Erdoğan eşeği önceden bağlayamadı 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Eğer kömür ocağındaki gaz birkaç gün sonra patlasaydı, Erdoğan Ankaralardan kalkıp Bartın’a gitme zahmetine bile katlanmayacaktı, Muaviye’nin, Yezid’in ağzıyla nutuklar atmak zorunda da kalmayacaktı.

15 Temmuz çakma darbesinin baş “dezenformasyoncusu” Hande Fırat bile Amasra katliamının “taammüden” toplu cinayet olduğu gerçeğini utangaç da olsa itiraf etmek zorunda kaldı. Maden işletmesinin “dezenformasyon” diyerek yalanlamaya kalktığı Sayıştay raporlarıyla ilgili gerçeği “yarım ağızla” da olsa dile getirdi. Bu raporlar katliamın “gelmekte” olduğunu Saray’daki insan düşmanlarına bir bir anlatmıştı.

KCK ise yayınladığı bildiride “dobra” konuştu. “Bartın-Amasra’daki olay katliamdır ve katil de AKP-MHP’dir”. Bildiride şöyle dendi: “Kürt Özgürlük Hareketi ve Kurdistan halkı adına Bartın-Amasra’da yaşamını yitirenlerin ailelerine ve tüm Türkiye toplumuna başsağlığı dileklerimizi ve taziyelerimizi iletiyoruz. Kürt halkı yaşanan bu acıları derinden hissetmekte, paylaşmakta ve Bartın halkıyla dayanışma duyguları içerisinde bulunmaktadır.” 

Hergün beş-on grizu patlaması şiddetindeki bombaların altında direnen Kürt halkı adına yayınlanan bildiri “demokratik ulus” programının, Türk-Kürt ve tüm farklı milletlerden, milliyetlerden, farklı dinlerden ve mezheplerden, farklı cinsel eğilimlerden ve kültürlerden halklar arasındaki kardeşliğin dile gelmesidir.  

Grizu faciasının toplu katliam olduğu gerçeğine Erdoğan “Kader planı” kör inancıyla karşılık verdi. “Başınıza gelen her musibet, önceden yazılmış kaderinizdir” diyerek, katliamı Allah’ın takdiri olarak gösterdi. Cinayeti kendisi ve iktidarı işledi, o cinayeti Allah’a yükledi. 

Aklı başında bütün İslam alimleri, “kader” dogmasını, Emevilerin uydurduğunda görüş birliği içindedirler. Emevi devletini kuran Muaviye ve oğlu Yezid, Hz. Ali’nin, Hüseyin’in katledilmesini “kadere” bağladılar ve kendilerini de bu önceden tayin edilen katliamla görevli olduklarına Müslümanları inandırmak için “kader planından” söz ettiler. Burada Önder Apo’nun “İslamiyet Emeviler tarafından devletleştirilmiştir” hükmünü hatırlatmak isterim.  

Oysa Kur’an’da, Muaviye, Yezid ve onların takipçilerinin uydurma iddialarının aksine, “kadere inanma” hükmü olmadığı İslam alimlerince gösterilmiştir. Tam tersine, Kur’an’ın Şura Suresinde  şöyle yazılıdır: “Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir”. Yüzlerce örnek verilebilir, en son olarak şunu ekleyelim:  Hz. Peygamber’in, “Devemi bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı?”diye soran bir sahabiye, “Önce bağla, sonra tevekkül et” yolundaki cevabı (Tirmizî, “Ḳıyâme”, 60) Erdoğan’ın “her zaman olur, oluyor, olacak, bunlar Allah’ın Kaderidir” sahteciliğini iyi açıklar. Deveyi “önce bağlamak” ister Müslüman olsun, ister Hıristiyan ya da Yahudi ve isterse ateist olsun bütün insanlar için bilimsel bir tedbirdir, “tevekkül” ise her insanın kendi bileceği iştir.  

Erdoğan inandığı Peygamber’in aksine, Kömür ocaklarında, fabrikalarda, yollarda, denizlerde ve havalarda “deveyi bağlamak” yerine “bağlanmasa da tevekkül et” diyerek, sömürüyü arttırmak için alınması gereken tedbirleri almayışını meşrulaştırma kurnazlığına başvurmuştur. Buna da İslam dinini çarpıtarak yapıyor. 

AKP-MHP şebekesi Bartın felaketine “zamansız” yakalandı. O nedenle “fıtrattı, kaderdi, tevekküldü” demagojisiyle yurttaşları yatıştırmaya, öfkeyi dindirmeye, kendi paçasını kurtarmaya çalışıyor, ter döküyor, Debeleniyor. 

Eğer kömür ocağındaki gaz birkaç gün sonra patlasaydı, Erdoğan Ankaralardan kalkıp Bartın’a gitme zahmetine bile katlanmayacaktı, Muaviye’nin, Yezid’in ağzıyla nutuklar atmak zorunda da kalmayacaktı.  

Çünkü eğer grizu birkaç gün sonra patlasaydı, Erdoğan TBMM’den geçen “sansür yasasını” artık onaylamış olacak, onayladığı yasa Resmi Gazete’de yayınlanır yayınlanmaz yürürlüğe girecek ve kömür madenindeki cinayete cinayet diyenler anında tutuklanıp susturulacaktı. Hiç kimse Sayıştay’ın “felaket kapıda” raporlarından söz edemeyecekti. Aynı ocakta çalışan bir işçinin ailesine, faciadan bir hafta önce “gaz sızıyor, bizi patlatacaklar” dediğini ne medyada ne de internette dile getiremeyecekti. Böylece Erdoğan da zahmetten kurtulacaktı.  

Neden kurtulamadı? 

Allah’ın “kader planı” yüzünden mi?  

Yoksa sırtına “dezenformasyon yasası”nı yüklediği halde, eşeği zamanında bağlamadığı için mi?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.