Barış kimin hakkı kimin görevi

Ziya ULUSOY yazdı —

  • İşçi sınıfı ve Türk halkı “bölücülük” korkuluğu ve şovenizm egemenliğinde kaldığı sürece Kürt halkında güven sağlayamaz ve halkların kardeşliğini gerçekleştiremez. Barış için mücadele Kürt halkının hakkı, işçi sınıfı ve Türk halkının demokratik görevidir.

Elbette demokratik bir barış ve Kürt sorununa barışçı demokratik çözüm. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bölgemizde savaşa karşı mücadele acil ve yakıcı olarak Kürdistan halkına kirli savaşa ve İsrail siyonizminin Filistin halkına soykırımına karşı mücadeledir.

Kürt halkı Kürdistan Özgürlük Hareketi (KÖH) önderliğinde 40 yılı aşkın mücadele yürüttü. Ağır bedellerle ve dünya gericiliğinin hakim olduğu sürecin ağırlığı altında gerçekleştirdi.

KÖH, Bakur’da silahsız mücadele stratejisini benimsedi. Bu temel değişikliğe elbette sömürgeci ulus halklarının sınıf mücadelesinin geriliği, kapitalist-emperyalist karşıdevrim ile Kürtlerin sömürgecisi devletlerin karşıdevrimci ittifakı başta gelen temel rol oynadı.

Kürt halkı bu direnişi onyıllar boyunca, ağır bedellere rağmen, KÖH öncülüğünde başlıca üç parçada ve diasporada örgütlü bir halk haline gelmeyi başardı. Onyılları kapsayan mücadele deneyimiyle burjuva gericiliğinden bağımsız çizgide ısrarını kalıcı kıldı.

Kürt halkı ve KÖH’ün barışçı demokratik yolla çözüm istemesi ve araması hakkıdır.

İşçi sınıfı ve Türk halkının ise barışçı yolla Kürt sorununda demokratik çözüm için mücadele etmesi ise görevidir. İşçi sınıfı ve Türk halkı, Kürt ulusunu ezen bir rejimi desteklediği sürece kendisi de özgür olamaz ve faşizme mahkum olur.

İşçi sınıfı ve Türk halkı, sınıfsal ve antifaşist taleplerle mücadelesini Kürt sorununda barış ve demokratik çözüm talebiyle mücadeleyi birleştirebilmeli. Sömürgeci faşizmin, kitle desteğini aldığı “bölücülük” korkuluğu ve şovenizmin halkı sürekli zehirlemesini, ırkçı ve dinsel faşizan akımların başatlığını püskürtme çizgisinde yürümeli.

Ya sınıfsal ve antifaşist mücadele, gelişkinliğiyle sömürgeci faşizmi sarsacak ve örgütlü Kürt halkıyla birlikte faşizmi yıkacak ya da örgütlü Kürt halkıyla birlikte barışçı demokratik mücadele siyasi ve örgütsel güç birikimini geliştirerek halk arasında şovenizmin zehirleyici atmosferini yıkacak. Faşizmi yıkabilecek devrimci bir hazırlık sağlayacak.

Erdoğan-Bahçeli rejimi, süreci şovenizmin hakimiyetinde bir manevrayla ve faşizmi sürdürerek sonuç alma politikası izliyor.

Kavram, söylem ve pratiğiyle bunu gösteriyor.

Sayın Öcalan’ı başmüzakereci olarak muhatap aldığı halde, İmralı görüşmelerini sınırlayıcı ve baskıcılığıyla, parlamento komisyonunu “silahsızlandırma” işleviyle sınırlandırıcılığıyla bunu kanıtlıyor.

Kandil’e ve Medya Savunma Alanları’na (MSA) yönelik imhacı saldırısını şimdilik askıya alsa da silahsızlanma tehditini süreklileştirmesi de bu politikanın ürünü. Dahası Trump’ın desteğinde, Colani-HTŞ ile SMO güçlerini seferber ederek, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni (KDSÖY) eriterek veya ezdirerek tasfiye çabası da aynı politikanın parçası.

Demokratik ve sosyalist güçlere yönelik baskısını sürdürmesi ve burjuva muhalefetin temsilcisi CHP’ye yönelik sürek avını yoğunlaştırması da aynı politikanın kanıtı.

Fakat rejimin süreci faşizmi sürdürme manevrasıyla yürütmesi püskürtülebilir. İşçi sınıfı ve halk kitlelerini güncel sınıfsal ve antifaşist talepli mücadelesi ve Kürt sorununda demokratik barışçı çözüm talepli mücadelenin birleşik olarak geliştirilmesi, rejimin faşizmi sürdürme hesabı bozguna uğratabilir.

Bu mücadelede Türkiye devrimci ve emekçi sosyalist hareketinin kitlesel ve örgütlü güç zayıflığını gidermek tayin edici rol oynayacak.

Devrimci ve emekçi sosyalist hareket KÖH ile teorik tartışmayı dostça ve yoldaşça yapmalı ve pratik siyasi ittifakının önüne geçirmemeli. Güncel sınıfsal ve antifaşist taleplerle kitle çalışması ve eylemliliğini geliştirerek halkla bağlarını güçlendirmeye, bununla iç içe demokratik barış mücadelesini yürütmeye önem vermeli, KÖH ile birlikte faşizme karşı halkların birleşik hareketini örmeli, büyütmeli.

Kürt halkının güvenini ancak bu mücadeleyle kazanabilir, ancak birleşik antifaşist mücadeleyle işçi sınıfı ve halkların kaynaşmasını, Kürt halkının güvenini sağlayabilir. İşçi sınıfı ve Türk halkı “bölücülük” korkuluğu ve şovenizm egemenliğinde kaldığı sürece Kürt halkında güven sağlayamaz ve halkların kardeşliğini gerçekleştiremez. Sosyalist hareketin, ezilen-sömürge ulusların tam hak eşitliği için mücadelesinin ancak bu güveni ve işçi sınıfının birliğini sağlayabileceği önermesi pratikte sayısız defa kanıtlanmıştır. Barış için mücadele Kürt halkının hakkı, işçi sınıfı ve Türk halkının demokratik görevidir.

1 Eylül barış mücadelesi, faşizme, kirli ve işgalci savaşa karşı işçi sınıfı ve halkların mücadelesini geliştiren adım olsun!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.