve Rusya ilişkileri
24 Ocak
Yunanistan/Fransa ve Türkiye
17 Ocak
Lukaşenko/Trump ve Erdoğan
10 Ocak
STK'lar boyun eğmeyecek!
3 Ocak
Merkel'in hayal kırıklığı!
27 Aralık
Stratejik ortaklıktan hasımlığa!
20 Aralık
ABD/AB ilişkilerinde ‘yeni dönem’
13 Aralık
Ortak hafıza: Erdoğan/Biden
6 Aralık
Bahçeli/Erdoğan ilişkisi
29 Kasım
Halkbank davası ve Erdoğan
22 Kasım
Sahte demokrasi hamlesi
15 Kasım
Trump gitti sıra Erdoğan'da
9 Kasım
Türkiye ekonomisi
1 Kasım
Türkiye'nin S-400 ısrarı
25 Ekim
Dağlık Karabağ
18 Ekim
Hukukun bittiği yer: Faşizm
4 Ekim
HDP sadece HDP değildir!
28 Eylül