Türkiye’de değişim ihtiyacı ve HDP 

Cafer TAR yazdı —

  • Akıldışılık bir biçimde akla uydurulmaya çalışılıyor. Düşünsenize böyle bir ülkeyi! Böyle bir ülkede insanlar nasıl kendilerinin ve ailelerinin geleceğini güvence altına alabilir, istikrarlı bir yaşam sürdürebilirler.

Dünya ve Türkiye’nin içinde bulunduğu bölge hızla değişiyor; fakat Türkiye değişime muazzam mukavemet gösteren bir ülke olarak bütün Ortadoğu’da adeta bir tıkaç işlevi görüyor. 

Yeni şeylerden korkma, değişime direnme Türk üst sınıflarının ortak özelliği olsa gerek; bunu sadece muhafazakâr siyasetçiler de değil; sözde ilerici, solcu çevrelerde de görüyorsunuz. Muhtemelen bu Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralınan mirasla alakalı bir şey. 

Son üç yüz yıldır Osmanlı’dan beri bu coğrafyada muazzam bir değişim ve yenilenme gereksinimi kendisini dayatıyor. En muhafazakâr çevrelerden, en ilericisine kadar kime sorsanız herkes size bir reform gereksinimimden bahsedecektir.  
Fakat Türkiye ne idari anlamda ne de sosyo/ekonomik anlamda bir türlü istenilen değişim sürecine giremiyor. Aksine verili sistem her geçen gün daha da dejenere oluyor. Türkiye’yi yönetenler sürekli akıl dışı kararlar alıyorlar ve akıl dışılık artık bu ülkede istikrar kazanmaya başladı. 

İşin kötü tarafı Türkiye’de yaşayan insanlar uzunca bir süredir yaşamlarını bu akıldışılık üzerinden kurmaya çalışıyorlar. Yani akıldışılık bir biçimde akla uydurulmaya çalışılıyor. Düşünsenize böyle bir ülkeyi! Böyle bir ülkede insanlar nasıl kendilerinin ve ailelerinin geleceğini güvence altına alabilir, istikrarlı bir yaşam sürdürebilirler. 

Bugüne kadar açıklanan her reform paketinin içine yerleştirilen birçok gerici madde; Türkiye’de reform umudunu biraz daha geriletti. Türkiye aslında her defasında reform yapıyormuş görüntüsü altında bu coğrafyanın gerçek değişim ve dönüşümünü daha fazla zorlaştırdı. 

Türkiye’de hiçbir zaman bu kadar büyük bir zihniyet dönüşümü gereksinimi ortaya çıkmamıştı. Böyle bir dönüşüm sadece yukardan yasal düzenlemelerle olmaz, bir yolunu bulup bütün toplumu bu değişim sürecine dahil etmek gerekir. 

Sedat Peker’in ifşaları sonucu hepimizin biraz daha yakından tanıdığımız Türk sermaye sınıfının aslında modern anlamda burjuva değil; gaspçı, hırsız, bir biçimde para sahibi olmuş esnaflardan oluştuğunu bir kez daha görmüş olduk.  

İşçi sınıfının hali de sermaye sınıfından daha parlak değil; çok önemli bir kısmı sendikasız kölelik koşullarında çalışıyor. Sendikalı olanların çoğu da düzen yanlısı sarı sendikalarda güya örgütlü.  

Aslında buradan bakınca Türkiye’nin toplumsal dönüşüm sürecine neden giremediği daha iyi anlaşılıyor. Zenginliği ulusal serveti yağmalayarak, gaspla, hırsızlıkla elde eden sermaye sınıfı ve bu sınıfla birlikte çalışan bürokrasi Türkiye’nin gerçek anlamda bir değişim sürecine girememesinin en önemli sebebi olarak ortaya çıkıyor. 

Buna bir de sendikasız işçiliğin yaygın olduğu veya sarı sendikaların etkili olduğu bir toplumsal tempoyu da eklerseniz neden aşağıdan yukarıya güçlü bir reform isteğini ortaya çıkmadığı daha iyi anlaşılır.   

Burjuvalaşamamış bir sermaye; modern işçi sınıfına dönüşememiş bir çalışan kesim Türkiye’de bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor. Yani sorun sadece siyasal partiler ve onların programları değil; soruna buradan bakarsak gerçeği bütün yönleri ile göremeyiz! 

Bu kısır döngünün bu ülkenin kaderi olmaktan çıkması gerekiyor. Bu noktada HDP çok önemli bir rol üstlenmiş durumdadır. Bütün yok sayma çabalarına rağmen hem Türkiye hem de dünya kamuoyu HDP’yi dikkatle takip ediyor.  

Çünkü sadece dar anlamda siyasal bir parti olarak değil; bir program, bir anlayış ve kadro olarak HDP bütün bölgenin umudu haline gelmiş durumdadır. HDP’nin varlığı gerçek anlamda bir değişimi olanaklı hale getiriyor. 

İşte bundan dolayı rejim HDP’ye saldırırken, bizim içinde onu her düzeyde büyütmeye çalışmak bir görev olmalıdır!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.