Sezar yaptırımları ve olası sonuçları

Nazmi GÜR yazdı —

Suriye’deki savaş İdlib’de düğümlendi. Covid -19 pandemisinin tüm dünyada yarattığı “olağanüstü” durum, savaşı ötelerken, barışçıl ve siyasi çözüm çabalarını da zamana yaymış oldu. “Taraflar” mevcut pozisyonlarını korurken, yakın “çevrede” olup bitenler Suriye’de olası bir “çözümün” çok karmaşık ve çok zor olacağını da gösterdi. ABD ve Rusya, Ortadoğu’da büyük bir çekişme ve paylaşım kavgasına tutuşmuş durumda. Bölgesel “güç” olma iddası ile bütün bu karmaşanın ortasına dalan Türkiye’nin eski “emperyal” hayalleri ya da hevesi olarak tanımlayacağımız “tutumu”, Ortadoğu’da işleri daha da karmaşık hale getirmiş durumda. Ortadoğu’daki kimi “yeni” gelişmeler ve ABD’nin Ceasar (Sezar) Yasası hamlesi, Ortadoğu’da taşları yerinden oynattı. Burada kimi fırsatçılardan çok Rusya’nın bu yaptırımlar karşısındaki tutumu belirleyici olacaktır. Yakın geçmişteki kimi gelişmelere bir göz atarsak konu daha da netleşir:

Türkiye’nin Libya’da, BM kararlarına rağmen, doğrudan “müdahelesi” çevrede ciddi bir “rahatsızlığa” yolaçtı. Hafter güçlerinin gerilemesi ve Libya’da Türkiye’nin ön alan hamlesi bölge ülkelerinin harekete geçmesine neden oldu. Bu hareketlenme, Libya açıklarında Türkiye ve Fransa donanmalarını karşı karşıya getirdi. İki ülkenin NATO müttefiki olduğu biliniyor. İki müttefik güç Suriye’de olduğu gibi, Libya’da da karşıt politikalar izliyor. Mısır bu yeni gelişmeler karşısında Libya’da doğrudan askeri bir “müdahale” mesajı vermekten kaçınmadı. Arap Birliği’nin uyarısı, Suudi Arabistan ve BAE’nin tepkileri, Libya’da “bölgesel bir savaşın” işareti olarak yorumlandı. Rusya’nın, Libya’da Türkiye lehine yaşanan bu gelişme üzerine, Hafter güçlerini desteklemek üzere bölgeye asker ve silah sevkiyatı yaptığı haberleri dünya basınına yansırken, asıl “oyun kurucuların” kimler olduğu gerçeğini hatırlattı. Suriye’de artık çözüm sürecine girildi derken, Libya’daki gelişmeler, Ortadoğu’da yaşananların nasıl biribirine bağlı olduğunu ve müdahil tüm güçler açısından nasıl da “karmaşık” hale getirildiğine tanıklık ediyoruz.

Bir “karmaşa” yaratma hamlesi de Trump’tan geldi. Trump yönetimi, 2020 ABD Ulusal Savunma Yetki Yasasının bir parçası olarak, Suriye’de, Esad ve rejimin önemli aktörlerini hedef alan yeni “yaptırımları” yasallaştırdı. Ekonomik ve kimi seyahat yaptırımları öngören “Caesar Yasası” ABD’nin yeni hamlesi olarak yürürlüğe girdi. Özellikle Suriye ekonomisi üzerinde “yıkıcı” bir etkisi olacağı düşünülen bu yatırımlar, bu güne dek ABD’nin aldığı “en sert yaptırımlar”dır. Etkisini hemen gösteren bu yaptırımlar, savaşın yıkıcılığına, bir de yaptırımların ekonomik yıkıcılığını da etkilemiş oldu. Tüm ülkeyi etkileyecek bu ABD yaptırımların “siyasi” sonuçlarını ise ancak önümüzdeki dönemde görebiliriz. BM yaptırımları, AB yaptırımları derken Caesar Yasası Suriye’de öngörülmeyen kimi siyasi gelişmelere de yol açacağını hesaba katmak gerek. Suriye’de, ülkenin kuzeyini işgal eden Türkiye, bu bölgelerde TL’yi “tedavüle” sokması, uzun vadede bir “annexation”(ilhak) girişimi olarak görmek gerekir. İdari ve askeri olarak Kürt topraklarına yerleşen, PTT ve buna benzer “hizmet” kurumları aracılığıyla başka bir ülkeni topraklarında “kalıcı” olmayı hesaplayan Türkiye, Trump’ın bu yeni hamlesini de “Allah’ın bir lütfu” görüp ekonomik olarak “yerleşmesi” geleceğe yeni savaşların tohumunu ekmekten başka işe yaramaz.

Esad rejimini doğrudan hedefleyen ABD yaptırımları, yukarıda değindiğimiz kimi öngörülmeyen “fırsatçılığa” ve fırsatçılara kapıyı açık bırakması, Suriye’de olası bir siyasi “çözümü” daha da karmaşık hale getireceğini söyleyebiliriz. Nitekim Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yetkililerinin açıklamaları, bu yaptırımlara karşı ileri sürdükleri itirazlar, haklı olarak; ülke bu yaptırımlara ekonomik yıkıma sürüklenirse, tüm ülkenin etkileneceğini, IŞİD ile mücadeleyi sekteye uğratacak nitelikte olacağı yönünde. SDG yetkililerinin bu itirazı bir “kaygıyı” dillendirmekten çok bir “gerçekliği” dünyaya hatırlatmak olarak okumakta fayda var.

ABD her ne kadar Caesar Yasası ile ilan ettiği yeni yaptırımların gerekçesi olarak rejimin “Suriye’de barışçı siyasi çözüme engel olma…” olarak ileri sürse de, Suriye’de barışçıl siyasi çözüm istemeyen bölge güçlerini de bu yaptırımların kapsamına almadıkça, Suriye’de çözüm hayal olacaktır.

Son derece kırılgan ve değişken olan Ortadoğu coğrafyasında Kürtler, varlıklarını ve özgürlük mücadelesi ile elde ettiği tüm kazanımlarını ulusal birlikle koruyabilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.