Türkiye'de devlet mafya ilişkileri!

Cafer TAR yazdı —

  • Türkiye korkunç bir çürüme yaşıyor, diye kerelerce yazdık; fakat o dönem henüz foseptik çukuru patlamadığı için insanlar sorunların üzerinden atlamak istiyordu. Ancak Sedat Peker son günlerde yaptığı açıklamalarla çukuru patlatarak Türkiye'de devletin içine düştüğü pisliği bütün çıplaklığı ile gözler önüne serdi.

Artık kimsenin görmedim, duymadım deme şansı kalmadı; herşey ayan beyan ortada! Peker'in açıklamaları Türkiye'de hergün vatan/millet palavrası atıp kendi kesesini dolduran iktidar cenahının maskesini düşürmüştür.

İlk aşamada biz de konuyu takip etmeye çalışan diğer yorumcular gibi sorunu Sedat Peker/iktidar ilişkileri açısından ele aldık. Fakat gelinen aşamada Türkiye'de devlet/mafya ilişkilerini anlamak istiyorsak sorunu biraz daha derine inerek tartışmalıyız.

Türkiye'de devlet kuruluşundan günümüze kadar toplumsal olayların bastırılması ve iktidar sahiplerinin kimi politik rakiplerinin ortadan kaldırılması gibi birçok konuda paramiliter güçleri kullanılmıştır.

Bunlar arasında en çok bilinenlerden bir tanesi Topal Osman'dır. Devlet Topal Osman'ı 1.Dünya Savaşı yıllarında ve hemen sonrasında Karadeniz'de Pontus köylerinin boşaltılması, Ermenilerin ve Koçgiri’deki Kürtleri katledilmesi olayında kullanmıştır. Daha sonra ise Topal Osman Cumhuriyet'in ilk ve en karanlık olaylarından biri olan Ali Şükrü cinayetine karışmıştır.

Ali Şükrü Cumhuriyet öncesinde de İttihat Terakki karşıtı görüşlere sahip bir insandı ve bu tutumunu birinci Meclis’te de sürdürmüştü; mecliste Mustafa Kemal'e karşı en sert muhalefeti yapan isim olarak öne çıkıyordu.

Ancak ne hikmetse şaşırtıcı bir şekilde Topal Osman devreye girer ve aralarında hiç bir kişisel husumet olmayan Ali Şükrü'yü boğarak öldürür. Fakat hemen sonra kendisi de hizmet ettiğini sandığı devlet tarafından öldürülür. Yaralı ele geçirilen Topal Osman'ın önce başı kesilir; bu da yetmez hakkında idam hükmü olduğu için başsız bedeni mezardan çıkarılır ve darağacına ayaklarından asılır.

O da Sedat Peker gibi meclis basıp; meclisteki sözümona hain milletvekillerini öldürme planları yapmaktaydı. Hatta Ali Sükrü'yü öldürerek başlangıçta yapmıştı. Jandarmalar etrafını sarıp teslim olmasını istediğinde şaşkınlığını gizleyememiş “ben bu vatana hizmet ettim!” diye feryat etmişti. Fakat bunların hiç birisi onun başsız bedeninin ayaklarından asılmasını engelleyemedi.

Türkiye'de devlet bu grupları bir suç örgütü olarak değil; gerektiğinde Kürtlere, Ermenilere, Rumlara, Alevilere, solculara karşı kullanacağı paramiliter güçler olarak görmüş; yaptıkları hukuk dışı faaliyetlere göz yummuştur. Bu bir sistemdir ve bütün Cumhuriyet dönemi boyunca süre gelmiştir.

Muhtemelen Cemaat ilişkileri nedeniyle yurtdışına kaçmış eski başkomiser; şimdi ise ABD'de akademisyen olarak çalışan Turgay Karagöz, “Türk mafyasının çok temel bir noktada dünyanın başka ülkelerindeki mafya ile ayrıştığını” söylüyor.

Ona göre dünyanın başka ilişkilerinde mafya ve devleti yönetenler arasındaki ilişki daha çok çıkar ilişkisi iken; Türkiye'de bu ilişki aynı zamanda ideolojik bir ilişkiye dönüşüyor. O yüzden neredeyse Türkiye'de mafya ilişkilerinin tamamı MHP kökenli.

Burada henüz devletle ilişkilenmemiş; ilişkilerini çeşitlendirmemiş çeteleri kast etmiyorum. O düzeyde her kökenden illegal grubla karşılaşabilirsiniz; burada MAFYA diye kast ettiğimiz yapılar; devletle ilişkilenmiş, ilişkilerini; sanattan, siyasete, ticaretten spora kadar çeşitlendirmiş gruplardır.

Türkiye'de gerçekten bu düzeyde derin ve çeşitlendirilmiş ilişkilere sahip MAFYA gruplarının tamamı ülkücü/faşist (MHP, BBP vb.) gruplardan oluşmaktadır. Başka türlüsüne devlet zaten izin vermez. Dikkat edin bu grupların tamamı hayatlarının bir döneminde; ya illegal ya da legal olarak devlete hizmet etmişlerdir. Türkiye'de her görüşten çeteci olur; fakat mafya sadece ülkücü/faşistlerden olabilir. İşte tam da bundan dolayı Peker her ağzını açtığında Türk birliğinden/Turan'dan bahsediyor.

Yani Türkiye'de mafya dışsal bir olgu değil; tam aksine içsel bir olgudur. Türk devleti ve mafya dünya görüşü ve iş yapma biçimi olarak iç içe geçmiştir. Sorun ne Soylu/Peker, ne de Bahçeli/Çakıcı ilişkisidir; sorun daha kuruluşundan itibaren sistemin ta kendisindedir.

İşte tam da bundan dolayı devlet demokratikleştirilemeden; Türkiye mafyatik ilişkilerinden arındırılamaz; Türkiye'de temiz toplum bir demokratik devrim sorunudur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.