Hıyara hıyar denir 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Kibarlık olsun diye hıyara salatalık demeyin sakın. Hıyara hıyar denir gençler. Faşizme faşizm, hayatını…
  • Siz siz olun şu iltisak-irtibat hıyarlığını hiç unutmayın.

Türk milletinin "milli marşı" hangi ünlemeyle başlar? 

"Korkma!" ünlemiyle. 

İnsan kendi "milli marşı"nın çağrısına rağmen korkar mı?

CHP’li yöneticiler korkuyor. İktidarı alsak mı, yoksa Mecliste çoğunluğu kazanmakla yetinip Başkanlığı "topal ördek" haline getirerek Erdoğan’a bıraksak mı diye tereddütler içinde kıvranıyor.

Ben Mehmet Akif’in yerinde olsaydım "Milli Marş"ın güftesine "korkma, korktukça sıra sana gelecek" diye başlardım.

"Milli Marş"ın son mısrasını da, "başına gelmek üzere" diye de bitirirdim.

Şimdi Soylu’nun "müfettişleri" İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin kapısına dayandı bile. Güya İBB çalışanları arasında cemaat ve PKK ile "iltisaklı ve irtibatlı" olanlar varmış. 

Bana anlatanın yalancısıyım. Ahmet adında bir adamı yakalamışlar. Savcının önüne getirmişler.

"Neden getirdiniz bu adamı?"

"Sayın savcım bu Ahmet denilen şahıs Emine adındaki firari FETÖ üyesi Emine’yle iltisaklı ve irtibatlıymış." 

Savcı çok genç  olduğundan bu Arapça terimlerden bir şey anlamamış.

"Suçu ne? Ne yapmış yani?"

"Efendim ben de tam anlamadığımdan Türk Dil Kurumunun Sözlüğüne baktım, iltisak demek şeymiş; kavuşmak, bitişmek ve birleşmekmiş, irtibat da bağlantı kurmakmış…" 

Savcı kafasını kaşıyıp sormuş?

"Fuhuş mu diyorsun be adam, kavuşmuşlar, bitişik olmuşlar, birleşmişler ne demek. Kavuşmuşlarsa bize ne kolluk bitişik hallerini, birleşmelerini görmüşmüş mü?"

"Hayır efendim, lakin bu adam Emine’nin evine girerken görülmüş. Eve kavuşmak için mi girmiş, bitişik mi olmuşlar, birleşmişler mi bilmem. Evden çıkarken ben de gördüm."

Savcı önündeki Türk Ceza Kanunu açmış. Devlete karşı suçlar bölümünü baştan sona okumuş. "Terör örgütüyle ya da terör örgütü üyesiyle iltisaklı ve irtibatlı olmak" gibi bir suça rastlamamış.

"Yani yardım yataklıktan mı getirdiniz?"

"Yok komutanım iltisak ve irtibattan getirdik."

Ve Ahmet’in sorgusu başlamış.

"Emine’yle sen kavuştunuz mu? Bitişik oldunuz mu, birleştiniz mi?"

"O gün mü? Maalesef kavuşamadım da, bitişik duramadım da birleşemedim de Savcı bey."

"Numara yapma bu kadınla hiç mi bitişik olup, sonra birleşmek suretiyle yattın mı ulan? Bize de mi lolo geri zekalı."

"O eskidendi Savcı bey; ben o gün yaralamadan yattığım cezaevinden tahliye olmuştum. Evime habersiz gittim, baktım Emine evde yok, bir mektup bırakmış, beni daha fazla bekleyemezmiş, amca oğlumla bilmediğim bir yere kaçmış. Mesele bundan ibarettir… Onu affettim Savcı bey, eşim evine dönsün iltisaklı ve irtibatlı olalım, çoluk çocuğa karışalım…" 

Arkadaşım bana bunu anlatırken yan masadan bir yaşlı adam yanımıza yanaştı.

Başladı anlatmaya.

"Benim adım vatandaş. Başıma geleni anlatayım. Bizim mahallede bir manav var. Nerelisin diye sorduydum da Amedliyim dedi. Bu Amed nerededir bilmem, ilk defa duymuşum. Adı da Şivan. Türkçesi de kırık. Bizim çocuklar taze hıyar meraklısı. İki üç günde bir bu manava uğrarım, ellerinizden öper üç ve dört yaşındaki çocuklar için en tazesinden ikişer üçer hıyar mutlaka alırım."

Çayını yudumladı.

Üstünüze afiyet nezle olmuşum, bir hafta sonra uğradım. Candan adamdır, beni görünce iki kolunu açıp "Şükür kavuşturana" diye bana sarıldı, ben de "Kavuşturan Allahıma şükürler, ölüm var hastalık var, bağlantıda olalım dedim, sarmaş dolaş olduk. Ulan dedim, gören bizi bitişik kardeş sanacak, bu ne kavuşma, birleşme diyerekten şaşacak. Gülüştük. Manavdan çıkarken Şivan  'bağlantıyı böyle bir hafta filan kesme, gelecek hafta taptaze hıyarlar gelecek, hem de Amed hıyarları, çiçeği burnunda' diye ardımdan seslendi."  

Anlatırken terliyor.

"Ertesi gün tam evden çıkıp sabah namazı için camiye gideceğim ki, kapı gümbürtüyle kırıldı, suratları maskeli, ağır silahlı Özel Harekat eve daldı. Çoluk çocuk bir kıyamet. Beni kaptıkları gibi şubeye götürdüler. Cebinden bir zabıt kağıdı ile bir de gazete kupürü çıkardı.

Aynen şöyleydi:

Komiser: Diyarbakır doğumlu Şivan’la iltisaklı ve irtibatlı olmuşsun. Konuş.

Vatandaş: Tövbe olmamışım.

Komiser: Ses kaydın ve görüntün var. (Ses kaydı dinletildi, görüntü izletildi.)

Vatandaş: Hepsi doğrudur Komiserim. Manavdır, nezleydim, Korona oldum sanmış, garibim sevindi. Lakin hiçbir şekilde iltisak irtibat mı ne ise vallahi öyle şey olmadı.

Komiser: (Bir Türk Dil Kurumu Sözlüğünden okudu) Ulan iltisak-irtibat yerine öz türkçelerini kullanarak devleti kandıracağınızı mı sandın terörist. (Komiser sözlükten okudu: İltisak demek 'kavuşmak, bitişmek, birleşmek' demek, irtibat ise 'bağlantı' oluyor. Neyi inkar ediyorsun. İltisakı irtibatı öztürkçe kavuşma, bitişme, birleşme, bağlantı diye Göktürkçe ayağıyla gizleyemezsin.

Vatandaş: Dinime imanıma; ne sözlük bilirim, ne tövbe neydi "şey" Türkçesi… Yani mabad türkçesi hiç duymamışım. 

Komiser: Kes ulan. Bu Şivan’la ne amaçla iltisak ve irtibat kurdun, anlat.

Vatandaş: Affedersin Amirim, şey için Salatalık için.  

Komiser: Vay vay, Salatalık kimin kod adı ulan, yaktım seni.  

Vatandaş: Hıyar’ın adı, uyyy yandım.

Komiser: (Yardımcısına) Mahalledeki Hayri’leri toplayın getirin.  

O gün 15 tane Hayri’yi şubeye getirmişler.

Komiser: Bunlardan hangisi Salatalık, konuş yoksa bittin.

Vatandaş: Hepsi komşumdur, hiç biri salatalık değildir.

Komiser: Yıkın falakaya bülbül olsun.

İhtiyarı fena yapmışlar. Falakadan sonra mahallenin Roman asıllı ayakkabı boyacısı Rüstem’i işaret etmiş: "Salatalık Rüstemdir" demiş.

Hay demez olaydım. Bu Rüstem bozuldu haliyle: Ulan softa senin baban Salatalıktır namussuz.

Demesiyle Komiser yerinden hopladı. Az sonra babamı ağzı burnu kırılmış getirdiler. Zavallı ihtiyar "kim bana salatalık dedi, heyt yakarım adamı" diye adeta uluyor. Komiser "nah bu Çingene seni ihbar etti" der demez, Babam "ulan Rüstem senin sülalen salatalık" deyince bir zile bastı, içerisi polis doldu. "Rüstemin bütün sülalesini getirin; Vatandaş’ın babası itiraf etti, bu kansızın tüm sülalesi meğer salatalıkmış…

O gün şube salatalık şüphelisi şimdiki İBB’deki iltisaklı ve irtibatlı zanlı sayısı kadar insanla dolup taşmış. Gazete kupüründe resimlerini gösterdi. "Aha şu genç hıyar da bendenizim" dedi.

İhtiyar "on yıl yatıp, yeni çıktım diye devam etti. PKK iltisaklısı ve irtibatlısıyız ya, mal varlığımıza hepten el koymuşlar. Zavallı babam bir çek çek almış, bir kabak/hıyar soyacağıyla başlamış taze hıyar satmaya. Lakin durup durup "taze badem, salatalık" diye bağırırmış. Yakalamışlar. "Kim ulan bu Adem Salatalık" demişler vermişler sopayı, babam sizlere ömür.

İhtiyar "ah kafam ah" diye inledi. Kibarlık olsun diye hıyara salatalık demeyin sakın. Hıyara hıyar denir gençler. Faşizme faşizm, hayatını…

Siz siz olun şu iltisak-irtibat hıyarlığını hiç unutmayın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.