Libya’da ‘tezkereler’ savaşı

Nazmi GÜR yazdı —

  • Libya’da Türkiye destekli Trablus hükümetinin petrol zengini Sirte ve Cufra bölgesine yönelik hareketlenmesi ve ilerlemeleri Mısır’ı harekete geçirdi.

Önce Türkiye Libya’ya asker göndermek için tezkereyi TBMM’den çıkardı. Şimdide Mısır Parlamentosu, Libya’ya asker göndermek için tezkereye onay verdi.

Libya’da Türkiye destekli Trablus hükümetinin petrol zengini Sirte ve Cufra bölgesine yönelik hareketlenmesi ve ilerlemeleri Mısır’ı harekete geçirdi. Mısır Parlamentosu, Libya’nın adına yer vermeden kaleme alınan tezkerede “batı cephesi” göndermesiyle, yurt dışına asker göndermeye onay vermiş oldu. Mısır Parlamentosunun tezkere gerekçeleri hayli ilginç. Tezkere; “ulusal güvenliğin savunulması, yabancı terörist gruplar ve sabıkalı milislerle” savaşılması amacıyla Mısır Hükümetine yurt dışına asker gönderme izni veriyor. Mısır'ın bu hamlesi Libya’da gerilimin giderek artacağını gösteriyor. Mısır ve Türkiye arasında uzun süredir devam eden gerilim, Mısır'ın Libya’ya müdahale yetkisi veren tezkereyle yeni bir aşamaya geldi. Fakat bu gerilimi sadece Mısır ve Türkiye arasında yaşanan bir kriz olarak değerlendirmemek gerek. Çok taraflı ve genel olarak iki “cephede” kümelenen taraflardan söz edebiliriz. Libya’da gerilimin artması tarafların “doğrudan” savaş meydanına inme riskini de beraberinde taşıyor.

Türkiye’nin “açık” desteğiyle toparlanan Trablus yönetimi (Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti) Hafter güçlerine karşı önemli ilerleme sağlamış ve Sirte’ye yönelik operasyon hazırlıklarını duyurmuştu. Hafteri “Darbeci General” olarak niteleyen Türkiye Sirte ve Cufra’nın “ne pahasına olursa olsun” ele geçireceklerini ve Hafter güçlerini “yenilgiye” uğratacaklarını her fırsatta açıkladılar. Öyleki, Libya’da iç savaşı neredeyse Ankara’dan yönetilir hale geldi. Ancak Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi bu gelişmeler karşısında Mısır ve dolayısıyla Hafter Güçlerini destekleyen “cephe” adına yaptığı, “Sirte ve Cufra kırmızı çizgidir” açıklamasıyla Libya meselesinde son derece net bir pozisyon aldı. Sisi, Türkiye destekli, Ulusal Mutabakat Hükümeti güçlerinin Sirte ve Cufra’ya yönelik operasyonlarının bu “kırmızı çizginin” aşılacağı anlamına geleceğini bu ifadelerle ortaya koymuş oldu. İşte bu nedenle Sisi Hükümeti Mısır Parlamentosundan Libya’ya müdahale tezkeresi alarak, bir bakıma “savaşı” göze alacağı mesajını vermiş oldu. İşin ilginç yanı, Mısır’da bu gelişmeler olurken, Türkiye’nin “siyasi çözüm” dışında başka bir çözüm yolu olamayacağının açıklaması oldu. Libya’da “iç savaşın” açık bir tarafı olan Türkiye’nin “siyasi çözümden” söz etmesi inandırıcılıktan oldukça uzak. Unutulmamalı ki Türkiye Büyük Millet Meclisi de 2 Ocak 2020 tarihinde, Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresini görüşmüş, AKP-MHP oylarıyla bu tezkere kabul edilmişti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Libya’nın komşu ülkesi Nijer’in Dışişleri Bakanı ile Libya iç savaşını konuştuklarını söylerken, görüşme sonrası yaptığı açıklamada; "Herkes bugüne kadar yaşananlardan ders alsın, aklını başına toplasın ve Libya’da tek çözümün, siyasi çözüm olduğunu içlerine sindirsinler, başka çıkar yol yok.” demesi son derece ironik. Üst perdeden tehdit içeren bu ifadelerin, Mısır Parlamentosunun Libya tezkeresine verilmiş bir yanıt olduğunu, Mısır’ın bu hamlesi ile Libya’da karşı karşıya gelmenin “kaçınılmazlığı” gerçeğini görüp “siyasi çözüm” vurgusuyla müzakere kapısını “açık” tutma anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Zira Libya’da Mısır ile bir “savaşa” girmenin bedellerinin çok ağır olacağını her halde Ankara’da farkında. Vekâlet savaşıyla da Trablus Hükümetini daha fazla ayakta tutamayacağını “hesaplayan” Ankara’nın siyasi çözüm istemesi, anlaşılır bir durum.

Rusya ve Fransa Dışişleri Bakanlarının Libya’yı görüşmeleri, ardından Rusya ve Mısır Dışişleri bakanlarının telefon görüşmeleri hep aynı çerçeveye işaret ediyor. Özetlersek, Libya’daki durumun, BM Güvenlik Konseyinin 2510 sayılı kararı, Berlin Konferansı kararları ve 6 Haziran’da Kahire’de gerçekleştirilen toplantı sonrası açıklanan “Kahire Bildirisi”, Libya için olası bir “siyasi çözümün” hukuki çerçevesini oluşturuyor. Çavuşoğlu’nun açıklamalarını bu çerçevede değerlendirdiğimizde, ayakları yere basmayan “söylemlerden” öteye geçmediğini söylemek mümkün. Uluslararası temaslar ve diplomatik çabalar yoğunlaştıkça, BM kararları hiçe sayılarak Libya’ya askeri yığınak yapan ülkelere karşı herhangi bir yaptırım ya da caydırıcı önlem alınmış değil. AB Konseyi liderler zirvesinden verilen cılız yaptırım mesajı ciddiyetten oldukça uzak.

Taraflar arasında yoğun bir diplomasi trafiği yaşanan Libya meselesi daha uzun bir süre dünyanın gündeminde “siyasi çözüm” bekleyen bir sorun olarak varlığını sürdürecek.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.