Devrimci duruma doğru

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Karşımızda yekpare bir devlet yok. Kriz derin. Kriz büyük tehlikelere de, büyük olanaklara da açık.

Üç görüntü Erdoğan rejiminin seçim taktiğinde önemli işaretler verdi.

Birinci görüntü, Amedspor- Bursa maçında tribünlerde yükselen “Beyaz Toros” ve “Yeşil” posterleriydi. Bursa tribünü, muhatabı olan Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray tribünlerinden yükselen “istifa” sloganlarına “kan kokan” bir cevap verdi.

İkinci görüntü ise, Abdi İpekçi’yi katleden ve Papa’ya suikast yapan Mehmet Ali Ağca’nın “riyasetinde”ki bir Mafya “cemaat” toplantısıydı. Görüntü ilk önce seslerin bir Kürtçe türküyle bastırılmış haliyle yayınlandı. Ünlü gazeteci Cevheri Güven ise görüntüyü orijinal sesleriyle duyurdu. Mafya “sokaklara biz hakimiz, ama yakamıza yapışmamaları için Reis iktidarda kalmalı” mesajını verdi. Ayakta duran korumalara bakan bunların neye hazırlandığını anlar. Karşımızda bir “suikast” timi var ve şu sıralar Kılıçdaroğlu’na bir mafya grubunun suikast hazırlığında olduğu eski Ülkü Ocakları Başkanı tarafından açıklanmıştı.

Üçüncü görüntü ise Hüda-Par’ın Erdoğan’ı destekleme kararıyla ilgili. Yani Türkiye Hizbullahı’nın legal kolu. Kurdistan’da işlediği korkunç cinayetlerle biliniyor. Amed Emniyet Müdürü’nü ve bizim gazetelerimizin dağıtıcılarını katleden örgüt. “Domuz bağı” ile iki büklüm edilmiş cesetler “mezar evlerden” çıkmıştı. Bu görüntünün mesajı da Kurdistan’da iç savaş tehdidi.

Bu daha başlangıç. Sonrası tribünlerdeki “Beyaz Torosların” ve “Yeşillerin”, villadaki “suikast timinin” ve Kurdistan’daki “vahşet gruplarının” ve elbette başkalarının, bu arada Akarların, Fidanların, SADAT ve benzerlerinin “icraatı.”

Bunlar seçmeni “korkutmak” ve “oyunu AKP’ye ver ve kurtul” mesajları. Erdoğan’ın bu seçimdeki en tehlikeli taktiği bu görüntülerde saklı.

Ancak Türkiye halkları bunların rol aldığı bütün “filmleri” seyretti. Bu filmler ilk vizyona girdiğinde “horror”, şimdi yeniden servis edilirse “horror komediye” dönüşebilir.  Halk “korkunun ecele faydası olmadığını” kendi tecrübeleriyle öğrendi. Bu defa “devlet teröristleri” “tek kale” maç oynayamaz. Halkın kalesine atılacak “gol” anında iktidar kalesinde misliyle karşılığını bulacaktır. Öfke bunu gösteriyor.

Bir de şu var: Ordunun hali perişan. ABD’li komutanlar bile Rojava’da “PKK’nin ateşkes” ilan etmesi için kolları sıvadılar. TSK ne de olsa NATO ordusu. Onun Zap yenilgisinden çıkardıkları sonuç, NATO ordusunun artık yenilgiye doğru yuvarlandığıdır. Bu da NATO’nun ucu nükleer savaşa açılan “üçüncü dünya savaşında” caydırıcılığına  büyük bir gedik açıyor.

Ordunun halinin perişanlığını gösteren bir görüntü de var. Gelecekte Orgeneral ve Kuvvet Komutanı olması beklenen bir havacı Korgeneral NATO toplantısında “ofisboyluk” yaparken görüntülendi. “Sivillerin” boşalan çay bardaklarını topluyordu. Müstehaktır.

Gelelim Anayasa Mahkemesi’ne. Ordunun perişanlığı bilelim ki, subayların arasında ayrışmaları da tetiklediği gibi, yargıdaki perişanlık da AYM’de ayrışmalara yol açıyor. Bu devlet krizinin işaretidir.

AYM iki karar aldı. Biri iyi diğeri berbat. İyi olanı hukuksuz “blokaj” kararından geri dönüştür. Berbat olanı HDP’nin “sözlü savunma” için talep ettiği üç aylık süreyi reddetmesidir. HDP şimdi bir ay sonra, yani seçime bir ay kala sözlü savunma yapacak.

Ancak prosedür karmaşık. Sonucu HDP seçmeninin ve Altılı Masa’nın kapatmaya karşı direnişi ve AYM içindeki çelişki belirleyecek. Elbette HDP kapatılma ihtimaline hazırlıklı olmalı.

Karşımızda yekpare bir devlet yok. Kriz derin. Kriz büyük tehlikelere de, büyük olanaklara da açık.

Vaktiyle sosyalistler “devrimci durum” hakkında çok konuşurlardı. O sıralar devletin baskı cihazına karşı koyacak hemen hemen hiçbir hazırlıkları da yoktu. Oysa şimdi hiçbir şey yoksa bile “bir şeyler” var.

Ne var?

Türk ordusunun paşasını “garson” haline düşüren gerilla ordusu var. Göreceksiniz; Bu çay toplayan havacı paşanın Kurdistan’ı bombalayan pilotları arasından, “bunların emriyle mi bombalıyoruz” diyenler çıkacak. Erdoğan’ın yelteneceği kanlı bir oyun karşısında milyonların devrimci direnişinin saflarında, silahlı ordu mensuplarını görürseniz hiç şaşırmayın.

O zaman devrimci durumla yüz yüze gelmiş olacağız.

Sonrası “kim kimi” meselesidir.

İlk iş tehlikeleri ve imkanları görmek, korkuyu yenmek ve kendini psikolojik olarak hazırlamaktır.

Korkma! Kendi öz gücüne güven.

Ne “umudumuz Karaoğlan” tuzağına düşelim. Ne de en geniş cepheye boş verip, öncüyü yalnız başına savaşa sürelim.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.