Dişe diş

Aykan SEVER yazdı —

19 Ekim 2022 Çarşamba - 08:40

  • 3. Dünya Savaşı’nın belli başlı aktörleri arasında kimsenin bir diğeri karşısında geri adım atmaya niyeti yok. Kapitalizmin mantığına uygun olarak illa ki dişe diş çarpışacaklar.

Giderek genişleyen post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşı kendine uygun politik iktidarları da yarattı, şekillendirdi. Artık ortalık doğudan batıya Trump vari liderlerden ve onların etrafında dünyanın geleceğine dair herhangi bir sorumluluk taşımayan bürokratlar ve politikacılardan geçilmiyor.

Bu yüzden 8 Kasım’da gerçekleşecek olan ABD ara seçimlerinden “Cumhuriyetçiler”in üstün çıkması, Trump’ın yeniden doğması şaşırtıcı olmayacak. Zira yapılan anketler Temsilciler Meclisi’nde “Demokratlar”ın 224’e 211‘le üstünlüğü kaybedeceği yönünde. Az da olsa Senato’da Demokratların çoğunluğu kaybetme olasılığı var. Biden’ın popülaritesi ise yüzde 33’e düşmüş. Bu tür bir sonuçta Trump’ın yalan ve demagojilerinden çok Trump’ın neo-faşist anlayışına karşı ciddi bir mücadele geliştirmek yerine kişi olarak Trump’la uğraşmayı tercih eden Biden yönetiminin zaafiyet dolu yaklaşımı kuşkusuz  belirleyici önemde. ABD’nin yapı taşlarından olan kurumsal ırkçılığa karşı mücadele Biden döneminde lafta kaldı. Halbuki ırkçılık ve göçmen karşıtlığı  neo-faşist akımın en çok beslendiği kanallardan biri. Sonuçta Trump yasal yollarla diskalifiye edilse bile 80-90 milyon civarında Amerikalı onun neo-faşist zihnine uyumlu. Onları ne yapacaksınız?

Biden yönetimi muhtemelen dışarıdaki başarıların içeride semeresini toplarız hesabı yapmış olabilir. Fakat sonuç öyle değil. Ekonomik açmazlar, artan yakıt fiyatları derken milliyetçiliği körüklemek illa ki iktidara yazacak diye bir kural yok. Kaldı ki mevcut paylaşım savaşında Rusya yıpransa da aynı şey başka açılardan ABD hegemonyası için de geçerli. Mesela ABD, TC ve İran’la Irak’taki yeni yönetim üzerinde istemese de ortaklaşmaya gitti. 2. Dünya Savaşı’dan sonra önemli ölçüde ABD’ye bağımlı olan başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri eskisi gibi ABD’nin her dediğine boyun eğmiyorlar. OPEC+ ülkeleri Biden Prens Selman’ın ayağına gidip adeta Cemal Kaşıkcı cinayetinden dolayı Selman’a  “katil” dediği için özür diler havalarda petrol üretimini artırmaları için ricacı olurken, işler hiç de ABD’nin istediği gibi olmadı. OPEC+ grubu günlük petrol üretimini 2 milyon varil azaltma kararı aldı. ABD Suudi Arabistan’ı Rusya işbirlikçiliği ile suçladı. Bu itham geçmişte hiç de karşılaşılmayacak  derecede ciddi bir zayıflık işaretiydi. Muhtemelen ABD’nin hegemonyasında oluşan erezyon artarak sürecek. Paralelinde mevcut paylaşım savaşı daha da derinleşecek.

Zira geçen hafta güncellenen “Ulusal Güvenlik Stratejisi”belgesinde pozitif bir yenilik yok. Ordunun alabildiğine güçlendirilmesi hedeflenirken “baş düşman” Çin hedef tahtasında yerini korumuş. Moldova ve Gürcistan (açıktan ifade edilmese de Ermenistan da) NATO’nun genişleme hedefine konuluyor. Tabii bütün bunları yazılı görüp aslında Biden yönetimi ne kadar iyi ve barışçıyken karşısındakilerin savaş istediği yorumunu yapan (daha önce de çeşitli defalar olduğu gibi) aklını NATO’ya iliştirmiş entellektüeller olacaktır. Onlar için bu saatten sonra önerilecek herhangi bir ilacın fayda sağlayacağını sanmam.

Alman Başbakanı Scholz da başta biraz tereddütlüydü ama sonradan Biden’ın yoluna baş koymaktan kendini alamadı. Bu hafta sonu Şansölye Scholz AB’ye yeni üyeler alınmasını önerirken NATO’nun yaklaşımıyla uyumlu olarak Ukrayna,  Moldova, Batı Balkan ülkeleri ve Gürcistan’ı üye olması gerekenler arasında sıraladı. AB’nin militarist yeteneklerini geliştirmesi gerektiğini söylemeyi de unutmadı. Rusya işgal saldırılarını tırmandırırken AB de son olarak 15 bin Ukraynalıya askeri eğitim verme kararı alıp doğrudan savaşa dahil olma yolunda büyük adım attı.

Çin’e gelince hafta sonu Çin Komünist Partisi’nin 20. Kongresi başladı. Tayvan'a ilişkin açıklamalarda bulunan Şi Jinping, "Ayrılıkçı hareketleri durdurmak için gereken her türlü tedbiri alacağız" dedi. Özeti Tayvan’ı tehdit etti.

Sadede gelirsek 3. Dünya Savaşı’nın belli başlı aktörleri arasında kimsenin bir diğeri karşısında geri adım atmaya niyeti yok. Kapitalizmin mantığına uygun olarak illa ki dişe diş çarpışacaklar. Hem silahları bir yana atıp, oturup konuşmak, sorunları birlikte dayanışmayla çözmek çok zahmetli, aynı zamanda gerçeklikten ne kadar uzak ve fantastik değil mi? Bunun yerine savaşı sonsuza kadar sürdürmek için şu ya da bu cepheye sürülmüş orklara dönüşmek varken!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2023 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.