Gelecekteki insanın haklarını düşünmek

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • Bugün dünyada yaşanan ve güncel olarak insanların yaşamlarını etkileyen sorunlar dururken uzak gelecekte kontrolden çıkan robotların yaratacağı kıyametlerle uğraşmak, bunun yaygaracılığını yapmak ne kadar etik?

Stephen Hawking, 2016 yılında The Guardian gazetesinde yayınlanan makalesinde “insanlığın gelişiminde en tehlikeli noktadayız” demişti.

Günümüzde birçok bilim insanının Dünyanın içinde olduğu durum, ya da günümüz biliminin gittiği nokta konusunda çok ciddi uyarılarda bulunduğunu görüyoruz. Bunların arasında insanlığın önümüzdeki yüzyılı görme ihtimalini yüzde 50 olarak ifade edenler de var.

Kıyamet kopacak yaygaracılığı insanlık için tabii ki yeni bir şey değil. İsa’dan başlayarak tarihte birçok insan kendi yaşam süreleri içinde kıyametin kopacağına inandı. Isaac Newton dahi bu konulara merak salmış ve ömrünün son dönemlerinde kutsal kitaplar üzerinde incelemeler yaparak kıyametin 2060’dan önce kopmayacağını hesaplamıştı.

21 Aralık 2012’de de bir Maya felaketi meselesi vardı ki medyada geniş yer bulmuştu. 22 Aralık günü ise kıyamet kopmadı diye tek satır haber bile çıkmadı.

1997’de Heaven’s Gate (Cennetin Kapıları) adlı bir tarikat vardı. Marshall Applewhite ve Bonnie Nettles tarafından kurulan bu grubun üyeleri, 1997'deki Hale-Bopp kuyruklu yıldızının yaklaşmasıyla birlikte bir UFO'nun dünyayı yok edeceğini ve onları yeni bir yaşama taşıyacağını düşünüyordu. Bu inanç, 39 üyenin toplu intiharına yol açtı.

Geçmişteki tüm kıyamet hesaplamaları dini metinler incelenerek ya da hiçbir temellendirmeye bile ihtiyaç duymayan tarikatlar tarafından yapıldı. Kimileri zararsız safsatalar olarak geldi geçti, kimileri ise birçok insanın hayatına mal oldu.

Ama bugün ise kıyamet uyarılarında bulunanlar çok ciddi bilim insanları.

Acaba endişelenmeli miyiz?

Bilim insanlarının öngörüleri ve yakın tehdit tanımlamalarıyla oluşturdukları senaryolara bir bakalım.

Nükleer felaket

İnsanlığı tehdit edebilecek en gerçek ve en yakın ihtimal yine insanlardan geliyor. Nükleer silahların kullanıldığı bir savaş insanlık için yıkıcı etkilere yol açabilir.

Nükleer savaş sırasındaki en büyük endişe patlama sırasındaki nükleer ışıma değil, patlamanın sonrasında yaşananlardır. Bilim insanlarına göre Hiroşima’ya atılan atom bombasından 100 tanesinin kullanıldığı bir nükleer savaş atmosfere büyük miktarda toz ve duman yayıp, Güneş’ten dünyaya gelecek olan ışınları engelleyebilir. “Nükleer kış” dediğimiz bu felaket canlı yaşamını dramatik olarak etkileme ve potansiyel olarak da insanlığı bir kıyametle karşı karşıya bırakma potansiyeline sahip.

Yapay zekanın kontrolden çıkması

Bilim insanları yapay zeka konusunda da pek iyimser değil. Süper zeki bir yapay zekanın kontrolden çıkması durumunda insanları hedefleyebileceğini düşünen bilim insanlarının sayısı çok fazla. Otonom robotlar, gelişen sanal zekaya sahip askeri teknolojiler, hatta kendi ihtiyaçlarının farkında olan sanal zeka uygulamaları insanları bir tehdit olarak belirleyebilir. Kasıtlı ya da yapılan bir hata sonucu verilen komutlarla dijitalleşen dünyada süperzeki bir yapan zekanın verebileceği zararları kestirmek oldukça güç.

Her şeyi gri balçığa dönüştürebilecek nanoteknoloji

Nanoteknoloji, maddenin atom ve molekül düzeyinde kontrol edilerek, yeni malzemeler ve cihazlar oluşturmayı ve var olanları iyileştirmeyi hedefleyen bir teknoloji alanı "Gri balçık" senaryosu da nanoteknolojiyle ilgili bir kıyamet teorisi.

Bu senaryo, nanoteknolojik makinelerin - özellikle "nano assemblers" veya "nano fabrikatörler" olarak adlandırılan ve atomları yeniden düzenleyerek her türlü malzemeyi oluşturabilen makinelerin - kontrolsüz bir şekilde çoğalacağını ve sonunda tüm maddenin homojen bir "gri balçık" haline geleceğini öngörüyor.  

Bir programlama hatası, bir kaza veya kötü niyetli bir eylem sonucu nano fabrikatörlerin kendi kendine çoğalma yeteneğini kazanması durumunda bu makineler çevredeki tüm maddenin atomlarını, daha fazla nano fabrikatör yapmak için kullanabilirler. Bu süreç, tüm maddenin - evler, ağaçlar, insanlar ve hatta tüm gezegenin - homojen, bir "gri balçık" haline gelmesiyle sonuçlanabilir.

Küresel ısınma ve iklim değişikliği

Yapılan hesaplamalar iklim değişikliğinin insanlığı yok etme riskinin 1000’de 1 olduğunu gösteriyor. Bu oran az gözükebilir. Ama söz konusu olan tüm insanlığın kıyameti olduğu zaman bu oldukça ciddi bir oran.

Küresel ısınmanın ortaya çıkardığı en büyük risk tarımın çöküşü. Eğer 5 derece gibi bir artıştan dahi bahsettiğimizde Dünyadaki tarım arazilerinin yarısında artık ekim dikim yapılamayacağını hesaplamamız gerekiyor. Bunun yanında insanlığın hiç görmediği düzeyde büyük doğal felaketler, ekstrem hava olaylarıyla karşı karşıya kalacağımız muhakkak.

Isınmanın daha da ilerlemesin etkilerinin çok daha korkunç olacağını düşünebiliriz.

Biyolojik felaketler

Süper virüs ya da süper bakteri salgınları, hatta son dönemde popüler bir düşünce olarak ortaya atılan son derece ölümcül bazı mantar türlerinin evrim geçirerek insanlara bulaşır hale gelmesi de bilim insanlarının en çok üzerinde durduğu tehditlerden bazıları. Bunun yanında biyolojik silahlar, bakterilerin antibiyotik direnci kazanmaları, genetik mühendislik konusunda yapılabilecek hatalar ve bugüne kadar dünyada bir köşede kalmış virüs ve mikroplarla temas etmemiz gibi tehlikeler de insanlığı tehdit ediyor.

Kıyametimizi artık kendimiz yaratıyoruz

Bundan 30 yıl önce Dünyaya bir göktaşı ya da kuyrukluyıldızın çarpmasının kıyamete neden olabileceğini düşünüyordu. Bugün ise saydığımız bütün maddeler insan yapımı ya da insan faaliyetlerinin sonucu ortaya çıkan nedenlerden oluşuyor. Bilim insanları bu konuda çok büyük endişe duyuyor çünkü bugün bilimin geldiği noktada insanlar bir kıyameti ortaya çıkarabilecek imkanlara ve yeteneğe sahip. Hatta gözünü karartmış çok zeki bir bilim insanı dahi insanlığı çok büyük sorunlarla karşı karşıya bırakabilecek bir gelişmeye imza atabilir.

Gelecek nesilleri düşünüyor muyuz?

Longtermism yani uzunvadecilik yeni sayılabilecek bir düşünce akımı. Özellikle 21’inci yüzyılın başlangıcında belirginleşen bu akım teknolojik gelişmeler ve iklim değişikliği gibi insan eylemlerinin uzun vadeli sonuçlarını değerlendirme ihtiyacından dolayı ortaya çıktı. Nick Bostrom, Derek Parfit ve Toby Ord gibi ciddi düşünürlerin başını çektiği bu akım, bir felsefe alanı olarak çok da popüler değildir. Hatta başları etik sorunlarla belada olan teknoloji şirketlerinin sahipleri ve bu alana özel ilgi duyan bir kesim dışında bu düşünce akımının genel anlamda pek rağbet gördüğü söylenemez.

Bostrom bu akımın öncülerinden biri. Bugünkü eylemlerin uzak gelecekteki etkilerini iyi hesaplamamız gerektiğini düşünen Bostrom, teknolojinin yanlış yönetilmesinin insanlık için varoluşsal tehditler ortaya çıkarabileceğini ifade ediyor. Buna karşın insanların biyolojik sınırlarını aşmayı ve zihinsel ve fiziksel yeteneklerini iyileştirmeyi amaçlayan transhümanizm hareketinin savunucularından biridir Bostrom.

Parfit de Bostrom’a benzer bir şekilde gelecek nesillerin hakları ve değerlerine odaklanan bir düşünürdü.

Uzunvadecilik ve güncel etik sorunlar

Bu düşünce kağıt üzerinde çok mantıklı, ikna edici dursa da aslında sıkı bir şekilde eleştirilere maruz kalıyor.

Öncelikle uzunvadecilik, insanların oldukça yakın bir zamanda evrimleştiği ve bu nedenle türümüzün gelecekte de büyümesini bekleyebileceğimiz öngörüsünü kabul eder. Bu öngörüye göre Dünyanın şu anki nüfusu bir patlamayı yaşıyor ve her şey yolunda giderse, gelecekte bizden çok daha fazla insan dünyaya gelecek. Bu nedenle bilim dünyası, politika yapıcılar şu anda yaşayan insanların endişelerini değil, gelecekteki bu daha büyük nüfusun endişelerini dikkate almak durumunda.

Bir diğer deyişle uzunvadeciliğe göre yoksulluk ve küresel sağlık gibi "yakın vadeli" sorunlar endişelenmeye değecek kadar çok insanı etkilemiyor- asıl takıntı haline getirmemiz gereken şey bir bilimkurgu kıyameti olasılığı.

Uzunvadeciliğe yönelimin bugün teknoloji ve finans çevrelerinden geldiğini görüyoruz. Her iki alan da biliyoruz ki geleceği tahmin etme ve şekillendirme konusundaki becerilerine çok fazla güvenmekte. Uzunvadecilik de bunun düşünce hayatındaki bir yansıması gibi duruyor.

Bugün dünyada yaşanan ve güncel olarak insanların yaşamlarını etkileyen sorunlar dururken uzak gelecekte kontrolden çıkan robotların yaratacağı kıyametlerle uğraşmak, kontrol adı altında tüm bilgi ve teknolojik gelişmeleri tekel altında tutmak ne kadar etik?

Her ne kadar bilim insanları günümüzde çok kudretli gözükseler de geleceği belirleme ve öngörme kapasiteleri çok da etkileyici değil. Kaldı ki 70 sene önce bilim insanlarının gelecek konusunda ne düşündüklerine bakın, hemen hemen hiçbiri bugün yaşadığımız dünyayı, koşullarımızı, karşı karşıya olduğumuz tehditleri tahmin edemedi. Şimdi hiçbiri hayatta olmadığı için onları yanılgılarından, yanlış öngörülerinden, belki bunun için harcadıkları para ve zamandan sorumlu tutup eleştiremiyoruz.

Bugünün sorunları bugün çözülmeli. Bugün dünyada 2.3 milyar insanın gıda güvenliği sorunu bulunuyor. Dünyanın yarısı siyasal ve toplumsal olarak istikrarsız ülkelerde yaşıyor. Kuraklık, doğa tahribatı, şiddet bir sorun, adaletsiz gelir dağılımı, yolsuzluk, halkların siyasal ve kültürel hakları….

Mars’a koloni, kıyamet sığınakları, damarlarımızda gezecek nano robotlar, her şeyi teslim edebileceğimiz süper yapay zeka biraz bekleyebilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.