Faşizmin yükselen saldırganlığı

Ziya ULUSOY yazdı —

  • Kibirli faşist rejim saldırganlığıyla baltayı kendi ayağına vuruyor. Kibirli saldırganlığıyla Mart halk hareketine yol açmaktan kurtulamadı.

Erdoğan faşizmi burjuva muhalefete neden sert saldırıyor. Devlet başkanlığı adayı/İBB başkanı İmamoğlu’nu, İstanbul ilçeleri CHP’li belediye başkanlarını ve kadrolarını zindana atma, kent uzlaşısına dayanan belediyeleri kayyumla gaspetme, burjuvazi için kutsal olan özel mülklerine çökme, CHP genel başkanı Özel’e suikast tehditi/fiziki saldırılar düzenleme, “telefat” tehditi sertleştirdiği saldırı biçimleri.

Burjuva muhalefet lideri CHP, kendisine iktidar imkanı tasfiye edildiği ve kayyım gaspı ile zindan silahı kendine karşı da kullanıldığı için, Erdoğan faşizmiyle uzlaşmayı askıya almak zorunda kaldı.

Erdoğan’ın Saray’a ve TMSF’ye işletmelere kayyım gaspı yetkisi yasalarını çıkararak işletmeleri kayyımla gaspetme, çökme ile tehdit etti. Buna tepkiyle olsa da, TUSİAD’ın kayyım gaspı eleştirisi ve çoğulculuk önerisi yapmak zorunda kalması, Erdoğan faşizmiyle çelişkisini artırıyor.

Faşizm ile burjuva fraksiyonlar arasındaki çelişki tırmanıyor.

Fakat Erdoğan- Bahçeli ikilisi, beklemediği yerden, Türk halkından büyük tepki gördü. Seçim hakkı/iradesini gaspa karşı, Van halkının direniş yolu açmasından esinlenen İstanbul gençliği, polis barikatını yıkarak öğrenci ve halk direnişini yükseltti. Direniş karşısında Erdoğan, CHP’ye baskısını frenleyerek sürdürüyor. Daha önemlisi de direnişe katılan öğrenci gençlik kitlesinden ve 1 Mayıs göstericilerinden tutuklattıklarını serbest bırakmak zorunda kalıyor. Fakat devrimci sosyalist partilerin kadrolarını tutuklama, hapse atmayı hızlandırıyor. F ve Kuyu tipi tecrit zindanalarını, sürgün sevk saldırılarını artırıyor. Frenleyerek de olsa burjuva muhalefete baskı ve “telefat” tehditlerini sürdürüyor. Direniş kitlesini çok kışkırtmadan örgütlü güçlere saldırıyı yoğunlaştırma taktiğini izliyor, izlemek zorunda kalıyor.

Erdoğan, İmralı görüşmelerini isteksiz onaylayarak sürdürüyor. Ama barış görüşmelerinin gerektirdiği ateşkesi uygulamıyor. Tersine, Medya Savunma Alanları’nı binlerce kez bombalıyor.

Ve Sayın Öcalan’ın özgür çalışma koşullarını engellemeye devam ediyor.

Erdoğan, Rojava ve Kuzey Doğu Suriye Özerk bölgesine SMO çetelerini saldırttı. Direnişi yenemeyince himayesini etkili tarzda kullanarak ideolojik ikiz kardeşi HTŞ’yi kullanıyor. Özerk Bölge’nin özyönetim yetkilerini reddetmesini dayatıyor. Alevi ve Durzi halklarına soykırımcı saldırılara kışkırtıp destekleyerek bu yolla aynı zamanda Özerk Bölge halklarına ve YPG-SGD’ye gözdağı veriyor.

Erdoğan faşizmi, zayıflayan kitle desteğini saldırganlığı artırarak örtmeye çalışıyor. Veya 2015 vahşetindeki gibi gidermeyi bekliyor. O dönemdeki vahşeti ve soykırımcı saldırında burjuva muhalefeti “milli birlik” şovenizmiyle uzlaşmaya çekmeyi başarmış, saldırılara sessiz bırakmıştı. Bugün de barışı ve demokratik toplum önerisini deklere eden Öcalan’la görüşmek zorunda kalmasını Kürt Özgürlük Hareketi’ni (KÖH) nötralize etme taktiğinin aracı olarak uygulamaya çalışıyor. Fakat ne Sayın Öcalan, ne Kürt halkı ve ne de KÖH, demokratik toplum hedefinden vazgeçebilir. Deneyimlerden geçmiş olarak, hem Kürt halkına, hem de diğer halklar ve demokratik, sosyalist güçlere demokrasi ve özgürlüklerin kararlı savunucusu olarak en başta onlar yürümeye devam ederler.

Erdoğan saldırı ve taktikleriyle faşizmi kalıcı kılmaya, bu amaç için rejimin faşist saldırganlığını artırdığı evreye vardırmak istiyor. HTŞ’li Suriye üzerinde/vasıtasıyla himayeci sömürgeciliği kurmaya, bunu içte faşizme büyük devlet şovenizminin sağlayacağı kitle desteğinin aracı yapmaya çalışıyor.

Kibirli faşist rejim saldırganlığıyla baltayı kendi ayağına vuruyor. Kibirli saldırganlığıyla Mart halk hareketine yol açmaktan kurtulamadı. Halk hareketini CHP biraz eşlik ettikten sonra kendi hegemonyasına alarak seçime yedeklemeye çalışıyor. Ancak Erdoğan faşizminin geleceksizliğe mahkum ettiği öfkeli eğitimli gençlik mücadeleciliğin özgüvenini kazandı, kolayca terketmeyecek. Dahası kendi kitlesel örgütlenmelerini bağımsızca inşa ederek, kendisinin ve halkların geleceğini kazanma yolunda yürümeye elverişli hale geliyor.

İşçi sınıfı, kadınlar yaşam koşullarının ağırlığına, faşizmin boğucu cenderesine karşı öfke büyütüyor.

Devrimci, komünist ve demokratik güçler, bu potansiyeli 1 Mayıs’lardan alarak güncel taleplerle mücadeleyi örmek üzerine yoğunlaşarak, faşizmin yıkılması ve özgür bir geleceğin gerçekleştirilmesi için güçleri büyütmeli, mücadeleci özgüveni yükseltmelidirler.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.