Kanlı senaryolar terk edilmiyor

Zeki AKIL yazdı —

  • PKK varlığına son verdi, silahlı mücadeleyi bırakma kararı aldı. Ama Türk devleti hala Kürtlerin haklarını almalarını önlemek için kanlı senaryolar tertipliyor. Kürt- Türk kardeşliği böyleyse, düşmanlığı açık ki, soykırım olacak!

Kuzey Kıbrıs’ta seçim oldu. Önceki seçimde AKP tarafından desteklenen Ersin Tatar bu defa büyük bir farkla seçimi kaybetti. Yeni seçilen Tufan Erhürman’ın Kıbrıs’ta çözüm için federasyonu kabul ettiği açıklandı. Daha seçim sonuçları açıklanmadan Devlet Bahçeli Kıbrıs’taki Türk parlamentosu acilen toplansın ve Türkiye’ye ilhak kararını alsın, dedi. Bu açıklama açık ki, tepki alacaktı. Sonra Bahçeli bu açıklamayı niye yaptığını izah etti. Ona göre federasyon kabul edilirse Suriye’dekiler bundan cesaret alır, oralarda da savunurlarmış!

Kıbrıs bilindiği gibi BM ve AB üyesi olan bir devlet. 1974’ten beri adanın kuzeyi Türk devleti tarafından işgal edilmiş. Eskiden Türk tarafı federasyonu savunuyordu. Bu talep kabul edilmiyordu. Şimdi Rumlar kabul ediyor ama Türk tarafı kabul etmiyor. Aslında Türk tarafı dememek gerek. Oradaki Türkler kabul ediyor, Rumlarla birlikte yaşamadan yanalar. Kabul etmeyen Türk devletidir. Kenan Evren darbeden sonra orayı Kuzey Kıbrıs Türk devleti diye tanımladı. O zamandan beri de bu karar Türkiye’nin resmi politikasına dönmüş oldu. Evren darbe anayasasını da yaptı. Şimdiye kadar Türkiye bu darbe anayasasıyla yönetiliyor. Dünya değişti, Kenan Evren onlar öldüler ama ardında bıraktıkları sorunlar hala Türkiye halklarının yaşamını belirliyor.

KKTC, Kenan Evren imalatı bir devlet! Dünyada hiçbir geçerliliği yok. Türk devleti dışında tanıyan yok. Orası Türkiye halklarının parasıyla finanse ediliyor. Bu anlamda Türkiye’ye bir yüktür. Ama Türkiye’nin kara para işlerinin döndüğü yerdir. Orada uluslararası yasalar vb. geçerli değil. Ekonomik olarak gelişen ve dünyada tanınan Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Türkiye bu işgalden neden vazgeçmiyor? Küçük bir adayı bölüp oradan ayrı bir devlet çıkarmanın mantığı ne? Bunlar uzun konular, ayrı bir tartışmayı gerektiriyor.

Bu konuya değinmemizin nedeni seçimden sonra Bahçeli’nin Kürtlerle, onların yaşadıkları sorunlarla bağ kurma mantığıdır. Öyle bir zihin yapılanması oluşmuş ki, dünyada Kürtler asla bir kimlik ve varlık sahibi olmamalıdır! Bu zihniyet bütün gelişmelerde kendisini açığa vuruyor. AB Belediyeler Özerklik Şartı’nı Türkiye imzalamıyor. Nedeni, Kürtlerin seçimlerle belediye kazanma olasılığıdır. Bu durumda Kürtler belediyelerde yönetim olabilirler ve demokratik haklardan yararlanabilirler. Yine BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamadılar. Orada da çocukların anadilleriyle okuma vb. hakları var. Kısacası Kürtlerin haklarına ve varlıklarına hizmet edecek hiçbir sözleşmeye taraf olmuyorlar. Bu da Türkiye’nin demokrasiden yoksunluğuyla sonuçlanıyor.

Kıbrıs’ı bölüp devlet kuran Türkiye, Suriye’de Kürtlerin bir statü sahibi olmaması için her şeyi yapıyor. Kaldı ki, Kürtler Suriye’de hiçbir zaman ayrı bir devlet kurmayı ve ayrılmayı savunmadılar. BAAS rejimi zamanında da birlikten, demokratik bir çözümden yana oldular. Aynı çizgilerini şimdiki hükümet zamanında da koruyorlar. Ama eskisi gibi inkâr edilip asimilasyonla yok edilmeyi kabul etmiyorlar. Varlıklarını garantiye alan demokratik bir Suriye istiyorlar ve haklarının anayasal güvencede olmasını savunuyorlar. Bu talepler de bütün Suriye’de demokrasinin gelişmesine hizmet edecek ve birliği pekiştirecek taleplerdir. Ama Türkiye buna karşı fırtınalar koparıyor. Kürtleri hep bölücü bir güç olarak lanse etti. Arapları Kürtlere karşı kışkırtıyor. Bölgeyi istikrarsızlaştırmak ve kan gölüne çevirmek için oyun çeviriyor.

Türkiye devleti Kürtlerin önünü kesmek için Ruslarla anlaşıp Efrîn’i işgal etti. ABD’den bunun için onay aldı. Efrîn’de etnik kırım uyguladı. Sonra Trump’la anlaşıp Serékaniyé gibi bölgeleri işgal etti. Türk ordusu ve emrindeki çeteleri hala bu bölgelerde. BAAS rejimi yıkıldı ama Türk ordusu geri çekilmeyi düşünmüyor. Tartışmak bile istemiyor. HTŞ tümüyle onlara teslim olmuş durumda. İşgalin sonlanması için ağızlarını bile açmıyorlar. Türkiye her koşulda onları destekliyor. Türkiye onları denetimlerine alarak Kürtlerle anlaşmalarını ve haklarını tanımalarını engellemeye çalışıyor.

Türk devleti Suriye’de Kürtlere karşı DAİŞ, El Nusra dahil bütün güçlerle ittifak yaptı. Açık gizli bütün yol ve yöntemlere başvurdu. Şimdi de özellikle Arap aşiretlerini örgütleyip kışkırtarak Kürtlerin üzerine sürmeye ve kanlı bir boğazlaşmaya hazırlık yapıyor. Türk Dışişleri Bakanı basına yaptığı açıklamalarda bunu dile getirmekten çekinmiyor. Sözde "PKK, Dérazor gibi bölgeleri işgal etmiş, sömürgeci bir güçtür’’ diyor. Gerçekleri çarpıtmada üstlerine yok! Başka bir gezegendeymişiz gibi konuşuyorlar. Bu bölgeler SDG ve ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleriyle DAİŞ’ten kurtarıldı. Bu bölgeler özgürleştirildi. Demokratik biçimde kendilerini yönetiyorlar. SDG güçlerinin ekseriyeti de Arapların çocuklarından oluşuyor.

PKK varlığına son verdi, silahlı mücadeleyi bırakma kararı aldı. Ama Türk devleti hala Kürtlerin haklarını almalarını önlemek için kanlı senaryolar tertipliyor. Kürt- Türk kardeşliği böyleyse, düşmanlığı açık ki, soykırım olacak!

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.