İstanbul Sözleşmesi tehdit altında

Nazmi GÜR yazdı —

  • Uluslararası insan hakları belgeleri, çok uzun mücadeleler ve ağır bedeller ödenerek, tüm insanlık adına, ortak değerler olarak elde edilen kazanımlardır.

Haklar ve özgürlükler kolay kazanılmadı bu nedenle kolayca kaybedilecek, otoriter rejimlerin başında olanların bir “emri” ile ortadan kaldırılacak “kazanımlar” değildir. İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, Türkiye ve dünya kadınlarının büyük bir mücadeleyle yarattığı en somut kazanım, insan hakları belgeleri arasındaki en önemli belgelerinden biri olarak yerini aldı.

Şimdi bu evrensel kazanımlar tehdit altında. Kadına karşı her türlü ayrımcılık, şiddet ve aile içi şiddet konularında “devletlerin” yükümlülüklerini düzenleyen İstanbul Sözleşmesi, uygulanmamaya, çekinceler konulmaya, kimi ülkelerin sözleşmeden çekilmeye varan söylemleriyle “sulandırılmaya”, yok edilmeye çalışılıyor. Erdoğan’ın “talimatıyla” Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden “çekilmesi” ya da kimi maddelerine “çekinceler” konulması tartışması önümüzde duran en önemli gündem. Bunu sadece kadın haklarına dönük bir “saldırı” girişimi değil, topyekûn insan haklarına ve özgürlüklere yönelik bir saldırı olarak görmek gerekiyor.

İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’nin “ev” sahipliğinde Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldı ve ilk imzayı atan ülkede Türkiye oldu. İstanbul Sözleşmesi’nden tümden “çekilmeyi” gündemine alan Türkiye, sözleşmeye herhangi bir çekince koymadan imzaladı ve nihayetinde TBMM 24 Kasım 20211’de onayladı ve 8 Mart 2012’de Resmi Gazetede yayınlandı. Avrupa Konseyi üyesi 46 ülke ve AB tarafından imzalanan İstanbul Sözleşmesi önemli uluslararası insan hakları “standartlarından” biri olarak 2014 yılında yürürlüğe girdi. Şimdiye dek 32 ülkenin “onayladığı” İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından “korunmakta” ve sözleşmeyi onaylayan ülkeler açısından hukuki bağlayıcılığı olan bir sözleşme.
Başlangıçta sözleşmeyi bir reformcu “şampiyon” edasıyla, üstelik “çekincesiz” (insan hakları söz konusu olunca Türkiye birçok uluslararası sözleşmeye çekince koyduğunu biliyoruz) imzalaması, AB tam üyelik süreci, AKP’nin Avrupa ülkelerinde bilinen “reformcu parti” imajı gibi olgularla açıklanabilinir. Ancak sözleşmenin çekincesiz kabulündeki en önemli katkıyı kadın mücadelesi sağladı.

“Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eşgüdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi” gibi ilkeler bu sözleşmenin omurgasını oluşturuyor. AKP-MHP iktidar bloğu yönetiminde, kadın haklarının bu en önemli kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’nin “hedef” alınması sıradan bir popülist girişimden çok; dini kuralların, muhafazakar ve milliyetçi bir yaşam tarzının topluma dayatılması olarak algılamalıyız. AKP ve Erdoğan İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan,” cinsel yönelim… “Toplumsal cinsiyet kimliği” gibi kimi kavramları öne çıkararak “itirazlarını” yükseltse de, asıl amaçları; toplumu kuşatmak, hakları ve özgürlükleri ortadan kaldırmaktır.

Kadına karşı şiddeti bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan ve onaylayan, tüm ülkeler için bağlayıcı nitelikte olan ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek ya da çekince koymak girişiminin Türkiye’ye maliyeti çok yüksek olacaktır.
Bir uluslararası sözleşmeye taraf olmak ya da kimi “çekincelerle” kabul etmek, devletlerin “egemenlik haklarını” gerekçe göstererek başvurdukları bir yöntem. Çekincesiz onayladığı bir uluslararası sözleşmesinden “çekilmek” ya da konulacak “çekincelerin” ciddi sonuçları olur. Devletlere uluslararası “hukukun” tanıdığı bu hakkın kötüye kullanımı o devletin “niteliğinin” belirlenmesi için de iyi bir ölçüt oluşturur.

Adım adım demokrasi, insan hakları ve evrensel hukuk normlarından uzaklaşan Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilirse, demokrasi ve insan haklarıyla olan son bağını da koparmış olur.

“Kadın hakları insan haklarıdır”. Kadın haklarına saldırmak insanlığa saldırıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.