Diktatör ve dünyanın en zengin adamı 

Aykan SEVER yazdı —

  • Elon Musk 269.8 milyar dolarla dünyanın en zengini. Erdoğan'sa cinayet ve katliamlarına her geçen gün bir yenisini ekleyen eli kanlı bir diktatör. Peki bu ikilinin "müthiş" buluşmasını neye borçluyuz. Elbette para!

Dünyadaki egemen akademik anlayış daha doğrusu sağcı zihniyet, kapitalizmi gelişme ve demokrasiyle özdeşleştirir. Halbuki şu an dünyanın içinde bulunduğu durumda bırakın demokrasiden bahsetmeyi yerkürenin bir geleceği var mı sorusuyla karşı karşıyayız.

Bir yanda devam eden post-modern karakterli 3. Dünya Savaşı'nın (Uzak Doğu'da Çin ve müttefiklerinin, Pasifik NATO'suyla çatışmaya başlamasıyla topyekûn bir harbe dönüşmesi muhtemel) yakıcı ateşi; "İklim yıkımı"nın yarattığı her geçen gün boyutlanan tahribat ve bunlar  yetmiyormuşçasına insanların kendi eliyle itinayla inşa ettiği "yapay zeka" tehlikesi. Bu zeminde sermaye kesimlerinin tercihi neo-faşizmi ön plana çıkarma yönünde. Buna mukabil kitlelerin de hızla neo-faşizme yöneldiğini ve bu zeminden türeyen siyasal akımların giderek daha fazla ülkede iktidar ya da iktidar ortağı olduklarını görüyoruz. Almanya bunun tipik örneklerinden biri olma doğrultusunda ilerliyor. Artan ekonomik kriz derinleşiyor. Otomotiv sanayisinde Berlin yerini Pekin'e kaptırıyor. Yakın zamanda yapılan anketlerde neo-faşist parti AfD yüzde 22 ile ikinci sırada. Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin oy oranı ise yüzde 28. Olası bir seçimde Hristiyan Birlik'in AfD ile koalisyon kurması artık mümkün.

Maalesef olumsuzluklar burada da bitmiyor. Örneğin BM'nin geleceği var mı? Bu soruyu aklıma düşüren şey sadece BM-Güvenlik Konseyi üyesi Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa liderlerinin BM açılış toplantılarına katılmaması değil, uzun zamandır BM tarafından alınan kararlara kimsenin aldırmaması. BM'nin herhangi bir yaptırım gücü olmayan bir organizasyona dönüşmesi ve inandırıcılığının kalmaması.

Başlıktaki dünyanın en zengin adamıyla diktatörün buluşmasına gelecek olursak malum geçtiğimiz günlerde Erdoğan, Elon Musk'la New York'da görüştü. Musk 269.8 milyar dolarla dünyanın en zengini. Erdoğan'sa cinayet ve katliamlarına her geçen gün bir yenisini ekleyen eli kanlı bir diktatör. Peki bu ikilinin "müthiş" buluşmasını neye borçluyuz. Elbette para! Başka ne tür ortak bir değerleri olabilir ki? Erdoğan, Musk'tan Türkiye'ye fabrika açmasını istemiş. Diktatör muhtemelen Musk'ı teşvik için sendikasız, kölelik koşullarında çalışma ve ertesi gün işe gelebilecek kadar "çok" ücret politikası vadetmiştir. 

Erdoğan'la görüşmeye 11 çocuğundan biriyle( Musk bu arada çocuklarına  Techno Mechanicus ya da X ismi verecek kadar "incelikli" burjuva hisler taşır) giden Musk, diktatörün "eşin nerede?" sorusunun yanı sıra futbol topunu alsın diye çocuğu zorlaması ve kendi bilgeliklerini yumurtaladığı kitap (Daha adil bir dünya mümkün) hediyesinden sonra ürkmüş olsa gerek ki "hı hı..." demiş ama içinden 'bulaşmaya gelmez neme lazım' deyip yeni Tesla otomobil fabrikasıyla ilgili Suudi Arabistan'la görüşmeye başlamış. Halbuki daha önce paranın ucunu görünce kuzu kuzu sosyal medyada TC lehine sansürler yapıvermişti...

Sonuçta kapitalizme ilericilik atfedip, bir zamanlar AKP'de "muhafazakar liberal"liği keşfedenlerin dünyasıyla karşı karşıyayız. Bu kokuşmuş zihniyetin rehberliğinde bir yere doğru gidiyoruz, o kesin. Ancak  iş onlara kalırsa bu rotanın uçurumda son bulacağı da kesin!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.