Büyük robot ve küçük robotlar

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Erdoğan-Bahçeli bu seçimi tepeden tırnağa çamura bulama yolunda. Partilerin içine devletin sızdırdığı ya da sonradan menfaat ya da şantaj yoluyla devşirdiği kim varsa piyasaya sürülecek. 

İsmail Saymaz Halk TV’den istifa etti, Söz TV’ye geçti. Geçer geçmez, CHP aday listesine veryansın etti. “CHP’liler bu listeye nasıl oy verecek” derdine düşmüş gibi.

Neyin nesi, kimin fesi bu adam? Soru manasız biliyorum. Ama bir başka bildiğim husus var.

Devletin dini, imanı, ahlakı, vicdanı, ölümüne bağlı olduğu “ideolojisi”, prensipi, amentüsü, kıblesi, kabesi filan yok. Çünkü onun “ruhu” yok. Egemen sınıfın “akıllı robotu” gibi bir alet. Sistem içinde kalmak şartıyla “sağın en faşo renginden solun en cafcaflı rengine” gel-git yapabilir. Hem NATO’cudur, yeri geldiğinde Şanghaycı olur. “Çözüm sürecinden” bir zıplayışta “Kürt soykırımına” geçer. Keynesyen devletçidir, bir de bakmışsın neo-liberal olmuş.

Gizli çekmecelerinde her duruma uygun senaryoları vardır.

Her duruma uygun senaryoları olunca o senaryoda rol alacak her duruma uygun artist ve aktristleri de vardır. Devlet devasa bir “robotsa” bunlar da “minik robotlardır.” Kendilerine o anda hangi rol verimişse o rolü hakkıyla oynarlar. Sahneye çıkışları planlıdır. Oynadıkları rol, seyirciyi şaşırtmaya ayarlıdır. Senaryonun birinci perdesinde “inadına komünisttir.”, “inadına Kürtçüdür”.  Ya da “inadına CHP’lidir”. Ya da “inadına liberaldir”. Hatta “inadına akşamcıdır”, “başı açıktır.” İkinci perdede hangi örgütün mensubu ise, o örgüte yan gözle bakmaya başlar.  “Ama yoldaş Stalin böyle demiyor” diye hafiften yandan çarklı, kendi örgütünün içinde Stalinci muhalif gibi oynar. “Paradigmadan sapılıyor” deyip Apocu rolündedir. Ya da “Atatürk böyle mi dedi sanki” gibisinden kendi örgütünde “ultra Kemalist” muhalif olmuştur. Liberal “Yapmayın, Adam Smith’i mezarında rahat bırakın” diye inler. “Şu sıralar midem biraz bozuk, rakıyı azalttım” diyene, ötekisi “hava çok rüzgarlı, saçlarım dağılmasın diye ninemin baş örtüsünü emaneten aldım” diyen katılır.

Son perdede “Stalinci parti içi muhalif”, “Apocu parti içi muhalif”, “Atatürkçü parti içi muhalif”, “Adam Smithçi parti içi muhalif”, bunların “akşamcı” ya da “başı açık” türleri birden tek bir kişiye dönüşür. O sırada devlet hangi çizgideyse onun rolünü oynar; günümüzde bu çizgi dinci-faşizmdir ve artık sahnede birbirine benzemeyen binlerce küçük robotun birbirine monte edilmesiyle oluşan bir ejderha, leviathan yani devlet seyircileri “selamlar”.  Ejderhanın suratı kah Erdoğan’ı, kah Enver paşayı, kah Mustafa Kemal’i, kah Evren’i, kah Yedi Sekiz Hasan Paşa’yı, kah Hitleri, kah Saddam’ı ve ne kadar diktatör varsa onları andırır.

İşte şimdi biz bu devlet senaryosunun ikinci perdesinin sonlarındayız. Küçük robotlar hangi muhalif partideyse, hala o partideymiş gibi mızıkçılık etmektedirler. Son perdede sahte komünisti, sahte Apocusu, sahte Kemalisti, liberali, akşamcısı, açık başlısı tek vücut olacaktır. İçinde bulundukları partileri sabote edecek ve eğer devletin içindeki hakim kanat hala Erdoğan’dan vazgeçmemişse, Erdoğan’ın suretine bürünüp, onun yanında yer alacaktır.

Nedim Şenerler, Mehmet Ali teğmenler, Muharrem İnceler, Metinerler, Altan Tanlar, Ayhan Bilgenler senaryo gereği biraz erken suratlarındaki maskeyi attılar. Şimdi Saymazlar, Yılmaz Özdiller, Soner Yalçınlar, Mehmet Ali Güllerler maskelerini atmaya hazırlanmakta. Sayıları artacaktır. “Kriptolar” tüm muhalefet saflarında aportta bekliyor.

Erdoğan-Bahçeli bu seçimi tepeden tırnağa çamura bulama yolunda. Partilerin içine devletin sızdırdığı ya da sonradan menfaat ya da şantaj yoluyla devşirdiği kim varsa piyasaya sürülecek. LGBTİ’lere karşı nefret kampanyası, “kasetlerin” habercisidir. “Kılıçdaroğlu seccadeye Gülen’in talimatıyla ayakkabısıyla bastı” diyecek kadar şirazeden çıkan bir adamın yönetiminden en akla hayale gelmedik iftiralar beklenmelidir.

Yeşil Sol Parti’nin omurgasını oluşturan Kürt muhalefeti bu gibi ahlaksızlıklara şerbetlidir. Nicesini savuşturmuştur. Beklenmedik ihanetler bu hareketten bir çakıl taşı bile koparamamıştır. Ajanların feriştahları her seferinde çuvallamıştır. Bu harekete sızdırılanlar ya da devşirilenler, “açığa çıkmamak” için Kürt militanların gece gündüz demeden yürüttüğü mücadelede “bitkin düşmüş”, sonunda örgütlü yapıya zarar vereceğim diyenler, bu hareketin insan üstü temposuna ayak uydurmaya çalıştıkları sürece Kürt halkına “hizmet” etmek zorunda kalmıştır. Sonra da defolup gitmişlerdir.

Ama Millet İttifakı ontolojik olarak zayıftır. Basitçe anlatayım: Bir Kürt yurtseverine sızıntının biri “devlet senden görev bekliyor, şunu ve bunu yap” dediğinde, o sızıntının başına neler geleceği ne kadar belli ise de, Millet İttifakı partilerinden birine mensup üye, bir generalin vereceği “yıkıcı” görevi kolay yoldan geri çeviremez. Kulağına “devletin bekası” ile fısıldanan yalan ve iftiralara karşı bağışıklığı zayıftır.

 Üstelik sistem içi muhalefet de Türk siyasetindeki bu ahlaki çöküntüye büyük katkılar yapmıştır. Suçun büyüğü Erdoğan rejiminde olsa da suçta ortaklık hali vardır. Sonuçta bu partiler devletin farklı ve çelişik unsurlarından biriyle ilişkilidir. Hepsi devletin bir köşesinde hareket halindedir. O nedenle bunların saflarında her türlü devlet elemanı, MİT ajanı, polis muhbiri kolayca yer edinebilir.

Dahası da var: Sistem partilerinin aşağı yukarı bir ideolojik çizgisi olmakla birlikte, bu partilerde “ekonomik çıkarlarla” hareket esastır. Tabanlarındaki yoksullardan farklı olarak bu partilerin zirveleri kapitalist düzenin unsurlarınca tutulmuştur. Ekonomik hayat ne ölçüde yozlaşmışsa, bu yozlaşma sistem partilerini de içine çekmiştir. İktidar olanaklarına sahip olmadıkları için yolsuzluk ve hırsızlıkta AKP’li çetelerle rekabet edemeseler de iktidarı ele aldıklarında hiç kimse onların namusuna kefil olamaz. İşte bu sınıfsal yapı sistem içi muhalefeti devlet sızmalarına açık hale getirir.

Bu seçim başka seçim. Şimdi devletin bütün sızıntılarının açığa kaçınılmazlıkla çıkacağı bir dönemdeyiz. Kriz ağır. İktidar yenildiği gün mahvolacağını biliyor. Bütün silahlarını sahaya sürecektir.

Yani durum umutsuz mu?

Hayır. Şu yazdıklarımı eğer okurlarsa, hiçbir muhalif kişi yaratılacak skandallara, iftiralara ve komplolara aldırmadan Erdoğan’ı devirme amacından ayrılmaz.

Ayrılma eğilimi gösterenlere gelince…Bilin ki bu eğilimdeki kişi, eğer örgütünde etkili bir kişiyse büyük ihtimalle “küçük robotlardan” biridir.

Şalterini indirin. Zınk diye duracaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.