AYM’siz dikta, seçimsiz diktaya götürür

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Eğer savaş tüm bölge devletlerini içine çekerse, Öcalan’ın sözünü ettiği “darbe mekaniği” hiç umulmadık bir hızla işlemeye başlar. İşte bunun sonunda Türk devleti hangi küresel merkezin yanında yer alırsa alsın, bilelim ki “süreç içinde faşizm” son aşamaya aynı hızla yükselir: Seçimsiz faşist diktatörlük kurulur.

Erdoğan kendi koltuğunu korumak için dün ak dediğine bugün kara der. Sadece demez. Bir gün bir güce, ertesi gün onun karşıtı diğer güce yaslanır. Sonra yeniden düşman haline geldiği ilk güçle halvet olur. Bunu yapabilmesinin sebebi kurnazlığı ya da “pragmatizmi” değildir. Yani bu güçleri parmağında oynattığı uyduruk bir efsanedir. Söz konusu güç de Erdoğan’ı parmaklarında oynatıyor değildir. Burada ilginç bir denge var: “Güçler” derken, dışarıda birbirine karşıt hegemon devletleri, içeride ise bu devletlerin etkisiyle ayrışan devlet ve sermaye içi fraksiyonları kastetmekteyim.

Erdoğan özgün bir diktatör. Hiç kuşkusuz onun da devlet içinde kendisine bağlı bir gücü vardır. Eşini dostunu devlet aygıtına yerleştirmiştir. Ama bu güç girdiği kabın şeklini alır. Devlet cihazı başka, Saray koridorları başkadır. Bir kimse, eğer kriminal bir suça bulaşmamışsa, devlet cihazına girip de Hanya’yı Konya’yı anladığı, devletin felakete sürüklendiğini işin merkezinde gördüğü zaman, Erdoğan’dan değil, devletten yana konuşmaya başlar.

 Erdoğan’ın önce Cemaat’in gücüne dayanırken, sonra Cemaat’le birlikte (aslında ABD ile birlikte) tasfiye etmeye kalktığı Ergenekon’a (ve Bahçeli’ye ve elbette mafyaya) dayanması, daha daha sonra, yani şimdi Bahçeli’nin Soylu’sunun yerine henüz kestirilmesi şimdilik güç olan bir başka devlet fraksiyonunun yanında yer alıyor gibi görünmesi “zayıflığından” dolayı değildir. Onun gücü, hiç birinde olmayan bir güçtür. Argo tabirle “karizma”sı ve seçmen kitlesi vardır. Devlet içinde kaç fraksiyon varsa, tümü Erdoğan’a, o da kim o anda etkiliyse o fraksiyona muhtaçtır. 21 yıl iktidarda oluşu, onu “alternatifsiz” yapmıştır. Sistem içi partilerin hiç birisine devletin ve sermayenin içindeki hiçbir fraksiyon “alternatif” gözüyle bakamaz olmuştur. Amerikası, Avrupası, Rusyası da hakeza. Herkes Erdoğan’a oynamak zorunda kalmıştır.  

Eğer Türkiye NATO’yla ve Batı’yla göbekten bağlı olmasaydı, devletin ve sermayenin farklı fraksiyonlarından en kabadayısı Erdoğan’ın bir gün bile gözünün yaşına bakmaz, onu “karizması” ve “seçmeniyle” birlikte çöpe atar, “seçimsiz, muhalefetsiz” bir diktatörlük kurmakta tereddüt bile etmezlerdi. Şair demiş ya “viran olası hanede evlad ü ayal var”. Bunlar da “viran olası Türkiye’de NATO var, AB var” demekte.

Bir araba laf ettim. Şimdi sıra Erdoğan’ın “beka” meselesine geldi.  

Kürt Özgürlük Hareketi, DAİŞ’i yenerek, Üçüncü Dünya Savaşı’nı sınırladı, tüm bölgeye resmen yayılmasını duraklattı. Gerilla Türk devletini büyük ölçüde durdurdu. Ancak savaş sürünen bir halde devam etmekteydi. Ne var ki şimdi Hamas’ın provokasyonu (Amerikan Kongre üyeleri Hamas’ı bu provokasyona hangi Türk yetkilisinin yönlendirdiğini araştırmak üzere Biden’a mektup yazmış bulunuyor) ve İsrail’in buna soykırımcı yöntemle cevap vermesi, Üçüncü Dünya Savaşı’nı hızla yeni ve son derecede tehlikeli bir aşamaya yükseltti. İran “bölgesel savaşın kaçınılmazlığından” söz ediyor. Geçtiğimiz gün İsrail ordu sözcüsü, Gazze’de yaptıklarını, (vaktiyle işgal ederek Filistin güçlerini sürgün ettikleri olayı çağrıştırarak) yine Lübnan’da yapabileceklerini açıkça söyledi.

 Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne başkaldırması o nedenle hayra alamet değildir. Belli oluyor ki, devlet ya da varsa onun şahin kanadı, Erdoğan’a yeni bir “darbe” gerekçesi yaratmaya kalkmıştır. AYM, Saray için güvenilir olmaktan çıkmıştır. Bu en yüksek “denetim” organını tasfiye etmek üzere harekete geçilmiştir.

Erdoğan bu “krizi” bahane ederek, “AYM’siz yeni Anayasa” için kolları sıvadı bile.  

Ama onun tepesinde dolanan bir tehlike var: O gün gelir de savaş Türkiye’nin kapısına dayanırsa, bırakalım paşaları, astsubaylar bile devletin başında Erdoğan gibi çapsız, mafyatik, kendi menfaatine mahkum birisini bir gün bile iktidarda tutmayı göze alamaz. Unutmayın, bu şahıs “TSK’nın Başkomutanıdır.” Siyasette her türlü fırıldağı çeviriyor olsa bile savaş halinde “emirber” bile olamaz. O nedenle Erdoğan’ı son defa uyaralım. “Klavuzu kendi halkına ihanet eden Uçum olanın, burnu ihanetten kurtulmaz”. Tavşan bir sıçrar iki sıçrar, üçüncü de çakallara yem olur. Ava giden avlanır. Yargıtay’ın provokasyonuyla AYM’siz darbeye giden Erdoğan, Saray’ındaki AYM’li diktatörlükten olabilir.

Eğer savaş tüm bölge devletlerini içine çekerse, Öcalan’ın sözünü ettiği “darbe mekaniği” hiç umulmadık bir hızla işlemeye başlar. İşte bunun sonunda Türk devleti hangi küresel merkezin yanında yer alırsa alsın, bilelim ki “süreç içinde faşizm” son aşamaya aynı hızla yükselir: Seçimsiz faşist diktatörlük kurulur. Seçim yoksa, devletin ve sermayenin hiçbir fraksiyonu Erdoğan gibi seçmeni dışında beş paralık değeri olmayan bir yükü taşımaz. Bunların üstünde anlaştığı bir muktediri devletin başına geçirir.

O muktedir de eğer aklını yitirmediyse, savaştaki safını NATO’dan yana seçer. Öyle olunca AYM kurtulur mu? Saçma. Türkiye gibi siyasi deprem fayındaki bir ülkede Amerikası da, Avrupalısı da “savaştaki müttefikinin” AYM’li ve seçimli diktatörlükle mi yoksa AYM’siz ve seçimsiz diktatörlükle mi yönetildiğine bakmaz. Ordunun başında kimin olduğuna ve onun sadakatine bakar. Senin gibi fırıldak “başkomutana” bakan olmaz.

O yüzden Erdoğan’a diyorum ki, “sen sen ol, öyle Hamas terör örgütü değildir, mücahittir, Kudüs’e, Şam’a ineriz gibi zırvalarla oyun oynama. Muaviye’nin hakemi gibi, cingözlük yapmaya, hakemlik rolüne soyunmaya filan kalkma. Kimse yutmaz. Yolun savaş yolu. Amacın AYM, AİHM gibi “kösteklerden” kurtulmak, iktidarını korumak için “Anayasal darbe” yolu. Bu yolun sonu yalnız halklarımızın değil, senin de felaketindir.

Kürt’e karşı savaş bölgesel savaşları, Kürt’e karşı darbe devlet darbelerini doğurur. “Darbe mekaniği” sözü boşuna söylenmemiştir. Çözüm “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözümdedir.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.