- Erdoğan’ın BM Genel Kurulu için gittiği New York'ta “Türkiye ve ABD’nin aralarında çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur” türünden sarfettiği lafların, Yahudi cemaat liderleriyle görüşmenin muhataplarına yeterli geleceğine dair ise herhangi bir işaret yok.
Geçtiğimiz hafta toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi birçok açıdan tartışma konusu olmayı sürdürüyor. 3. Dünya Savaşı’nın seyri açısından köklü değişikliklere işaret etmese de birliğe üye ülkeler arasında çeşitli başlıklarda işbirliğinin arttığı ve Rusya’nın görece bu süreçte daha aktif arayışlara girdiği görülüyor.
ŞİÖ’ye üye ülkeler ve gözlemciler kendi ihtiyaçlarına göre politik arayışlarını sürdürüyor. Mesela İran Batı’ya karşı kol kanat gerilmesini beklerken Rusya-Ukrayna savaşındaki pozisyonunu güçlendirecek adımlar peşinde. Bu çerçevede Rusya’dan 80’den fazla büyük şirketten oluşan bir heyet bu hafta İran’da. Rus sermaye çevrelerinin İran’a yeni yatırımlar yapmaları bekleniyor. Bu işbirliğinin hedefi olarak ise “ABD yaptırımlarının Rusya ve İran üzerindeki etkisini ortadan kaldırmak” olarak konuluyor. Bu arada Ukrayna savaşında İran’ın “Şahid” ismi verilen kamikaze dronları Rusya tarafından kullanılmaya başlandı. Ukrayna askeri yönetimi dronların Harkov'un kuzeydoğusunda etkili olduğunu açıkladı.
Rusya Çin’le ilişkilerde de güçlü olmamasına rağmen görece zorlayıcı taraf. Çin’e petrol-gaz satışlarını artırmak yetmiyor. Ukrayna savaşındaki özellikle silah ihtiyacını sağlayacağı yeni kaynaklara ve ABD’ye kafa tutarken daha güçlü desteklere ihtiyaç duyuyor. Fakat Çin kendi stratejik gereksinimlerine uyduğu ölçüde ancak bu tür politikalara başvurabilir. Şu an açıktan bu türden yardımlardan uzak duruyor.
Putin yönetiminin aktivitesinin asıl karşılık bulduğu politik merci ise Türkiye'deki rejim. Putin Erdoğan’ı ŞİÖ’nün Semerkant zirvesine davet edip kendine benzer kişilerle muhatap ederek rahatlattı. Erdoğan dünyadaki tek diktatör olmadığını gördü. Bu onu mest etmiş olsa gerek ki zirvede yaptığı konuşmada tam bir teslimiyet havasında her alanda işbirliğine açık olduğu mesajı verdi.
Semerkant dönüşünde de Türkiye’nin NATO üyesi olduğunu unutup ŞİÖ üyeliğini hedef olarak koydu. Erdoğan bütün lafları kendince seçim sath-ı mailinde “teknik” ve mali destek, şuradan buradan alınacak avantalar, Batı ile pazarlık kozu vb anlamında değerlendirebilir fakat bu olayın muhataplarının durumu Erdoğan’ın keyfine bırakacağı bir hayli şüpheli. Öncelikle Putin’in 2015’te Rus uçağının düşürülmesiyle başlayan dansı tamamına erdirmek gibi bir niyeti olduğu açık. Putin bu konuda belki de başka çaresi olmadığı için elindeki olanakları sonuna kadar kullanmaktan geri durmayacaktır. Tahıl, doğal gaz ithalatında avantaj sağlamak gibi şeyler bunun örnekleri. Fakat onların da bunun karşılığında beklentileri var. Mesela Rusya’ya dönük ambargoların TC aracılığıyla delinmesinin kalıcı hale gelmesi, Rus sermayesinin iyice memlekete yerleşmesi gibi. Ayrıca Rusya’nın (ve İran’ın da) Esad yönetimiyle diyalog başlatılması doğrultusunda istekleri var. Çin’in de daha fazla politik yakınlaşma istemesi Pekin için TC’nin mevcut tavizkar tutumunun yeterli olmadığının işareti. Velhasıl ŞİÖ üyeleri rejimi kendi kulvarlarına çekmek için Erdoğan’ın zayıflıklarını kullanarak onu geri çekilemeyeceği bir noktaya sürükleyebilir.
Almanya, Erdoğan’ın ŞİÖ ile flörtüne açıktan tepki gösterdi. Mevcut savaşın bir numaralı aktörü olarak ABD’nin de bu gelişmelere seyirci kalması beklenemez. Yunanistan’da uzun zamandır devam eden askeri üslenme Rusya’ya karşı olduğu kadar TC’ye de olumsuz yansıyor. Güney Kıbrıs’a silah satışı ambargosunun kaldırılması yine Washington yönetimin aldığı tedbirler arasında.
Azerbaycan’ın geçen hafta Ermenistan’a bir kere daha saldırmasının ardından ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin bu hafta sonu gerçekleştirdiği Erivan ziyaretinde TC’nin bölgedeki en önemli müttefiki Aliyev hanedanlığını saldırganlıkla suçlaması aynı zamanda Erdoğan rejimine dönük Güney Kafkasya’da set çekme arayışını ifade ediyor. Sonrası ABD Dışişleri Bakanı Blinken BM 77. Genel Kurulu için New York’ta bulunan Azerbaycan Dışişleri Bakanı Bayramov ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Mirzoyan’ı bir araya getirerek bir gol daha attı.
ABD’nin geçen hafta Rus ödeme sistemiyle işbirliği yapanlara yaptırım geleceği uyarısı bu hafta başında hemen karşılık buldu. İş Bankası ve Denizbank, Rus ödeme sistemi MIR’in kullanımını askıya aldığını açıkladı. MIR, devlet bankaları Halkbank, Vakıfbank ve Ziraat Bankası tarafından hala kullanılıyor. Batı kontrollü bir biçimde baskıyı Türkiye’deki rejim üzerine artıracak fakat bu Türkiye’den vazgeçtikleri anlamına gelmez. Erdoğan’ın BM Genel Kurulu için gittiği New York'ta “Türkiye ve ABD’nin aralarında çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur” türünden sarfettiği lafların, Yahudi cemaat liderleriyle görüşmenin muhataplarına yeterli geleceğine dair ise herhangi bir işaret yok.
Özetle “eksen kayması” meselesinin gerçekleşme olasılığı şimdilik zayıf. Böyle bir şey ancak savaşın ilerleyen evrelerinde kanlı, sıcak çatışmaların eseri olabilir. O zaman TC’den geriye ne kalır, kim müttefik olmak ister ayrı mesele.
paylaş
Aykan SEVER yazıları
Savaşa rağmen umut ayakta
3 Mayıs
Yeni bir soykırım tehdidi
26 Nisan
Barbarlık
19 Nisan
Güney Kurdistan petrolleri krizi
5 Nisan
Rehine
29 Mart
Aldatma sanatı
22 Mart
ABD topyekûn savaşı zorluyor
13 Mart
BARIŞ'ı istemeyen kimler?
1 Mart
Savaşın diplomasisi
22 Şubat
Dünyada hâlâ insanlar var!
15 Şubat
Bir kıvılcım
8 Şubat
Popülizm mi, neo-faşizm mi?
25 Ocak
Faşizm hortluyor
18 Ocak
‘Yeni’nin açmazları
11 Ocak
Demokrasi yalanı…
7 Aralık
Savaşa rağmen…
30 Kasım
UMUD’u boğamayacaksınız!
23 Kasım