Kardeşlik diyenler onun hukukuna uymalı
Zeki AKIL yazdı —
- Hükümet Kürt sorununu çözmeye karar vermiş ve kardeşlik hukukuna uyacaksa Önder Apo’yu rehin olarak tutmaya gerek duyar mı? Koşullarını değiştirme ve özgürce çalışma koşullarını sağlamaktan neden sakınsın? Kardeşlerin en azından eşit şartlarda konuşması ve tartışması gerekmez mi?
Türkiye, Kürt sorununu çözme yolunda mı? Bu soru can alıcı bir sorudur. Şimdi hükümet yetkilileri Kürt-Türk kardeşliği üzerine konuşuyorlar. İç cepheyi tahkim edelim, bölgede riskli gelişmeler var vb. diyorlar. Bütün argüman ve girişimlerini PKK ve silahların bırakılmasında yoğunlaştırdılar. PKK, varlığına ve silahlı mücadeleye son vermiş. Bu durumda dikkatlerin ve girişimlerin siyasi ve hukuki yönde atılacak adımlara dönük olması gerekir.
Kürt kardeşin temsilini mevcut durumda Önder Apo yapıyor. Bu kardeş Türk kardeşiyle eşit koşullarda görüşüp tartışamıyor. Esaret koşullarında ve hükümetin elinde rehin olarak tutuluyor. Türk kardeşin temsilcileri içte ve dışarıda istediği gibi çalışıyor, görüşüyor. Ama Önder Apo ancak hükümetin izin verdiği sınırlı bir kesimle ilişki kurabiliyor ve bütün konuşmaları denetim altında. Mevcut durumda kardeşler arasında işleyen bir ilişki yok.
Önder Apo sürecin ilerlemesi için yapılması gerekenleri yapıyor. Halkla, basınla ilişki kurulmasına olanak verilirse barış için güçlü bir zemin hazırlayabilir. Elli yıl süren ve on binlerce insanın yaşamına mal olmuş bir konuda halkı sürece katmak, toplumsal destek sağlamak çok önemlidir. Türk halkı onlarca yıldır milliyetçi, ırkçı propagandalarla şartlandırılmış. Önyargılar derin. Bu önyargıları kırmak, barış dilini ve kültürünü geliştirmek tarihi sorunun çözümü için gerekli. Kürt tarafı bunu olabildiği kadar geliştiriyor. Ama hükümet bu konuda çok tutuk. Elindeki basını ve olanakları istendiği gibi harekete geçirmiyor. Basının neredeyse tamamı onların elinde. Barışı ve Kürt sorununun çözümünü işlemek ve halkı sürece katmak yerine hala olumsuz bir dil hakim.
AKP ve MHP süreci Türkiye için sahipleniyoruz, engellere ve provokasyonlara karşı duracağız, diyorlar. Buna hukuki bir alt yapı hazırlama henüz ortada yok. Silahlı çatışma ve ağır bedeller Kürt halkının inkarı ve asimilasyonuna karşı çıkma yüzünden yaşandı. Ama silahlı çatışmalar sanki Kürt sorunuyla ilgili değilmiş gibi bir yaklaşım sergileniyor. Bütün sorun silahları bıraktırmak etrafında dönüyor. Silahlar zaten bırakıldı, onun kararı alındı. Silaha neden olan sorun ise yokmuş gibi. Şimdiye kadar hükümetin hiçbir yetkilisi Kürt halkına hangi haklarını iade edeceklerini dile getirmiş değiller. Sanki Kürt sorunu var, onu çözmeye çalışıyoruz derlerse, Türkiye’de infial olacak veya esrarengiz bir şeyler olacakmış gibi duruyorlar.
Türkiye’de bütün basın, aydınlar, siyasi çevreler, halk Kürt sorununa aşinadır. Bunu bilmeyen ve duymayan mı var? Bu ülkede onlarca yıldır bu sorun böyle veya böyle tartışılmış. Öyle gizemli, bilinmez bir şey yok. Böyle davranmak hükümetin bir tercihi ve siyaset yapma tarzından kaynaklıdır. İç ve dış kamuoyu karşısında bir taahhütte bulunmak istemiyorlar. İşin en kritik yanı ve özü de gerçek anlamda Kürt sorununu çözme gibi bir zihniyetleri ve stratejileri yok. Ortadoğu’da hızlı gelişimler oldu, konjonktürde değişim ortaya çıktı. Öngörülemez veya durdurulamaz bazı gelişmelere karşı Kürt halkını sınırlandırma ve elde tutma amacı daha baskın görülüyor.
Türkçesi, hükümetin yaptıkları Kürt sorununu çözme yerine PKK ve gerilla güçlerini çözme olarak öne çıkıyor. Hükümet Kürt sorununu çözmeye karar vermiş ve kardeşlik hukukuna uyacaksa Önder Apo’yu rehin olarak tutmaya gerek duyar mı? Koşullarını değiştirme ve özgürce çalışma koşullarını sağlamaktan neden sakınsın? Kardeşlerin en azından eşit şartlarda konuşması ve tartışması gerekmez mi? Önder Apo hakkında AİHM’nin aldığı kararlar var. Bu kararlar hukuki olarak Türkiye için bağlayıcıdır. Örneğin umut hakkı için yasal düzenleme yapılsa sorunu çözmek çok kolaylaşır. İmralı’da yattığı yıllar hesaplanırsa zaten serbest bırakılması gerekecek. Ama hükümet bu yasal düzenleme gündemimizde yok, diyor.
El konulan belediyeler seçilenlere iade edilebilir. Bunun için yasal düzenlemeye de gerek yok. Özcesi ne pratik ne de hukuki açıdan atılan somut bir adım yok. Bu sorunun çözümüyle ilgili kurulan Meclis Komisyonu gidip Önder Apo’yu dinlemiş ve görüşlerini almış değil. İşin temeline inmek yerine etrafında dolanıyorlar
D. Bahçeli son grup toplantısında olumlu açıklamalar yaptı, Komisyon’un İmralı’ya gitmesini vb dile getirdi. Ama “SDG-YPG’nin bir tümen olarak Suriye ordusuna katılması Türkiye için tehlikedir’’ dedi. Hani Kürtler sizinle kardeş olacaktı. Bir avuç Kıbrıs Türk’ü için savaş çıkarıyorsunuz, onları koruyacağız, diyorsunuz. Kürt kardeşinizi de Suriye gibi vahşi bir beldede, katliamların yaşandığı bir ortamda savunmasız bırakmak için çırpınıyorsunuz. Bu nasıl bir kardeşlik? Neden Suriye’de Kürtlerin haklarını savunacağız, onların arkasındayız demiyorsunuz? Türk Dışişleri Bakanı neredeyse bütün mesaisini Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmak ve onları HTŞ’ye ezdirmek için harcıyor.
Kürt sorununu çözmek ve kardeş olmak isteyenler kardeşlik hukukuna göre davranmak durumunda. Kürt halkı ve öncüleri bunları görmeyecek ve anlamayacak durumdalar mı?
