Biden yönetiminin zihniyet sorunu

Aykan SEVER yazdı —

  • ABD dış politikasına dönecek olursak tıpkı bugünlerde tatbikat vb. bahanelerle nasıl Yunanistan’a yerleşiyorsa kendi çıkarları doğrultusunda adımlar attığını görüyoruz, göreceğiz.

AYKAN SEVER

ABD’nin yeni yönetiminin “insan hakları ve demokrasi”yi sadece başka ülkelere ayar vermenin bir aracı olarak gördüğü daha ilk adımlarında açığa çıkmıştı. Şimdi de bunu destekleyen politikalar geliştiriyor. ABD’de yasa yapıcılar arasında bazı olumlu sesler olsa da yönetiminin gerçekten ülkede devrimci bir dönüşüm yaşanmadan başka halkları nesneleştiren yaklaşımından uzaklaşması bir hayli zor.
Geçen hafta olanların bir kısmını sıralayalım. Kaşıkçı cinayetine azmettirenin Suudi Prensi Salman olduğu önce de biliniyordu, fakat bunu ABD’nin kabullenmesinin anlamı başka olmalıydı. Yaptırımlar gündeme geldi. Bu Prens Salman’ı kapsamadığı gibi Suudi yönetiminin buralara nasıl geldiği ise hiç sorgulanmadı. Çünkü bu durumda ABD’nin günahları da ortaya dökülmüş olacaktı. Örneğin milyarlarca dolarlık silahı gözü kırpmadan Suudi Arabistan’a satanların, bu anlaşmalara onay veren yasa yapıcıların, Yemen halkına bombalar yağdırıp onları açlığa ve ölüme mahkum edenlerin, bu silahların bir kısmının El Kaide, DAİŞ ve benzeri organizasyonların eline geçmesini sağlayanların da görülmesini gerektirecekti. Elbette bu kapsama Biden’ın başkan yardımcılığı yaptığı dönem de dahildir.
Özetle yapılan geçiştirme hamlesiyle muhtemelen Demokratlar içinde bu meseleyi öteden beri tartışma konusu yapan kesimlerin ağzına bir parmak bal çalınmak istendi. Aynı zamanda Suudi yönetimini kontrol altına almak istediler. Yoksa demokrasi veya insan hakları istemediler. Öyle bir dertleri olsa derhal Yemen’e saldırıları durdurmalarını talep ederlerdi. Onlar da “haklı”, ne de olsa para, “ulusal çıkarlar” daha mühim her şeyden. Son olarak ABD yönetimince Prens Selman’a karşı sarf edilen "Elbette, kendi seçtiğimiz bir zaman ve türde harekete geçme hakkımızı saklı tutuyoruz” düşünce tarzının hangi hukuk anlayışına ait olduğuysa merak konusu.
İran’la ilişkide de benzer mantık hakim. Siz örneğin insan hakları, demokrasi diyorsanız ne gerekçeyle olursa olsun bir bombardımanı aynı cümlede kullanamazsınız. Sarf ettiğiniz taktirde Türkiye’deki rejimden ya da Trump yönetiminden ne farkınız kalır? Geçen hafta Biden’ın emriyle Irak-Suriye sınırında gerçekleşen saldırının Trump’ın yaptıklarından bir farkını görebiliyor musunuz? İsrail yönetimi savaş çıkarma kararlılığını her gün dile getirirken bunun karşısında sus pus olmanın diplomasiyle ne ilgisi var? 
Aynı çifte standart Garê saldırısında da söz konusu. Bölgenin ABD’nin hava denetiminde olduğu uzun zamandır biliniyor. Daha önce çeşitli kereler olduğu gibi TC’nin hava saldırısına izin veren ABD’dir. Sonra yapılan ABD’nin TC’nin açıklamalarına inanmadığını gösteren ifadenin bu gerçeklik karşısında fazla bir önemi yok. Tek dertleri rejimin Rusya ile var olan kırılgan bağımlılık ilişkilerine son vermesi. S-400 de bunun sembolü. Bazı ABD yetkililerin bugün ki açıklamalarına da bakıldığında dertleri Erdoğan’ın kendilerine verdiği sözleri tutmamasıdır, yoksa milyonlarca insanın çektiği acı değildir. Şimdi de pazarlık halindeler. Bunun bir ayağını Suriye, Libya; Karadeniz ve Güney Kafkasya’da Rusya’ya karşı konumlanmak oluşturuyor. Bir diğer cephe ise İran’a karşı NATO ile bir blok oluşturmanın karşılığı Güney Kürdistan’ın işgalinin derinleştirilmesi tartışma konusu yapılıyor. Fakat rejimin özellikle Rusya’ya karşı ciddi bir destek görmeden adım atması zor. 
Biden’dan yüz bulamayan Erdoğan Putin’le sanal ortamda da olsa 10 Mart'ta Akkuyu Nükleer Santrali'nin üçüncü reaktörünün temelini birlikte atacaklar. Bu arada altını çizmeliyim, nükleer reaktör yapımı Rusya’nın jeo-stratejisi dahilinde sıradan bir hamle değil. S-400’e benzetilebilir. Benzer bir durum AB üyesi Macaristan’da da var. Görünenden daha kapsamlı sonuçları oluyor ve olacaktır.
ABD dış politikasına dönecek olursak tıpkı bugünlerde tatbikat vb. bahanelerle nasıl Yunanistan’a yerleşiyorsa kendi çıkarları doğrultusunda adımlar attığını görüyoruz, göreceğiz. ABD’nin Yunanistan’da demokrasi, insan hakları gibi derdi olsa bölgeyi daha fazla militarize etmek yerine Mitsotakis hükümetinin üniversitenin özerkliğine son veren politikalarına dur der, buna karşı mücadele eden üniversite öğrencilerini destekler. Benim ki de cahillik, belki de bütün bu üniversiteleri kontrol altına alma hikayesi ABD’nin bölgeye yerleşmesini kolaylaştırmak, itirazları susturmak için yapılıyor, ne dersiniz?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.