Suriye’de bitmeyen savaş

Nazmi GÜR yazdı —

Suriye’de savaş İdlib’de düğümlenmiş durumda. Düğümü çözecek “sihirli” bir formül henüz bulunamadı. Türkiye ve Rusya arasında varılan son “mutabakat”, taraflar açısından çözüm formülü olmaktan uzak. Rusya ve Suriye’nin istediği İdlib’in “teröristlerden arındırılması talebi henüz Türkiye tarafından sağlanmış değil. Türkiye bunun aksine, bölgeye daha fazla asker ve silah yığınağı yapmaya başladı. Türkiye artık Suriye’de “kalıcı” olacağını bu davranışıyla ortaya koymuş durumda. İran’ın ve Suriye, Türkiye’nin bu “kalıcı” tutumu karşısında göstereceği tepkiyi tahmin edebilir. Kuşkusuz bunu bir “işgal ve Suriye’nin egemenlik haklarına” yönelik bir saldırı olarak göreceklerdir. Ancak Rusya’nın bu konudaki politikaları önem kazanıyor. Çünkü bir bakıma, Türkiye’nin tüm bu “yerleşme ve kalıcılaşma” hamlelerine göz yuman Rusya. Çatışan “çıkarlara” rağmen Rusya ve Türkiye arasındaki “uzlaşma” yeni gerilimler yaratma potansiyeline sahip.

Libya’da olduğu gibi, Suriye’de de karşıt kutuplarda yer alan Rusya ve Türkiye’nin; Suriye üzerinde, ciddi rekabetleri söz konusu. Suriye’de savaşın başladığı 2011 tarihinden bu yana Türkiye’nin iki temel politikası öne çıktı: Suriye’de rejim değişikliği ve Kürtlerin olası bir hukuki ve politik “statü” elde etmelerinin engellenmesi. Esad varlığını ve iktidarını hala koruduğuna göre, Türkiye’nin “rejim değişikli” arzusu karşılık bulamadı. Esad hala iktidarda. Dünyanın açıkça “terörist” olarak gördüğü grupları eğitip-donatıp “milli ordu” kurdurarak “rejim” değişikliğini başaramayan Türkiye, bütün hıncını “beka sorunu” bahanesinin arkasına sığınarak Kürtlere yöneltti. ABD ve Rusya’nın izni ve gözetiminde Suriye topraklarını işgal etti. Yarattığı bu “fiili” durum üzerinden Suriye’de “kalıcı” olmanın yollarını arıyor.

Rusya, Türkiye ve İran’ın katılımıyla yürüttüğü Astana-Soçi süreci, Cenevre’de bir çözüme dönüşmedi. Ülke “vekâlet savaşları” sarmalından çıkarılamadı. Türkiye’nin “işgal” harekâtları ve İdlib’de kol-kanat gerdiği gruplar, sorun olmaya devam ediyor. Türkiye ve Rusya arasında varılan “anlaşmalar” gereği, İdlib sorunu çoktan çözülmüş olmalıydı.

Suriye, İran ve Rusya’nın desteği ile ayakta kalmaya çalışıyor. Önünde bir seçim var ve ülkenin tamamında devletin yeniden “egemenlik” sağlaması gibi devasa sorunlar Suriye rejiminin önünde dağ gibi bekliyor. Buna çöken ekonomi ve harap olmuş bir ülkeyi de eklersek Suriye’de işlerin o kadar kolay olmadığı görülecektir. Yetmezmiş gibi, Esad rejimi “kuzen” Rami Makluf ve Dera’da baş gösteren “huzursuzlukla” karşı karşıya.

Rusya, Suriye savaşına müdahil olduğundan bu yana “öngördüğü” siyasi hedeflere hala ulaşamadı. Rusya’nın “hayati” çıkarları, Suriye bu kadar dağınıkken, henüz “garanti” altına alınmış değil. Bu nedenle Türkiye ile yürüttüğü “oyunu” sonlandıramıyor. Esad, ülkesinde “tam” kontrolü sağlamış değil. Bu nedenle Rusya ve İran’ın “desteğine” şiddetle ihtiyacı var.

Dört farklı ülkenin “askerlerinin” bulunduğu Suriye’de, barış ve istikrarın sağlanması, bu “güçlerin” Suriye’de “çıkarlarının” korunmasının bedelini Suriye halkları ödüyor. İki büyük güç, ABD ve Rusya, savaşı bitiren “uzlaşmayı” esas olarak sağlayacak temel “güçler” olarak görülüyor. Ancak, ABD, Esad rejimine bir askeri “zafer” tattırmak istemiyor. İran’ı bölgeden “uzaklaştırmak” istiyor. Bu nedenle “savaş ve çözümsüzlük” uzadıkça uzuyor. Rusya’nın Türkiye ile oynadığı “oyun” benzeri bir amaç taşıyor.

İdlib’de Rusya ile “uzlaşan” NATO üyesi Türkiye, işler iyi gitmediğinden bu sefer ABD ile “uzlaşmanın” yollarını arıyor. ABD bu konudaki tutumu; Türkiye’nin Rusya ile olan “ilişkilerini” gözden geçirmesi ve S-400 füze savunma sistemlerinin aktive edilmemesi ve Türkiye’den çıkarılması.

Suriye’de düğümü çözecek gelişme, İdlib’de “çözümün” nasıl olacağına bağlı. Türkiye’nin “yığınağı” ve ipe un serme siyaseti, çözümü zorlaştırıyor. Bu nedenle İdlib’de “çok taraflı” bir çatışma olasılığı söz konusu. İdlib’de artan gerilimin İdlib ile “sınırlı” kalmayacağını gösteriyor. Tarafların pozisyonu ve çıkarları, belirgin bir “rekabeti” işaret etse de, değişen dengeler, dost ve müttefik olgularının da bir o kadar “değişken” olduğunu gösteriyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.