Geleceği bugünden örmeliyiz

Demir ÇELİK yazdı —

  • Daha çok yoğunlaşmamız, daha çok ortaklaşmamız ve daha nitelikli örgütlenmelere gitmemiz gerekmektedir. Rutinden çıkmalı, değişimci ve dönüştürücü yeni dönemin ruhunu kuşanmalıyız.

Günümüzün Türkiye’sinde siyasete damgasını vuran üç temel çizgi söz konusudur. Bunlardan biri; milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi çizgi. Siyasal İslam’ın farklı tarikatlar ve siyasal partilerde temsiliyetini bulan bu çizgi, toplumun çoklu kimliğini ve çoklu kültürünü esas almaz. Topluma ve topluluklara İslam değerleri ekseni ile yaklaşır, tüm topluma İslam Ümmeti diyerek farklı halkları ve toplulukları ve değerlerini red eder. Bununla birlikte devlete sahip olanların, iktidarı elinde bulunduranlar, kendi kimlik ve kültürünü toplumun öteki kesimlerine dayatır. Milliyetçiliğini gizlemek için tüm topluma İslam Ümmeti diyerek iktidarına meşruiyet kazandırmaya bakar bu çizgi.

Emevi, Abbasi İmparatorlukları Arap milliyetçi zihniyetini topluma İslam ümmeti diyerek dayatırlarken, Safevi imparatorluğu Fars milliyetçiliğini, Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları ise Türk milliyetçiliğini ümmetin değerleri diye topluma ve topluluklara dayatmışlardır. Kemalist devletin sağ versiyonu ümmet söylemi yerine Türkçü ideolojiyi ve Sunni İslam değerlerini ortak değerler diye halklara ve inançlara dayatır. Monarşist rejimler ümmet söylemi üzerinden topluma tekçi deli gömleğini giydirmeye çalışırlarken, ulus- devletler de egemen dili, egemen kültürü ve egemen dinin tekçi zihniyetini dayatır. Halkları din kardeşliği söylemi üzerinden kendine bağlar, toplumda rızalık üretmeye çalışır. Türk ulus- devleti, din kardeşliği söylemi sayesinde, 1918-1924 tarihleri arasında önemli oranda Sunni ve Şafi Kürtlerin desteğini alır. Bugün de AKP, Saadet, MHP, BBP, Yeniden Refah Partisi gibi sağ muhafazakar partiler ve Hüdapar üzerinden Kürt muhafazakarlarını ümmet söylemi ile kendisine bağlamayı başaran devlet, kardeş dediğinin dilini, kimliğini ve kültürünü yasaklamakta, egemen dili, egemen kimliği ve egemen kültürü dayatmaktadır.

Türkiye‘de etkili olan ikinci çizgi; ulusalcı Kemalist çizgidir. Bu çizgi ümmet yerine egemen etnisiteyi topluma dayatır. Dinci yanı görece daha zayıf olan bu çizgi, Türkçü ve inkarcı çizgidir. Topluma Türkçülüğü dayatan bu çizgi, tekçi ve katı merkeziyetçi devlet zihniyetini, toplumun değerleri diye empoze eder. Türk ulus- devleti, 1918-1924 tarihleri arasında Alevilere laik rejim olduklarını söyleyerek, Alevilerde rızalık üretmeye çalışır. Özellikle 3 Mart 1924’te Hilafeti kaldırdığını söyleyerek Alevilerde ürettiği rızalık sayesinde, önemli Alevi kesimlerini kendisine yedeklemeyi başarır. Aleviler, kendi diline, kimliğine, kültürüne ve inancına sahip çıkacaklarına,“insan olsun yeter“ diyerek egemenlikçi sistemin değerlerine sahip çıkarken, kendi değerlerinin hiçleştirildiğinin farkında bile olmaz. Bunun sonucu olarak çok derin yabancılaşmayı ve başkalaşımı yaşamaktadırlar. Devlet bu sayede tekçi, ırkçı ve asimilasyoncu politikaları üzerinden önemli bir Alevi kesimini Türkçü-siyasal İslam’a ikna etmiş bulunuyor.

Bu iki egemenlikçi, tekçi ve inkarcı çizginin dışında, başta Kürt Siyasi Hareketi olmak üzere demokratik, ekolojik ve cins özgürlükçü anlayışı savunan üçüncü çizgi de önemli oranda toplumda etkilidir. Toplumun çoklu kimliğini, çoklu kültürünü esas alan, toplumun özgüç üzerinden kendi özgünlüklerini koruyarak geliştirmesini ve toplumsallaştırmasını savunan demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bu çizgi, halkları ve inançları ortak yaşamda buluşturmanın evrensel değerler sahibidir. Sadece insani ve insan haklarını değil, aynı zamanda cümle varlıkların haklarını savunan, her şeye ve her kesime parça- bütün ilişkisi ile yaklaşan bu çizgi, Türkiye ve Ortadoğu’nun demokratikleştirilmesinin de siyasal perspektifi ile geleceğin temel yolu ve çizgisi olma potansiyeline sahiptir. Bugün kapitalist-emperyalist sistemin yapısal ve tarihsel krizini aşamamasının neden olduğu toplumsal, siyasal, ekolojik ve kadın kırımı paralelinde, ulus- devletlerin tekçi, inkarcı, katı merkeziyetçi zihniyetinin neden olduğu halklar ve inançlar kırımının siyasal programı ve kurtuluş paradigmasını temsil eden üçüncü çizgi, yeni dönemin ruhuna ve ihtiyaçlarına göre kendisini yeniden örgütlemek durumundadır. Bunun için daha çok yoğunlaşmamız, daha çok ortaklaşmamız ve daha nitelikli örgütlenmelere gitmemiz gerekmektedir. Rutinden çıkmalı, değişimci ve dönüştürücü yeni dönemin ruhunu kuşanmalıyız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.