CHP Kurultayı ve düşündürdükleri

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Ecevit dönemi trajediyse, Özel dönemi trajik komedi olmaya adaydır. Türkiye’de devrimci durum değil, karşı devrimci durum var. Kurultay’da temelsiz “sol jargon” içeriksizdir. 

CHP tam orta yerinden ikiye ayrıştı. Kurultay’ın ikinci turundaki oran değil, birinci turundaki oran bu ayrışmanın “orta yerden bölünme” olduğunu gözler önüne serdi: Özgür Özel 682, Kılıçdaroğlu 664…

Orta yerinden ikiye ayrışmasından da önemli olan CHP’nin elindeki 11 Büyükşehir’den yalnızca İstanbul Büyükşehir Başkanı İmamoğlu, yeni Genel Başkan Özgür Özel’i destekledi. Şimdi yerel seçimlere dört ay var ve 10 Büyükşehir Başkanı “beka” derdinde. Ondan da önemli olan CHP’nin Alevi kesimi Kılıçdaroğlu’nun şahsında çok ağır bir yenilgi aldı. Dersim’le kıyaslanamasa da, Alevi toplumu bir kere daha Kemalizmin gadrine uğramış gibidir.

İkiye bölünmüşlük, 10 belediye ve Alevi seçmenlerin yenilgisinden de önemlisi şudur; CHP büyük ihtimalle yeniden “kendi mahallesine” çekilecek ve yüzde 25’lik “modern, laik, Batıcı” oylarını “korumayı”, en azından bir süreliğine esas alacak. Çünkü bu oy oranı son genel seçimin gösterdiği gibi artık tehlikeye girmişti. “Helalleşme” ile “muhafazakar Türk milletinin” oylarını alma çabası evdeki “modern, laik” Türk milletinin oylarından olmaya yol açmıştı.

CHP sosyolojik bir dört duvar arasındadır. Buradan çıkamaz. Sürekli vurguladığım gibi Türkiye’de tarihsel ve sosyolojik olarak “tek bir Türk milleti” yok. Kemalist rejim iktidardayken Türk ulus devletini kurdu, sonra bu devletin sosyolojik tabanını, yani Türk ulusunu inşa etti. Kürt halkının dışındaki, henüz milliyet aşamasından millet aşamasına yükselmemiş olan yüzde 75’lik nüfusun içinden ancak yüzde 25’ini millet aşamasına yükseltebildi. Sayıları kabaca veriyorum. Bu “yeni millet” Türk burjuvazininin değil, “asker-sivil bürokrasinin” yarattığı bir millet oldu. Sonra kapitalizm gelişti. Modern Türk milleti kendi “modern burjuvazisine” Sabancılara, Koçlara, Eczacıbaşılara kavuştu. Kemalistlerin iktidarından sonra Anadolu’da adım adım gelişen kapitalizmin sonucu olarak ise toprak ağalarının, tüccarların, mütegallibenin burjuvaziye dönüşmesiyle birlikte, hala milliyet aşamasındaki Anadolu etnisitesi de millet aşamasına yükseldi. Böylece Türkiye’de biri yüzde yirmibeşlik “modern ve laik” Türk milleti, diğeri yüzde ellilik “muhafazakar” Türk milleti ortaya çıktı.

CHP’nin bir türlü seçim kazanamaması ne İnönü’nün suçudur, ne Kılıçdaroğlu’nun. Menderes sonrası sağ partilerin sürekli kazanması da ne Demirel’in, ne de Erdoğan’ın marifetidir. Ecevit’in 1977 zaferi ise, şu iki faktörün sonucudur: Birincisi, Türkiye devrimci durumun eşiğine gelmişti, CHP dışındaki sol güçlenmişti, TKP, Devrimci Yol, Devrimci Sol, Maoist partiler ve bazı Kurdistan illerinde Kürt seçmenler Ecevit’i destekledi. İkincisi, Ecevit’in İnönü’yü, 12 Mart darbesini desteklemesi nedeniyle devirmesi de Muhafazakar seçmenin bir kesimini etkiledi.

Kurultay’da Özgür Özel sürekli olarak Ecevit’in İnönü’ye karşı çıkışıyla kendisinin Kılıçdaroğlu’na karşı çıkışı arasında paralellik kurdu. Ancak bugünkü somut koşullarda Özel’in Ecevitleşmesi kesinlikle mümkün değildir. Ecevit dönemi trajediyse, Özel dönemi trajik komedi olmaya adaydır. Türkiye’de devrimci durum değil, karşı devrimci durum var. Kurultay’da temelsiz “sol jargon” içeriksizdir. Bu sol jargon “laiklik” vurgusu ve Kemalist söylemle artık solu etkileyemez. Türkiye solu hem güçsüz, hem de bu solun devrimci özneleri Kürt Özgürlük Hareketi’yle ittifak halinde. Kürt halkı ise kendi partisinin etrafında kenetlenmiştir. Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’nu devirmesi hiçbir şekilde muhafazakar Türk seçmenlerde en küçük bir sempati bile yaratmaz. Üstelik Özel özellikle Alevi Türkmenlerin en azından bir kesimini CHP’den uzaklaştırmıştır.

Daha önemlisi, Erdoğan önceleri birbirlerini benimsemese de nispeten “barışçı” bir mesafede duran modern Türk milleti ile muhafazakar Türk milletini birbirlerine tehlikeli şekilde düşmanlaştırmıştır. Özel “sağa kayışa karşıtlık” ve “laiklik” vurgularıyla bu düşmanlaşmayı derinleştirmekten başka bir şey yapamaz. İşin beteri modern Türk milleti çoktandır muhafazakar Türk milletinin muhasarası altındadır. Özel bu muhasarayı bile kıramaz.

Özetle “umudumuz Karaoğlan” sloganının  Özgür Özel’in şahsında tekrarlanması mümkün değildir. Hiç kimse, ne Türkiye solu, ne Türkmen Alevi toplumu, ne de “uyarmaya bile gerek yok”, Kürt halkı CHP Kurultay sonuçlarından dolayı hiçbir “beklentiye” girmemelidir. Bir tek sonuç şudur: Ulus devletçi ve “modern Türk milletinin” milliyetçi, tepeden inme “laikçi”, Kürt düşmanı Kemalist hareketi derin bir kriz içine girmiştir. Kurultayla bu kriz aşılmak şöyle dursun, bağrında yeni çelişkiler doğuracaktır.

Türkiye’nin bu sosyolojik ve siyasi açmazdan kurtuluşu Apocu “demokratik ulus” paradigmasıyla sağlanır. İki karşıt Türk milletinin, Kürt milletine düşmanlıkta birleşirken birbirlerine karşı düşmanlaşmasıyla tehlikeli şekilde büyüyen “iç savaş, darbe mekaniğini” aşmak tüm Türkiye nüfusunu, oligarşik, militarist, emperyalist ve faşist bir avuç karşı devrimci dışında “demokratik uluslaşma” sürecine yönlendirmekle aşılabilir. Üçüncü Dünya Savaşı’nın bu yeni aşamasında Türkiye’nin kaderi buna bağlıdır. Türkiye yüz yıldır iki ayrı Türk milletinin birbirleriyle didişmesinden bıkıp usanmış ve bu kavga bugün en tehlikeli aşamaya ulaşmıştır.

O nedenle her iki Türk milletinden yurdunu seven herkes, Kürt halkının yüz yıldır uzattığı ele bu defa yumrukla yanıt vermekten vazgeçmeli ve Türkiye’den binlerce kilometre uzaktaki insanların başlattıkları “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” hamlesine destek vermelidir. Vermelidir çünkü Türkiye Öcalan’la “ortak vatana” dönüşür, Öcalansız dağılmaya mahkumdur.

Bu stratejik durumun dışında aktüel olan ve taktik bir anlam taşıyan yerel seçimlerin dört ay sonra yapılacak olması, CHP Kurultayı’ndan sonra Kürt Özgürlük Hareketi’ne ek imkanlar sunuyor. Tepedeki pazarlıklardan CHP seçmeni usanmıştır. Bu da tabandan ittifaklara imkan hazırlamıştır. AKP-MHP faşizmine karşı yerel seçimler ortamında demokratik devrimci yerel ittifaklar muhtemel ve mümkün hale gelecektir.

HEDEP’in önü açıktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.