Aşı normalleştirecek mi?

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Korona krizi insanlar tedbirlere uymadığı için değil, bir sistem sorunu olarak karşımızda. Yaşanan süreç nihayetinde korona krizi değil, kapitalizmin krizidir. Bu krizi de maalesef ki aşının normalleştireceği bir süreçle aşmak mümkün değil.

 

Uzun süreli bir rahatsızlık geçirenler, geçirdikleri rahatsızlık üzerine sürekli araştırmalar yapar, internet üzerinden araştırdıkları bilgileri, okudukları makaleleri ile bazen bir doktor kadar bilgi sahibi olurlar. Aslında doğal bir süreç, insanın meraklı olması, araştırması, kendisini hasta ve zayıf düşüren neden hakkında fikir sahibi olması…

Bir yıla yakın bir süreçte de insanlar hala birçok noktada belirsizliğini koruyan koronavirüsü hakkında ciltler dolusu kitap dolduran makaleler okudular. Sosyal medya üzerinde dolaşan bilgi kirliliğini de hesaba katarsak gereğinden fazla bilgi ile donandılar. 

Tabii bilgi kirliliği bazen kafaları da karıştırmadı değil. Turşu suları içme tavsiyesinden tutun, burna tereyağı sürme işlemlerine kadar öneriler günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Hatta bilim insanlarına akıl verecek konuma geldi insanlar.

“Virüs bize bir şey yapmaz“ eğilimi ile sürü bağışıklığına hizmet eden anlayışa alkış tutuldu. 

Yönetilme krizi, yönetememe krizi derken tekrar lockdown sürecindeyiz. Birçok ülkede durum vahim. Almanya’da da durum ciddi, üstelik korona ile mücadelede örnek gösterilen ülke konumundayken. 

Nitekim tekrardan kısıtlama sürecine girildi.

Özellikle Noel süreci de hesaba katılarak daha çok bulaş riskini ortadan kaldırmak amacıyla temel ihtiyaçlar dışında bütün ticari işletmeler kapatıldı. Bu önemli adım fakat Almanya için yeterli mi? Bir kaç örnekle üzerinden geçeceğiz.

Günlük bildirilen vakalar 30 bin’i geçmiş durumda, ki bu Almanya’nın gördüğü en yüksek rakam. RKI 18 Aralık’ta 33. 777 günlük vaka bildirirken, 813 yeni ölüm kayda geçti.

Birçok bölgede hastanelerin yoğun bakın üniteleri dolmuş durumda. Sağlık personelleri korona sürecinden dolayı daha zor şartlarda çalışıyor. Çok sayıda enfekte olan sağlık çalışanı bulunuyor. Dolayısıyla bu tedavi sürecini daha da zorlaştırıyor.

Saksonya eyaleti geçtiğimiz günlerde teknik bir hatadan dolayı veri bildirmediği için kriz çıkmıştı, (Hemen Türkiye ile kıyaslamak istediniz belki de. Salgın sürecinin başından bu yana şeffaf rakam vermeyen bakanlık, tüm eleştirilere rağmen büyük bir azimle bu yanlışına devam ediyor. Oysa Almanya’da kısa süreli bir bildirim hatası bile krizi yol açabiliyor.)

Saksonya’da artan vaka sayılarından dolayı derin kaygılar mevcut. Nitekim bir uzman tiriyaj durumundan bahsetti. Bu Almanya gibi en kötü koşullarda bile salgını iyi yönettiği iddia edilen bir ülkede yaşanıyor. Tiriyaj durumu, Tıp dünyasında kime öncelikli olarak yardım edilmesinin seçilmesi olarak adlandırılıyor. Pandemi sürecinde İspanya’da mesala böyle manzaralarla karşılaşılmıştı, keza İtalya’da da benzer görüntüler yaşanmıştı. Hafızamız öyle doldu ki, bazı örnekler sadece okuyunca hatırlıyoruz. 

Saksonya ayrıca aşırı sağcıların da yoğun olarak bulunduğu bir coğrafya. Pandemi sürecinde aşırı sağ hareketler komplo teorileri olarak nitelendirdikleri süreçte sık sık eylem yapmaya devam ediyorlar. Saksonya da vakaların bu kadar yüksek olmasını bu akıma bağlayanlar da mevcut. Nitekim aşırı sağ hassasiyetinin korona süreciyle mücadeleyi baltaladığı görüşü de tartışılıyor.

Almanya’da tartışılan önemli bir gündem de aşı. Şimdi herkes aşı sürecine kilitlenmiş durumda.

Dünyada en çok konuşulan ve Alman şirketi Biontech tarafından Pfizer ortaklığı ile üretilen aşı bazı ülkelerde başlamış durumda. Avrupa Birliği Komisyonu'nun 23 Aralık’ta aşıya izin vermesi durumunda Almanya’da 27 Aralık tarihinde aşılamanın başlaması öngörülüyor.

Beklenti o kadar yüksek ki Almanya’da koronavirüs aşısını geliştiren Özlem Türeci ve Uğur Şahin yılın insanları ilan edilmiş durumda. Şimdilik aşı bir kurtarıcı olarak görülse de henüz nasıl bir etki yaratacağı kestirilemiyor. Fakat yeni normalleşmenin öyle kolay olmayacağını da tahmin etmek güç değil.

Yazının başında birey bazlı eleştiriler yapmıştık. Fakat elbette sürecin yükü bireylere mal edilemez vurgusunu tekrardan yapmak gerekir. Korona krizi insanlar tedbirlere uymadığı için değil, bir sistem sorunu olarak karşımızda. Bugün küçük işletmeleri kapatırken büyük fabrikalarda hala insanlar salgın koşullarında çalıştırılırken bir dengeden bahsedemeyiz. Elbette salgınla en iyi mücadele eden ülke kategorisi vardır. Fakat salgın sürecinden zaferle çıkan bir sistemden bahsedemeyeceğiz maalesef. Eski normale dönemeyeceğimiz gibi, yeni bir normalin inşası da kolay olmayacak. Yaşanan süreç nihayetinde korona krizi değil, kapitalizmin krizidir. Bu krizi de maalesef ki aşının normalleştireceği bir süreçle aşmak mümkün değil.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.