Önder Apo’suz yol alınamaz

Zeki AKIL yazdı —

  • Meclis Komisyonu çözüm konusunda kararlı davranmalı ve Önder Apo’yu daha aktif rol oynayacak duruma getirmelidir. Önder Apo’nun içinde olmadığı bir çözüm olmaz. O’nsuz bir çözüm için yıllardır yapılmadık şey kalmadı. Türkiye Kürt sorununu çözmeye niyetliyse Önder Apo’yu rehin tutarak yol alamaz.

Mecliste kurulan komisyon hala Önder Apo’yu dinleme kararı almış değil. Bu konuda çokça açıklama yapıldı, görüşler sunuldu. Önder Apo ki, bu sürecin öncüsü ve mimarıdır. "Bir haftada savaşı durduracak teorik ve pratik gücüm var" demişti. Bunu da yaptı ve uzun zamandır çatışmalar durmuş, cenazeler kalkmıyor. Bu bütün Türkiye’yi rahatlattı, tartışma ve çözüm arama ortamı yarattı. Önder Apo’nun bu çağrıları ve girişimleri olmasaydı, şimdi kurulmuş olan Komisyon da olmayacaktı.

Komisyon devletin temsilcilerini dinledi. Toplumun değişik kesimlerinden istediklerini davet etti, görüş ve önerilerini aldı. Ancak bu tarihi adımların atılmasına yol açan Önder Apo dinlenmiş değil. Halbuki süreci en iyi tanımlayabilecek ve çözüme en fazla katkı sunacak insan da Önder Apo’dur. Önder Apo bu soruna hem teorik hem de pratik en fazla hakim olan insandır. Kürt-Türk kardeşliğinin sağlam temellere oturtulması için yapılması gerekenleri bütünlüklü ortaya koyabilecek kişidir. Özcesi Komisyon’a en fazla katkı yapacak ve işlerini kolaylaştıracak insan Önder Apo’dur. Buna rağmen Komisyon neden onunla görüşüp görüşlerini almıyor? Sorunu asıl sahiplerinden, gerçek muhataplarından dinleme varken bundan neden kaçınıyor?

Hükümet ve emrindeki basın halkı aydınlatma ve sürece katma konusunda hala çekinceli ve tutuk davranıyor. Madem karar verilmiş, Kürt-Türk kardeşliği temelinde çözüme gidilecek, öyleyse hangi kaygılarla bu adımlar hızlandırılmıyor? Kendileri de süreç uzarsa provokasyonlar vb. olabilir diyorlar. Süreci hızlandırma da kendi ellerinde. Önder Apo en sonda atılacak adımları en başta attı. Stratejik kararlar aldı. PKK’nin varlığına ve Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye son vermeyi sağladı. Bundan daha fazla güven verecek ve çözümün önünü açacak başka ne yapılabilir? Ama devleti yönetenler ve ellerindeki basın barış dilini bile hala kullanmıyor. Zihniyet ve dil değişmezse çözüm ve barış nasıl ilerler, pratikleşir?

Türkiye halkının savaş istemediği açık. Çözüme karşı olanlar ve zehirli bir dil kullananlar olmasına rağmen sokaklara çıkıp savaş istiyoruz diyen bir halk var mı? Çatışma, bindirdiği ağır ekonomik yük halkın çıkarına mıdır? Tabii ki, hayır. Halkı kışkırtıp, milliyetçiliği ve ırkçılığı köpürtenler olmasa halk daha fazla barış talebinde bulunur. Güvenlikçi politikalar dışında başka yollar yokmuş gibi yıllardır halk manipüle edildi. Buna rağmen halk barışa büyük bir destek veriyor.

Barışın güçlü ve bilinçli bir kitle tabanı hep vardı. Kürtler, kadın hareketleri, sol-sosyalist çevreler, ezilenler, aydınlar vb. çok geniş bir halk kesimi bütün dezenformasyona ve savaş propagandalarına rağmen kararlıkla çözümden ve barıştan yana oldu. Toplum militarizme edilmeye çalışıldı. Psikolojik savaş merkezleri ve devlet aygıtları yıllarca yoğun mesai yaptı. Siyasi ortam kısmen de olsa değiştiğinde halkın onların istediği gibi teslim alınamadığı görüldü.

Halkın ve demokrasi güçlerinin barıştan yana bir sorunu yok. Buna karşı direnen bir iktidar var. Kürt-Türk kardeşliği deniyor ama halka güven verecek, siyasi ortamı rahatlatacak adımlar atılmıyor. D. Bahçeli, "Öcalan gelsin mecliste konuşsun, çağrı yapsın, umut hakkından yararlansın’’ vb. dedi. AİHM’nin on bir yıl önce aldığı karar var, umut hakkı tanınsın, yasal düzenleme yapılsın diye. Hükümet bu konuda hiçbir adım atmadı. Umut hakkı gündemimizde yok diye adalet bakanı açıklamalar yaptı.

Siyasi ve hukuki zeminin hazırlanması gerekiyordu. Bu yönde atılmış bir adım yok. Şimdiye kadar yapılan sadece Meclis Komisyonu’nun kurulmasıdır. Bu Komisyon’un ne yapacağı da tam net değil. Yasaları da bırakalım, hükümet siyasi ortamı rahatlatacak bazı adımlar atabilir. Van ve Mardin belediye başkanları görevden alındılar ve yerlerine kayyım atandı. Şimdi Ahmet Türk ve Abdullah Zeydan tutuklu değiller, siyasi çalışmalarını yürütüyorlar. Belediyelerini bunlara iade etmek çok mu zor? Bunun için ne bekleniyor? Zaten yapılanlar halkın iradesine bir saldırıydı, anti demokratikti. Türkiye’de demokratik adımlar atılacaksa bu ucubeliklere son verilmesi gerekmez mi?

Kayyım rezaletine son vermek yerine şimdi batı illerine de taşındı. Bir askeri darbede bile olmayacak şeyler oluyor. 17 CHP’li belediye başkanı hapiste. CHP’ye yönelik bu saldırıların süreceği de anlaşılıyor. Kürtlere baskı Türkiye’ye demokrasi getirmedi, batıya baskı da Kürt sorununun çözümünü getirmez. Bu açıdan Meclis Komisyonu çözüm konusunda kararlı davranmalı ve Önder Apo’yu daha aktif rol oynayacak duruma getirmelidir. Önder Apo’nun içinde olmadığı bir çözüm olmaz. O’nsuz bir çözüm için yıllardır yapılmadık şey kalmadı. Türkiye Kürt sorununu çözmeye niyetliyse Önder Apo’yu rehin tutarak yol alamaz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.