‘Nefes alamıyorum!’

Nazmi GÜR yazdı —

“Adalet yoksa barış da yok!”… Bu “Nefes Alamıyorum!” diye diye ırkçı bir cinayet sonucu yaşamını yitiren Afro-Amerikalı George Floyd için “isyan” milyonların ortak sloganı.

Adalet yoksa barış da yok!

Beyaz adam onları Afrika’dan, köklerinden söküp aldıklarında, yeni dünyaya birer “köle” olarak ayak bastılar. Renkleri “siyahtı”. Özgürlüklerinden koparılan bu insanları “beyaz adam” köleleştirdi. Ama özgürlük tutkularını ve ruhlarını asla “teslim” alamadı. Beyaz adam öfkeliydi. Başaramamıştı. “Siyah” İnsan Özgürdü.

Köleciliğe ve ırkçılığa karşı verilen “destansı” mücadele, bütün dünyayı sardı. Siyahîlerin özgürlük ve eşitlik mücadelesinin önderlerinden Martin Luther King, 28 Ağustos 1963 yılında, Washington’da yaptığı o tarihi konuşmasında “Bir Hayalim Var” diyerek haykırıyordu. King sadece “Siyahîlerin” özgürlük ve eşitlik taleplerini haykırmıyordu… O aynı zamanda “beyaz” adamı da” özgürleştiriyor, birlikte; eşit ve özgürce, yaşamanın yolunu da gösteriyordu. King öldürüldü ancak onun rüyası ABD’de özgürlük ve sivil haklar mücadelesinin bayrağına dönüştü.

ABD yasaları, ırkçılığı ve ayrımcılığı “yasaklasa da”, ırkçılık kurulu düzende varlığını hep sürdürdü. ABD’de siyahlar renklerinden dolayı “öteki” olmaktan kurtulamadılar. Dışlanmışlık ve yaşadıkları zorluklar, onları Amerikan toplumunun en “yoksulları” haline getirdi. (Spor ve sanatta kimi uç örnekler olmakla birlikte.) Karşılaştıkları baskı ve hor görülme “hali”, müesses nizam tarafından “normal” karşılanır hale geldi. Amerikan Adalet Sisteminin siyahlara uyguladığı “ayrımcılık” ve çifte standart öfkeyi hep diri tuttu. Siyah halka karşı polisin ve kolluğun işlediği suçlar, ince bir “ayrımcılıkla” hep cezasız kaldı. Cezasızlık politikası siyah öfkeyi hep biledi.

Irkçılık, Amerikan toplumunun sürekli yüzleştiği “sistematik bir hal” aldı. Sistematik ırkçılık sadece adalet, polis ve bürokraside var olmadı, sokakta, gündelik yaşamın içinde de varlığını hep sürdürdü. ABD tarihi sayısız ırkçılık örnekleri ile dolu. Son olay George Floyd cinayeti.

George Floyd, bir Afro-Ameriklı. ABD’nin Minneapolis eyaletinde yaşıyordu. 46 yaşındaydı. Korona salgını nedeniyle işini kaybetmişti. Ailesi ve dostlarının sevdiği biriydi. 20 dolarlık sahte para vermek “iddası” ile gözaltına alındı. Elleri arkadan kelepçeledi. Yere yatırıldı. Tam 8 dakika 46 saniye süren açık bir işkence seansı ile, herkesin gözleri önünde “nefessiz”  bırakıldı. Irkçı polisler George Floyd’u duymazlıktan geldiler. “Nefes alamıyorum!” çığlığını duymadılar bile.

İşte bu son ırkçı cinayet bütün dünyayı ayağa kaldırdı. Minneapolis tıpkı Mississippi gibi “yanmaya” başladı. Siyahlar bir kez daha sistematik ırkçılığa karşı isyan ediyorlar. Yalnız değiller. Irkçılığın utancını artık taşımak istemeyen Amerikalılar ayakta. Ülkenin her yanında, Beyaz Sarayın önüne varıncaya dek her yer Minneapolis! Dünyanın her yerinden, Covid-19 salgınına rağmen, insanlar sokaklarda. Çünkü nefessiz bırakılmak istenen dünya.

Trump, ırkçılığa karşı isyan bayrağını yükselten protestocuları tehdit ediyor. ABD kentlerinde, başkent Washington dâhil, sokağa çıkma yasakları ilen ediliyor. Valiler “Ulusal Muhafızların” müdahale etmesi için “acil durum” ilan ediyor. Polis şiddeti artarak devam ediyor. Adaletin sağlanacağı konusunda ABD halkına her hangi bir güvence veremiyor Trump. Gösteriler devam ediyor. İnsanlar yaşamlarını yitiriyor. Yaşam hakkının “korunması” konusunda Trump yönetimi yangına körükle gidiyor. ABD Anayasasının güvence altına aldığı ifade özgürlüğü ve toplanma hakkı polisin orantısız güç kullanımı nedeniyle ciddi bir darbe alıyor. Aşağıdaki diyalog durumu özetliyor:

Trump: “Çoğunuz zayıfsınız. İnsanları izleyip tutuklamalısınız. Dikkatli davranmak zorunda değilsiniz. Onları 10 yıl hapiste tutarsanız bir daha böyle şeyler olmaz. Şehirlerde hâkimiyeti sağlayamazsanız bir avuç ahmak durumuna düşersiniz. Minneapolis’te polis karakolu ateşe verildiğinde tüm dünya bize güldü. Kontrolü sağlayamazsanız, her şey daha da kötü olacak”

ABD’de Houston Emniyet Müdürü Art Acevedo: “Bu ülkedeki emniyet müdürleri adına Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’na şunu söylemek istiyorum. Söyleyecek yapıcı bir şeyin yoksa lütfen çeneni kapa. Çünkü 20’li yaşlarının başındaki kadın ve erkekleri riske atıyorsun. Mesele hâkimiyet kurmak değil, insanların kalplerini kazanmak.”

“İsyan” dalgası bütün insanlar eşit ve özgürce nefes aldıkları zaman biter.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.