Yeni Türkiye gerçeği 

Cafer TAR yazdı —

  • Erdoğan ve ekibi, muhalefetten daha fazla toplumu tanıdığı için çok kolay manipüle etmektedir. İşin trajik yanı birçok insan, içine düştüğü yoksulluğun sorumlusu olan Erdoğan ve çevresini hala kurtarıcı olarak görmektedir. 

Kimse yalanla sonsuza kadar yoluna devam edemez; Türkiye’yi yönetenler çok uzun bir süredir bu halka her konuda yalan söylüyorlar. Fakat yalanla peynir gemisi yürümez; peynir gemisini yürütebilmek için her şeyden önce dürüst, donanımlı insan gerekir. 

Eğitim kurumlarını kevgire çeviren, donanımlı insanlarını tehditle, şantajla adeta ülkeden kovarak sürgüne gönderen bir ülke içeride iç pazarını ve sosyal hayatını geliştirip çeşitlendiremez. İstediğiniz kadar yabancı sermaye kuruluşlarına el açın, ülke ülke gezip para dilenin sonuç alamazsınız. 

Çünkü bir ekonominin hala en önemli dinamiği insandır!
Türkiye’yi yönetenler ellerindeki eğitimli insanları kendilerine itaat etmedikleri için taciz edip ülkeyi terk etmeye zorluyorlar. Halbuki başka ülkeler sıradan göçmenlerin ülkeye girişini zorlaştırırken bu insanların ülkeye gelişini kolaylaştırmak için elinden gelen her şeyi yapıyorlar.  

“Neden yapmasın ki!” Türkiye halkının bütün kesimlerinin katkısıyla ulusal eğitim kurumlarından aldığı eğitimle; doktor, mühendis, hasta bakıcı gibi meslekleri edinmiş insanlar kendi ülkelerinde değil, başka ülkelerde çalışıp o ülkelerde katma değer yaratacaklar.  

Ama kimin umurunda! Başta Erdoğan ailesi olmak üzere, iktidarın etrafında kümelenmiş rantiye çevrelerinin umurunda bile değil; onlar sadece iktidarlarını güvenceye almak istiyorlar. Elde ne kalmışsa bu onlara yetiyor.  

AKP’nin son yirmi yıllık pratiği Türkiye solunun ezberini bozdu; neredeyse bütün sol çevreler alışıldık ezber üzerinden muhalefet etmeye devam ettiler ve bu süreç birçoğunu tasfiye etti. Halbuki Kürt Özgürlük Hareketi pozitivizmin etkisinden çok önceden kurtulduğu için bu süreçte büyümeye devam etti. 

Geçenlerde Necmi Erdoğan’ın "Kayıp Halk" başlıklı bir kitabı yayınlandı; kitapta Türkiye’nin en yoksul insanları ile yüz yüze yapılmış röportajlar var. Sorulan sorulara insanların verdiği cevaplar gerçekten çok çapıcı. Birçok insanın neden yoksul olduğuna dair hiçbir fikri yok.  

Tam da burası kendi kurumlarının dört duvarı arasına sıkışmış birçok sol çevre için ibret verici: Bu insanların neredeyse tamamı yaşamı boyunca yoksulluk sorununu sınıf mücadelesi veya sınıf karşıtlığı ile izah eden siyasal akımlarla karşılaşmamış. 

Sosyal gelişimi bu düzeyde kesintiye uğramış bir bireyden kim nasıl doğru politik tercihler yapmasını bekleyebilir. Böyle bir insan yaşadığı yoksulluktan dolayı düzeni suçlamak bir yana tam tersine onlara karşı bir hayranlık besler.  

Kendi yaşamı konusunda bile tutarlı bir görüşü olmayan bir insandan Erdoğan’ın tutarsızlıklarını doğru algılamasını beklemek ve bu doğrultuda bir politik tercih yapmasını istemek her şeyden önce o insana haksızlık olur. 

Erdoğan ve ekibi de bunu bildiği ve Türkiye toplumunu muhalefetten daha fazla tanıdığı için toplumu çok kolay manipüle etmektedir. İşin trajik yanı birçok insan içine düştüğü yoksulluğun sorumlusu olan Erdoğan ve çevresini hala kurtarıcı olarak görmektedir. 

Bunu uzun vadeli kılmak için iktidar sosyal devlet kurumlarını dışlayarak toplumun yoksul kesimlerine aktarılan yardımları kendi üzerinden yapıyor. Toplumda sosyal yardımlar kurumsallaşmadığı için insanlar olası bir iktidar değişikliğinde aldıkları yardımları kaybetme endişesi taşıyorlar. 

Buradan bakınca çok trajik bir durumla karşı karşıyayız aslında; Türkiye’nin yoksul çoğunluğu kendilerini bu duruma getiren insanları paradoksal bir biçimde kendi kurtarıcıları olarak görmeye devam ediyorlar. Hiç kimse bu ülke yoksul insanlarına makarna/kömür seçmeni muamelesi çekmemeli. 

Türkiye’de aydınlar, demokratlar, sosyalistler her şeyden önce kendilerini doğru tanımlayamadıkları ve dolayısıyla Türkiye halklarıyla doğru bir ilişki geliştiremedikleri için insanlar AKP/MHP faşizmine mecbur, sefalet içinde yaşıyorlar ve oylarını yine götürüp kendilerine bunu reva gören partilere veriyorlar. 

Aslında görmek isteyene olumlu örnek de var bu ülkede; Kürt halkı bu kadar yoğun baskıya rağmen Alevi’sinden, Sünni’sinden, Ezidi’sine kadar yoğun bir baskı ve yoksulluk yaşamasına rağmen politik tercihini demokrasi ve özgürlüklerden yana yapmıştır.  

Türkiyeli demokratlar ve sosyalistler kendi solculuklarını güncellemeden ve Türkiye halkları ile doğrudan sağlıklı bir ilişki kurmanın yolunu bulmadan bu ülkede Erdoğan iktidarına son verilemez. Onlara acilen Demokratik Uygarlık paradigmasını okumalarını ve yeni bir başlangıç yapmalarını öneririm.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.