Çaresiz bir ‘yasaklama’
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Gizli oturum gerçekten gizli mi? Aslında gizli oturumların amacı o oturumda konuşulanların gizli kalması değil, tartışılmasını önlemektir.
Gizli oturum gerçekten gizli mi?
Ömrünün önemli bölümü gizlilikte geçen bizim kuşağımız, "ikiden bir fazla, üçüncü kişinin bildiği gizli değildir" cümlesini çok iyi bilir. Basit bir nedeni vardır bu cümlenin. Bir sırrı iki kişi biliyor ise, o sır deşifre olduğunda, sırrı ele vermeyen kişi, diğerinin ihanetini hemen anlar. Ama sırrı üç kişi biliyorsa, sırrı vermeyen kişi, iki kişiden hangisinin hain olduğunu o kadar kolay anlayamaz. Hele bir de sayı üçü aşmış ise iş hepten karışır.
Bu basit formülü, amatör "konspiratörler" bildiğine göre, devletin kulağı kesik istihbaratçıları haydi haydi bilir.
O halde diğerlerini bırakalım, şu son TBMM oturumundaki gizlilik kararını nasıl anlamalıyız? İçişleri, Savunma bakanları bir yana MİT Başkanı Kalın'ın "üç"ten kat ve kat fazla kişinin bulunduğu komisyonda devletin sırlarını verdiğine dedikodu meraklısı nineler ve dedeler bile inanmaz.
O halde "gizli" oturumların amacı nedir? Kırk elli kişinin bulunduğu bir yerde devletin her kelimesinin kulaktan kulağa yayılacağı aşikar olduğuna göre Komisyon'da Kalın, çok ağır bir suç olan devlet sırlarını "ele vermiş" olamaz.
Gizliliğin amacı nedir sorusunu anlamak için Doğan Özgüden ağabeyin bana da e-mail ile gönderdiği yazısını okumak yeterlidir. Bu yazıda Atatürk Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesinden az önce gizli oturumda konuşmuş ve katliamın "politik ve ideolojik" ortamını hazırlamıştır. Büyük Millet Meclisi'nde o tarihte kalpaklarına kızıl şerit bile takan "Bolşevizm sempatizanlarının" bulunduğunu bilerek yapılan bu konuşmanın gizli kalmayacağı bilindiğine göre "gizliliğin" sebebi bu konuşmanın "tartışılmasını", "eleştirilmesine" ve katliamdan Atatürk'ün sorumlu olduğunun bu konuşmayla "kanıtlanmasını" önlemek olduğu açıktır. Öyle de olmuştur ve gizli oturumun tutanağı şu anda ortada olduğu halde, ulusalcılar Mustafa Kemal'in bu katliamdaki rolünü bugün bile o gizli oturum sayesinde örtbas etmeyi büyük ölçüde başarmıştır.
Demek ki, gizli oturumların amacı o oturumda konuşulanların gizli kalması değil, tartışılmasını önlemektir.
Ancak, söz konusu TBMM'de yapılan gizli oturumda, gizliliğin bir bakıma "meşru" bir yanı vardır. Amaç devletin Kürt tarafıyla neden "demokratik uzlaşma" zorunda olduğuna dair yaptığı izahatın çözüm sürecini baltalamak için harekete geçenler tarafından istismar edilmesini "yasaklamaktır."
Eğer MİT Başkanı Komisyon'da yaptığı konuşmada "uzlaşmadan başka krizi aşmamızın bir başka yolu yok" mealinde, gerçeği yansıtan bir cümle kurduysa, bu cümlenin istismarını önlemek için konan "yasak" içinden geçilen çok kritik aşamada "demokratik olmayan" ama "çaresiz" bir önlemden başka bir şey değildir.
Eğer böyleyse, "DEM Partililerin bildiği devlet sırrını ben neden bilmiyorum" diye itiraz eden çözüm karşıtı ulusalcılara şöyle diyebilirim: Bu yazıda ben size bilmediğiniz "devlet sırrını" anlatmış bulunuyorum.
