Êzîdîlerin kurtuluşu

Selim FERAT yazdı —

  • Irak’ın Şengal’e çıkartma yapması Êzîdî kaynaklara göre, Türkiye menşelidir. Êzîdîler İran, Türkiye, Irak kıskacında, KDP’nin icazetine dayalı yeni bir fermanı önlemek için direnen bir toplum olarak örgütleniyorlar.

Koma Zerdeştê Kal müzik grubundan bir türkü:
“heftêûdu ferman rabûn (geldi yetmiş iki ferman) neyar digo, xelas bûn (bittiler düşman dedi) rakin ala Kurdistan (kaldırın bayrağını Kürdistan’ın) ev e rêya xelasbûn“ (budur kurtuluşun yolu).
Bana, Milat’dan 66 yıl sonra ölü denize komşu Masada kalesinde Romalılar tarafından gerçekleşen kuşatmayı hatırlattı. Yahudiler’in bir nevi sistematik intihar eylemiyle sona eren ve kalede bulunan tüm Yahudilerin ölümüyle sonlanan bu katliamdan sonra, Yahudi dünyası “Bir daha asla Masada!” demişti.
Sonradan bir katliam daha gerçekleşmiş ve Nazi döneminde 6 milyon Yahudi katledilmişti.
Çözüm ise, daha çok Filistinlilerin bedelini ödediği, batı dünyasının “tarihi sorumluluğunu” üstlendiği Israil devletinin (1948) kuruluşuydu. 
Mantığa bakılırsa Êzîdîler “bir daha asla 73. Ferman” demeliydiler ve özellikle de Güney Kürdistan’daki egemen güçler, Şengal’de Êzîdîlerin kendilerini yönettikleri ve dünya devletleri tarafından kabul edilecek bir Şengal Cumhuriyeti’nin kurulmasına önayak olmalıydılar.
Kürdistan petrollerinin gelirlerinin bir bölümü Şengal’e akmalıydı.
Öyle olmadı.
Êzîdîlere göre 73. Ferman 2007 yılında gerçekleştirilmek istendi.
14 Ağustos 2007’de 250’yi aşkın Êzîdî’nin yaşamına mal olan saldırılardan sonra, Êzîdîler göçe zorlandı.
O dönemde Güney Kürdistan’daydım ve Mîr Taha ile tanışma şansına sahip olmuş ve Laleş’te deyim yerindeyse  tevaf olma izni almış, zemzem suyu içmiştim.
2007 yılında saldırılara göz yuman, bölgede “asayiş”ten sorumlu birimler ve KDP’li Kaymakamdı.
Bunu Êzîdî Mîr’i ve oğlu Tahsin Beg de biliyorlardı.
Suçlular yargılanmadı.
O tarihi cürümü gömdüler ve o derin yara Êzîdîlerin göz yaşlarına kazıldı.
Aslında bir yerde şu oldu:
“Ya Rab, Şanının hatırasına, Kürdistan’ın Doğu ve Batı Êzîdîlerinin haline acı“ (Celadet Ali Bedirxan’dan, Êzîdî duaları).
Mit Tahsîn’in evi imar edilmedi.
Evleri yıkılanlara tazminat ödenmedi.
Ve 2014’de 73. Katliam devam etti, binlerce Êzîdî kadın kaçırılarak tecavüze uğradı.
Êzîdîler 2014 katliamını 74. Ferman olarak da adlandırdılar.
“Dünyanın gözleri önünde öldürüldük, tecavüze uğradık” cümlesi bu döneme ait.
Êzîdîler Avesta’daki “Su tanrısı”na sığınmadılar.
Direniş komiteleri kurdular.
Özgür ve kurtarılmış bir Şengal’i hedeflediler.
“Su tanrısı”nın Ahura Mazda’daki tarifi, kainat zenginliğini kapsar. Hayvanlar, bitkiler, insanın varolması ve yaşamını idame ettirmesine neden olan “tanrı” onları korumadı.
Gerilla’dan öğrendiler.
Şimdilerde Êzîdîlerin de bir kurtuluş felsefesi var.
Ortadoğu’nun lanetlileri ünvanı, Êzîdîlere hiç yakışmadı.
El Kaide, DAİŞ, zanlılardı.
Êzîdîler irade sahibi, dolaysız komşuları, KDP ve YNK iradesiz kaldılar.
Êzîdîler kimlerin El Kaide ve DAİŞ’in “gönüllü cellatlar”ı olduğunu biliyorlar.
Sonuçta oluşan Şengal Özerk Yönetimi’nin manevra alanını engelleyen güç Türk devletidir.
Irak’ın Şengal’e çıkartma yapması Êzîdî kaynaklara göre, Türkiye menşelidir.
Êzîdîler İran, Türkiye, Irak kıskacında, KDP’nin icazetine dayalı yeni bir fermanı önlemek için direnen bir toplum olarak örgütleniyorlar.
Şengal’den gelen haberlere göre, Küba örneğinde olduğu gibi, geriye tek bir yol kalıyor: “Ya Özgür Şengal, ya ölüm!”

Selimferat@web.de

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.