Askeri darbelerin yerini kayyım sistemi alıyor
Zeki AKIL yazdı —
- CHP’ye saldırıları sadece CHP’yle sınırlı ele almak dar yaklaşmak olur. Bu operasyonlar aslında Türkiye’de demokratik seçeneğe karşı yapılan operasyonlardır. Bu açıdan bütün demokrasi güçlerinin halkı doğru aydınlatması ve ortak hareket etmesi gerekir.
Erdoğan, Türkiye’nin en büyük ve tarihsel sorunu olan Kürt sorununu çözmek istediğini söylüyor. Şimdi adını Kürt sorunu olarak koymuyor. Eskiden daha açık ve rahat olarak Kürt sorunu diyordu. Şimdi “Terörsüz Türkiye’’ diye süreci adlandırıyor. Bu savaşın trilyonlarca dolara ve büyük bir insani kayba yol açtığını itiraf ediyor. Türkiye’nin önünü açmak ve iç barışı sağlamak için Kürt-Türk kardeşliği ekseninde sorunu çözelim diyor.
Ancak bu sorununun nasıl çözeceğine dair halka açıklanmış bir program yok. Kürt halkının hangi hakları iade edilecek? Türkiye’nin demokratikleşmesi için hangi adımlar atılacak, bunlar dillendirilmiyor. Sorundan kurtulmak için bütün yük Önder Apo’ya, Kürtlere yüklenmiş gibi. Önder Apo çözüm için en stratejik adımları attı. PKK’nin varlığına ve silahlı mücadelenin sonlanmasına dair çağrı yaptı ve bunlar karara bağlandı. Silahlar yakıldı, dünya kamuoyuna bu deklere edildi. Ama hükümet hala bir adım atmış değil. Kürt tarafı bundan başka ne yapabilir? Yapacakları bir şey kalmadı. Herhalde istedikleri gelip hapse girmeleridir. Bunun dışında atacakları adım yok ki. Geriye hükümetin siyasi ve hukuki zemini hazırlayarak dağda ve yurtdışında olan güçlerin gelip Türkiye’de çalışabilmesidir.
Kürt sorununu tarihsel Kürt-Türk kardeşliğine yaraşır biçimde çözmek isteyen ve buna karar veren bir yönetim sürecin öncüsü olan önder Apo’yu hala İmralı’da rehin olarak tutar mı? Hala İmralı’ya bir ziyareti izne tabi tutar mı? Önder Apo Kürtleri bu sürece hazırladı ve kattı. Ancak Türkiye kamuoyu buna hazırlanmış değil. Hükümet bu konuda çok tutuk ve elindeki olanakları harekete geçirmiyor. Türk basını hala büyük oranda Kürtlerin bütün girişimlerini terör ve bölücülük olarak ele alıyor. Kürtler hala Türkiye’nin birliğini ve güvenliğini tehdit eden bir güç olarak lanse ediliyor. Basın barış ve çözüm zeminini hazırlamaktan uzak, süreci sabote eden, düşmanca bir dil kullanıyor.
Kürt sorunu ancak demokratik ve siyasi bir zeminde çözülebilir. Ama AKP hükümetinin attığı adımlar demokratik ortamı giderek daraltıyor. Özellikle CHP’ye karşı yürütülen operasyonlar ve etkisizleştirme planı demokratik ortam için açık bir tehdit haline geldi. CHP seçimlerde belediyelerin çoğunu kazandı ve en fazla oy alan parti oldu. Ama AKP bunu hazmetmedi. Türkiye’yi daha iyi yönetip halkın yaşam koşullarını düzeltemedi. Ekonomik sorunları çözemedi. Yargıya olan güven sürekli aşındı. Basın ve algı operasyonlarıyla artık halkı eskisi gibi yönlendirme mümkün değil. Kısacası AKP’nin bir daha normal koşullarda seçim kazanma şansı kalmadı.
AKP bu süreci demokratik ve yasal mekanizmalar içinde yürütmek yerine muhalefete, özellikle CHP’ye devletin gücünü kullanarak yüklenmeyi tercih etti. E. İmamoğlu’nu hapse attırdı. Diplomasını iptal ettirdi vb. Cumhurbaşkanı adayı, rakibi olan İmamoğlu’nu devre dışı bırakmak için bütünlüklü bir saldırı başlattı. Bununla istenen sonucun alınamayacağı görüldüğünde CHP belediyelerine operasyonları genişletti. Büyükşehir belediye başkanları tutuklandı. Kayyım sistemi geliştirildi. CHP’ye operasyonların ardı arkası kesilmedi. Bununla da yetinmedi şimdi de CHP kongreleri iptal ettiriliyor, partinin kendisine de kayyımlar atanıyor. Şirketlere kayyım atanmış, diye haberler artıyor. Kısacası askeri darbeler yerini bir kayyım darbesine, sistemine bırakmış durumda. Türkiye yasalarla, demokratik kurallarla yönetilmek yerine kayyımlarla yönetilmeye çalışılıyor.
Kürt sorunu Türkiye’nin temel sorunlarından birisidir. Bunu herkes kabul ediyor. Öyleyse bu sorunu çözmek için bütün partilerin, kamuoyunun desteğini almak, onları sürece katmak gerekir. CHP çözüm sürecine destek vereceğini söyledi. Bunun için kurulan meclis komisyonuna üyelerini gönderdi. Hükümet buna büyük bir değer biçmeliydi. Ancak tersini yapıyor. Siyasi ortamı provoke ediyor, CHP’yi çalışamaz hale getirmek istiyor. CHP’yi etkisizleştirerek meydanı boşaltmak ve bir erken seçime gidip yeniden Erdoğan’ın seçilmesi için alan temizliği yapıyor.
Türkiye tarihinde en büyük yolsuzlukları AKP döneminde yapıldı. AKP kendi zenginlerini yarattı. Devlet ihalelerinin nasıl yapıldığı iyi biliniyor. AKP belediyeleri hiç yolsuzluk yapmıyor mu? Buna inanan var mı? Yok. O zaman böyle dalga dalga ve sistemli CHP’ye operasyonların yapılması sadece yolsuzluklarla açıklanamaz.
CHP’ye saldırıları sadece CHP’yle sınırlı ele almak dar yaklaşmak olur. Bu operasyonlar aslında Türkiye’de demokratik seçeneğe karşı yapılan operasyonlardır. Bu açıdan bütün demokrasi güçlerinin halkı doğru aydınlatması ve ortak hareket etmesi gerekir. Kürt sorununun çözümü için de bu yapılanlar büyük bir risk içeriyor. Siyasi ortam zehirleniyor. Erdoğan normal biçimde Türkiye’yi yönetemiyor. Kriz çıkararak yönetmeyi bir yönetim tarzına çevirmiş.
