Yeni dönemde ABD/Erdoğan ilişkileri

Cafer TAR yazdı —

  • Yeni yönetimin temel kaygısı; kendileri yeni önlemler alıp Çin'i Pasifik'te dengelemeye çalışırken, Çin'in kendilerini Ortadoğu'da kuşatmasıdır. Biden'ın dış politika ekibi bölgede süren çatışmaların ve otoriter rejimlerin Rusya ve Çin'in bölgesel gücünü artırdığını düşünüyor.

Bir süre önce BM Genel Kurul'una katılmak için New York'a giden Erdoğan, Biden'la çok görüşmek istemiş, bu görüşmenin gerçekleşmesi için bütün Türk Dışişleri’ni harekete geçirmişti. Fakat buna rağmen istenilen bu görüşmenin gerçekleşmemiş, Erdoğan'da derin bir hayal kırıklığına uğramıştı.

Başı her sıkıştığında ABD'ye dayanma siyasetini diğer Türk hükümetlerinden devralan, bu yaklaşımı defalarca hayata geçiren Erdoğan rejiminin bu kolaycılığı uzunca bir süredir işlemiyor.

Bunun iki önemli bir nedeni var.

Bunlardan ilki: “Obama döneminde görev yapmış uzmanlardan oluşan Biden'ın dış politika ve güvenlik ekibi Erdoğan'dan şahsi olarak hoşlanmıyor, Erdoğan'ı güvenilir bir partner olarak görmüyor.”

İkincisi ise: “Aynı ekip, Ortadoğu'nun ABD'nin stratejik enerjisini gereğinden fazla tükettiğini ve Ortadoğu'nun ABD dış politikasında daha gerilerde bir yerde olması gerektiğini düşünüyor.”

Fakat bu noktada ABD'nin temel kaygısı, kendilerinin Ortadoğu sahasından çekilmeleri durumunda bölgede kendiliğinden Çin, Rusya ve İran'ın etkisinin artacak olmasıdır. Böyle bir durum kaçınılmaz olarak ABD'nin küresel egemenlik iddiasının önemli ölçüde zayıflamasına neden olacaktır.

ABD'nin açmazı tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Yeni ABD yönetim, önceliği Asya-Pasifik ve Güney Amerika'ya vermek istiyor, fakat bu durumda bölgede ortaya çıkacak güç boşluğunun rakipleri tarafından hızla doldurulmasından endişe ediyor.

Buradan baktığımızda, aslında ABD yönetiminin Erdoğan'a neden mesafeli yaklaştığını da biraz daha fazla anlayabiliriz.

ABD yönetimi Erdoğan'a öfke duyuyor; yıllarca Türkiye ve Erdoğan'a yatırım yapmış olmalarına rağmen, Türkiye'yi bölgede güvenilir müttefik olarak görmüyor.

Halbuki eğer Türkiye, gerçekten yıllardır NATO üyesi bir ülke gibi davransa, ABD çok daha kolay bölgeden ayrılabilir ve Çin'i Asya-Pasifik hattında dengeleme siyasetine daha fazla enerji harcayabilirdi.

Fakat ABD yönetimi biliyor ki; kendilerinin Ortadoğu'da etkilerinin azalması durumunda bu boşluğu Türkiye'nin yardımı ile Rusya ve Çin dolduracak. İşte bu bilgi ABD yönetiminde derin bir hayal kırıklığına ve Erdoğan'a öfkeye neden oluyor.

Mısır, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs eksenli gelişen ilişkilere Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin de dahil olması, ABD açısından olumlu bir gelişme. Fakat diğer taraftan Türkiye'nin son yıllarda Rusya ile ilişkileri sürekli geliştirmesi, yukarda sözü edilen ülkelerle gerilimler yaşaması, Suriye'de pratik anlamda Rusya, İran ve Rejim saflarında pozisyon alması, ABD'nin yeni bir Ortadoğu politikası oluşturmasını güçleştiriyor.

Yeni yönetimin temel kaygısı; kendileri yeni önlemler alıp Çin'i Pasifik'te dengelemeye çalışırken, Çin'in kendilerini Ortadoğu'da kuşatmasıdır. Biden'ın dış politika ekibi bölgede süren çatışmaların ve otoriter rejimlerin Rusya ve Çin'in bölgesel gücünü artırdığını düşünüyor.

Bundan dolayı yeni yönetim Trump'dan farklı olarak, bölgede demokratikleşme ve insan hakları yaklaşımının öne çıkarılmasını istiyor. İşte tam da bu noktada karşılarına Erdoğan rejimi çıkıyor.

ABD/Türkiye ilişkilerine bu arka plan bilgisi ile bakmak, ilişkileri kişisel olmaktan çıkarabilir. Sorun sadece Biden'ın Erdoğan'dan haz etmemesine indirgenemez. ABD ve Erdoğan rejimi arasındaki gerilimin bunu aşan bir karakteri var ve bu gerilim o kadar kolay aşılamaz.

Erdoğan liderliğindeki Türkiye Batı hegemonyasına karşı, daha geri, daha despotik, Rusya ve Çin'e daha yakın bir görüntü veriyor. Halbuki her iki ülke de gerek Ortadoğu'da, gerekse de bütün dünyada despotik rejimler üzerinden hegemonya alanlarını genişletmeye çalışıyorlar.

Dolayısıyla; burada sorun dar bir ezber üzerinden Anti-Emperyalizim eşittir ABD ve Batı ilişkisine indirgenemez. Daha adil bir dünya halklara dayanarak, onların demokrasi ve özgürlük iradelerini güçlendirerek sağlanabilir.

Biz bu noktada ne karşıt, ne de taraftar pozisyonunda değiliz. Temel kaygımız ülkemiz Kürdistan ve Ortadoğu'da demokrasi ve özgürlük alanını genişletmek, Erdoğan şahsında ortaya çıkan bölgesel gericiliği yenmek olmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.