Hep birlikte kaybediyoruz

Aykan SEVER yazdı —

  • 3. Dünya Savaşı'nın cephelerinden biri olan Ukrayna'da geçen haftaya göre çeşitli değişiklikler var. Kiev yönetimi Batı'ya dönük beklentilerinde yeterince karşılık bulamıyor. 

Her ne kadar silah yardımı artırılsa da bunun sahada Ukrayna lehine görünür bir hareketlenme yarattığı söylenemez. Muhtemelen bunda Rusya'nın Ukrayna'nın batısındaki silah ikmallerini engellemeye dönük aldığı tedbirlerin de rolü var. Rusya ayrıca geçtiğimiz hafta kullanılan sınırlı sayıdaki balistik füzelerle yeterince güç gösterisinde bulundu. Batı'nın savunma silahlarının etkisiz kaldığını da sergiledi. Putin yönetimi şimdi kentleri hava ve uzaktan atışlarla yıkıma uğratıyor.

Neo-Nazilerin rehinesine dönüşmüş olan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'nin açıklamaları ise çelişkilerle dolu. Bir taraftan Batı adına Rusya'yı daha kapsamlı bir savaşla tehdit ederken diğer yandan da hiç bir şey vermeden Rusya'yı razı edebileceği bir "barış anlaşması" arıyor. Ayrıca anlaşma maddelerinin referanduma sunulması gibi en azından içinde bulunulan durumun aciliyeti açısından anlamsız, politik sorumluluktan kaçan laflar ediyor. Böylesi tutarsız bir yaklaşıma TC'nin aklı evvellerinin bile arabulucu olması zor. Zaten son yapılan açıklamalara bakarsak müzakereyi bağlama işi Çin'e kaldı. Pekin yönetiminin arabuluculukta başarılı olması olası. Fakat nihayetinde Putin iktidarı öyle ya da böyle kazandığını gösteremeyeceği bir anlaşmaya bu koşullarda rıza göstermez. Hali hazırda Donbass ve Kırım dışında sahada kontrol altına tuttuğu bölgelerin tamamı olmazsa bile bir kısmında varlığını kalıcı kılmanın yollarını arayabilir.

Rusya ise yaptırımlardan ciddi olarak etkileniyor. Örneğin özellikle genç, eğitimli nüfusun ülke dışına çıkması gibi olaylar dikkat çekici. Geçtiğimiz hafta itibarıyla bu rakamın 200 bin civarında olduğu ifade ediliyor. Rublenin değer kaybı, artan fiyatlar, işsizlik,  bankacılık sistemindeki sorunlar ilk elden Putin yönetiminin baş etmesi gereken meseleler arasında. 

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un dile getirdiği "Batı  illüzyonu bitti, yüzümüzü Doğu'ya dönüyoruz." politikası ise ülkenin geleceği açısından sorunlara ne derece çare olur belirsiz fakat Moskova'nın arayışının bütünüyle karşılıksız kalmayacağı da şimdiden görünüyor. Pakistan ve Hindistan birbirlerine rakip olmalarına rağmen her ikisinin de Rusya'ya karşı olmayan tutumu; bunların yanı sıra Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin, İngiltere ve ABD'nin petrol üretimini taleplerini geri çevirirken Rusya ile paralel hareket ediyor görünümü vermeleri; İran'ın fırsat kolluyor olsa da Rusya ile ortaklığı henüz bozmaması; Çin'in belli bir mesafe koysa da en azından Rusya'yı zora sokmayan bir politika izlemesi  uzun vadede gevşek de olsa bir ittifak zeminine dönüşebilir. Taliban'ın da böyle ortaklığa dahil olma olasılığı var.

Bütün hengamenin ortasında insanlık ve doğa ise  kaybetmeyi sürdürüyor. İklim krizi her geçen gün kendini çeşitli felaketlerle çok daha görünür kılıyor. Savaşın da ivme vermesiyle iklim krizine karşı yetersiz de olsa alınan tedbirler büyük olasılıkla bir kenara bırakılacak. Fosil yakıtlar  ve atom santralleri ön plana çıkacak. Ukrayna savaşının öncesi hali hazırda 30-40 milyon kişinin kıtlık ve açlıkla karşı karşıya kalma riski olduğu konuşulurken, ister istemez bu sayı katlanarak artacak. Göçler ve paralelinde gündeme gelecek sorunları saymaya bile gerek yok. Daha kötüsü yeni sıcak cephelerin de gündeme gelmesi mümkün.

Savaşa bir an önce son vermenin yolunu bulmaktan başka çaremiz yok. Çünkü post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşı, dünyamız ciddi bir tahribata uğramadan, en insafsız olanın bile kazanabileceği türden bir savaş değil. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.