Demokratik siyasal mücadele
Demir ÇELİK yazdı —
- Ortadoğu gibi girift ve karmaşık ilişkiler ağında, PKK 50 yıllık mücadele tarihinde yenilmemiş ise bunun en önde gelen nedeni, Öcalan’ın büyük stratejiysen ve taktisyen olmasındandır.
- Kürtler bugün kayıplarından çok kazanımlarının konuşulduğu bir dönemi yaşıyorlar. Rojava ve Başûr’daki kazanımları ve Kürt uluslaşması yolunda atılan güçlü adımları da göz önünde bulundurduğumuzda, tüm risklere rağmen avantajların giderek çoğaldığı ve çeşitlendiğini de görebiliyoruz.
Bilgi ve iletişim çağının verili koşullarında dünya yeniden şekillendirilmek isteniyor. Bilgi ve teknolojik alanda devasa devrimsel gelişmeler yeni toplumsal dinamiklere yol açmaktadır. Açığa çıkan toplumsal dinamiklerin neden oldukları yeniden dünya dizaynı aynı zamanda mücadele yöntemlerini ve mücadele araçlarını da değişime ve dönüşüme uğratıyor. Değil yüz yıl öncesinin, elli yıl öncesinin yol yöntemlerinin işlevlerini yitirmekte olduğu bu süreçte, yeni metot ve araçlarla sürece müdahil olmalıyız. Bunda başarılı olabilmemiz için jeo-politik ve jeo-stratejik gelişmelerin ışığında sürecin derinlikli analizi gerekiyor. Kürtler olarak, idealist ve ütopik olanı değil, günümüzün jeo-stratejik ve jeo-politik koşullarının yol açtığı avantajların ve dezavantajların nitelikli muhasebesi ile sürece ve döneme yaklaşmamız yerinde olacaktır. Günübirlik siyasetin kısır döngüsü yerine, uzun erimli siyasetin stratejik kodlarıyla döneme ve gelişmelere yaklaşmalıyız.
Süreci, aktörlerin insafına, önceliklerine ve pragmatist hesaplarına kurban etmeden, siyasi ve hukuki zemine çekmek ve gereklerini yerine getirmek, bu andan itibaren demokratik siyasetin işi olmalıdır. Devlet ve iktidar sahipleri, bölgesel ve küresel bir soruna dönüşen Kürt sorununa, elbette ki kendi öncelikleri ve ala çıkarları esasıyla yaklaşacaklardır. Onların bunu yerine getirmek amacıyla manipülasyon yaptıkları, algı oluşturduklarını asla unutmadan işimize dört elle sarılmalıyız. Çünkü özel savaş aygıtı olan devlet, psikolojik savaş yöntemleri ile kuşku, kaygı, şüphe ve endişe yaratmak, demoralizasyona neden olmak, birlikte ve güçlü hareket etmememiz için ne gerekiyorsa onu yapmaktadır. Ancak bilindiğinin aksine, devletin ve iktidarın dezavantajları bu süreçte daha çok olup, olanak ve imkanları da o oranda sınırlıdır. Aynı zamanda Kürt ve Alevi sorunu gibi iki kadim sorunu çözümsüz bırakmış olması nedeni ile yönetememe krizi ile karşı karşıya olan devlettir.
Bu iki büyük toplumsallığın itiraz ve direnişlerini, uluslararası konjonktürün yeni dinamikleri ile birlikte ele aldığımızda, devletin neden adını koyamadığı sürece ihtiyaç duyduğu daha iyi anlaşılacaktır. Devletin ve Kemalist rejimin sürece yaklaşımı ile Erdoğan’nın yaklaşımı farklı seyrediyor. Erdoğan’ın gelişmeleri kendi iktidarı ve siyasal çıkarları doğrultusunda, sürece yön ve şekil vermek istediği açık olan bir durumdur. İktidar bloku arasındaki bu çelişki ve çıkar çatışmasının neden olduğu belirsizlik ve bilinmezlikler devam ediyor olsa da, önümüzdeki 4-5 aylık zaman diliminde, Erdoğan, ya sürecin parçası olacak, ya da sürecin önünde engel olmaktan çıkarılacak gibi görünüyor. Çok güçlü görünüyor olması kimseyi aldatmasın. Ya kadim sorunların çözümü için siyasal ve hukuki zemine çekilmesinin koşullarını oluşturacak ya da zamanı gelmişin önünde duramayacaktır.
Çünkü Kürt Siyasal Hareketi, son yedi ayda öylesine hamleler geliştirmiş ki, muhatabı olan devletin, artık siyasi ve hukuki zeminden kaçışının tüm argümanları elinden almış bulunuyor. Kürt Halk Önderi’nin dönemin ruhuna uygun bir strateji ile ön almış olması, devleti ya çözüme rızalık verme ya da kendisinin çözülmesi durumuyla karşı karşıya bırakmıştır.
Ortadoğu gibi girift ve karmaşık ilişkiler ağında, PKK 50 yıllık mücadele tarihinde yenilmemiş ise bunun en önde gelen nedeni, Öcalan’ın büyük stratejiysen ve taktisyen olmasındandır. Dönemi, süreci doğru okuyan, realist ve rasyonel yaklaşımlarıyla, hem örgütünün yenilmezliğini kanıtladı, hem Kürt toplumsallığını sağlayarak Kürt varlığının kabulünü gerçekleştirdi. Kürtleri ve Kürt sorununu dünyanın gündemine taşıyan Öcalan, ideolojik, politik aktör olarak, Ortadoğu ve dünya genelinde siyasetin merkezinde olmayı başaran Kurucu Önderlik olarak son sekiz ayda yaptığı hamlelerle döneme adeta damgasını vurdu. Bu realist ve rasyonel akılcılık sayesinde, Kürtler bugün kayıplarından çok kazanımlarının konuşulduğu bir dönemi yaşıyorlar. Rojava ve Başûr’daki kazanımları ve Kürt uluslaşması yolunda atılan güçlü adımları da göz önünde bulundurduğumuzda, tüm risklere rağmen avantajların giderek çoğaldığı ve çeşitlendiğini de görebiliyoruz.
Bütün bu olumlu hava ve gelişmelere rağmen Kürt halkının halk olmaktan ileri gelen kollektif haklarını ve özgürlüğünün eldesi mücadelesinde Kürtler olarak yerine getirmemiz gerekenlerde vardır. Dönemin gereklerine uygun olarak demokratik siyaset kendisini siyasal, sosyal, kültürel ve diplomatik alanlarda yeniden reorganize edebilirse kazanımlarımız nitelikli ve büyük olur. KNK’ın dünyada, KCDK-E’nin Avrupa’da, DEM-DBP gibi siyasi partiler ile HDK’nin Türkiye’de, PYD’nin Rojava’da, YNK ve KDP’nin Başûr’da ve PJAK’ın Rojhilat’ta daha aktif, daha bilinçli bu süreci örmeleri ve örgütlemeleri en temel ve öncelikli görev olmalıdır. Demokratik siyasetin yürütücüsü bu aktörler başta olmak üzere, ulusal kolektif haklar mücadelesinde eşgüdümlü ve ortak hareket etmemiz gerekmektedir. Bilinmezlikleri, belirsizlikleri ve kuralsızlıkları bu sayede öteleyebilir, süreci bu örgütlü mücadele sayesinde nitelikli kazanımlarla taçlandırabiliriz.
