Bir örgütsüz Apocuyla söyleşi

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Özünde aynı olsalar da, şu anda, iktidarın başındaki diktatörü mu yıkalım, yoksa ‘ileride o da onun gibi olacak” diye muhalefetin başındaki henüz diktatör olmayanı mı? Yıkanın yıktıktan sonra ne olacağına ise, bu defa devlet değil, Kürt halkı ve müttefikleri karar verecek.

Urfa’dan gelmişti. Çözüm süreci döneminde tanışmıştık. Gerçek bir yurtsever, sanırım “kadro” değildir, ama imanlı Apocudur.

“Kılıçdaroğlu’na değil oyumu, günahımı bile vermem” dedi. Kaynar çayı bir nefeste bitirdi. Bunu yapabilene ömrümde rastlamadım. Ağzı tenekeyle kaplı mıdır nedir?

“Ağzın, dilin, bademciklerin yanmıyor mu Heval?” diye sordum.

“Bizim yüreğimiz yanmıştır, daha ne olsun” diye iman tahtasını yumrukladı.

Erdoğan bu dostumu görse cin çarpmışa döner. Kaynar çayı bir nefeste yutmak ne demek? İman tahtasından çıkan yumruğunun sesi Saray’ın duvarlarını bile titretir. Bu yumruk Erdoğan’ın beynine inse, vallahi kafatası soğan gibi ezilir, cücüğü bir tarafa, kabuğu öte tarafa fırlar. Erdoğan’ı püskürtmek mi istiyorsunuz, bulun dostum gibi on fedai, billahi saatinde hakkından gelirler.

Gelirler ama dostum yumruğunu Erdoğan’ın tepesinde patlatmak yerine Kılıçdaroğlu’na veryansın ediyor.

“Bu adam değil mi bizim pırlanta gibi Eşbakanlarımızın dokunulmazlığını kaldıran. Meclis’e getirilen her bir sınırötesi tezkereye oy veren. Kandil’de taş üstünde taş bırakmayacağım diye bağırıp çağıran. Kürtlüğünü, Aleviliğini inkardan gelip, Amedli Ziya Gökalp gibi ‘Türkçülüğün esasını’ yeniden yazan…”

Yüzüme sorar gibi baktı, ardından da sordu:

“Bütün bunlar yalan mı?”…

“Hiç yalan olur mu, dedim, eksiği var fazlası yok…”

“Eee, o zaman ne demeye Kılıçdaroğlu’nu destekliyorsun? Sistemin has partisinin kuyruğuna neden takılıyorsun? Zaten siz solculardan hayır gelmez, ömrünüz Kemalistlerin kuyruğunda dolanmakla geçti” diye bağırdı.

“Etme Keko, o kadar da değil” desem de “eleştirimdir” diyerek atıp tutmaya devam etti.

“Bak dedim, o solcu dediklerinin epeyi gerçekten de Kemalistlerin kuyruğunda dolanıp durdu. Ama biz artık o solculardan değiliz. Kürt Özgürlük Hareketi’nin, mesela Yeşil Sol Parti’nin bileşenleriyiz. Hep birlikte bu seçimlerde Erdoğan faşizmine son vermek için kendi adayımızı çıkartmadık.

Araya girdi. “İyi halt ettiniz, bir kere daha Kemalist Kemal’in kuyruğuna yapıştınız.”

Beni aldı bir gülme. Toparlanıp anlatmaya başladım: Hay ağzına layık. Doğrudur. Kemalizmin kuyruğuna “yapıştık.” Yapıştık ama eski yarı milli solcular gibi yapışmadık. Onlar bir avuçluk partileriyle koskoca kuyruğun ucunda ömür boyu sallanıp durdular. Şu hale bak, biz onlara benziyor muyuz? Maazallah Kemal’in kuyruğu varsa, o kuyruğa (Haydi PKK deyip parlamentaristlerin yüreğini hoplatmayayım) Yeşil Sol Parti yapıştığı anda kuyruk kopar…Biçare kuyruksuz avare kasnak misali boşuna döne döne dengesini kaybedip tepe üstü yıkılır gider…Koskoca Türk devleti Kurdistan’ı, hele senin gibi babayiğitleri yüz yıldır kuyruğuna takmak için etmediğini bırakmadı, hala kuyruğuna takamadı. Sana bir şey diyeyim mi, günümüzün Kemalistleri kuyruklarını Kürt halkına kaptırırız diye yanımıza bile yanaşamamakta…

Dostum “bırak şu kuyruk teşbihiyle demagoji yapmayı" diye lafımı kesti. "Sen bana Kılıçdaroğlu’nun nesini destekliyorsun, onu anlat. Bir yanında Akşener, öte yanında Davutoğlu, onların ardında diğerleri. Başlarında Kılıçdaroğlu. Şairin dediği gibi ‘ördeklerden bir filo, bir de kazdan amiral…’ Hani ördek ve kazdan ibaret olsalar neyse… Akşener ‘güçlü parlamentoda Başbakanlığa hazırlanıyor. Daha şimdiden yeni hükümette İçişleri Bakanlığı’nı parselledi bile. İmamoğlu şu sıralar Akşener’le kardeşçilik oynayarak CHP Genel Başkanlığı, oradan da Cumhurbaşkanlığı yoluna koyulmuş.Mansur Yavaş’ı  artık saymayayım. Saadet Partisi’nin lideri Erbakan’ın Ecevit’le kolkola Kıbrıs’ı işgal ettiği zamanların yeniden gelmesini, Kılıçdaroğlu ile omuz omuza dört parça Kurdistan’ı yutacağı günleri hayal ediyor. “Mücahit Kılıçdaroğlu” demedi mi?”

Kafamın biraz karıştığını itiraf etmeliyim. İmdadıma Quto yetişti: “Dostun sana Bay Kemal’i anlatıp duriy, Erdoğan’dan söz etmeyi. “Hay aklınla bin yaşa Quto” dedim. Anlatmaya başladım:

“Değerli dostum, Kılıçdaroğlu ile ilgili anlattıklarına noktasından virgülüne kadar katılıyorum. Ama sakın Kılıçdaroğlu’na kızıp Erdoğan’ı unutma. Erdoğan konuşurken karikatür Nebati’nin arkalardan gelip, onu bunu itekleyerek ön sıraya geldiğini gösteren fotoğraf hepimizi güldürdü, ama ben sana aslında benden daha iyi bildiğin fotoğrafı bir kere daha hatırlatayım. Erdoğan’ın “siyasi müttefiklerine” bakalım: MHP, ondan türemiş BBP ve Hizbullah’tan türemiş Hüdapar… Sosyalistlerin ve Kürt yurtseverlerinin kanına giren katiller sürüsü. “Devlet içindeki dayanağına” bakalım: İçi ‘ülkücü faşist’ kaynayan Soylu’nun polisleri, içi Ergenekoncu kaynayan Akar’ın askerleri, içi SADAT’çı, suikastçı, provokatör kaynayan Fidan’ın MİT’i…Artık bunlarla iç içe giren, girdiği her yeri kendine benzeten “kriminal” uzantısına bakalım: Eroin, kokain, fuhuş Mafyası. “Dış müttefiklerine” bakalım: Rusya, Katar, Suudi Arabistan…Oligarkların, şeyhlerin, sultanların diktatörlükleri…

Sakın Millet İttifakı ile burada anlatılan Saray İttifakı ‘özünde’ aynıdır deme. Bunu ezbere biliyoruz. “Özünde” aynıdırlar, sistemin partileridirler, ama somutunda aralarında fark var, sadece birini hatırlayalım: Biri iktidar, diğeri muhalefet. Kılıçdaroğlu saydığın müttefikleriyle iktidara geldiğinde, AKP nasıl iktidara geçtiğinden ancak beş yıl sonra şimdiki yola girdiyse, aynı yola girebilir. Ama henüz iktidarda değil. Onların da iktidarlarının ilk yılında “çözüm” deyip, beş yıl sonra “çöktürme” diyeceğini tecrübeyle öğrendik. Artık hiç kimse Kürt halkını oyalayamaz. AKP “uluslar arası komplonun yıkıcı etkisindeki” halkı çözümle oyaladı. Aynı halk artık komployu boşa çıkardı. Toparlandı. Rejime kök söktürüyor.. Recep hurdaya döndü. Muhtemelen Kılıçdaroğlu bu örnekten ders alacak.

Söyle bana değerli dostum: Özünde aynı olsalar da, şu anda, iktidarın başındaki diktatörü mu yıkalım, yoksa ‘ileride o da onun gibi olacak” diye muhalefetin başındaki henüz diktatör olmayanı mı?

Yıkanın yıktıktan sonra ne olacağına ise, bu defa devlet değil, Kürt halkı ve müttefikleri karar verecek.

O halde Yeni Yeşil Parti’yle bir olalım, Erdoğan’ı yıkalım, gelecek olanların Erdoğanlaşmasına fırsat vermeyelim, Demokratik Cumhuriyet’i kuralım.

Apocu dostum çayından bir ufak yudum aldı: "Biz kalbimizle kızarız, aklımızla davranırız" dedi ve geldiği gibi gitti.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.