Kazakistan ve isyan

Aykan SEVER yazdı —

  • Sürece başka uluslararası güçler de çeşitli politikalarla dahil olurken, Rusya bu zemini kendi lehine özellikle "yabancı müdahalesi, renkli devrim vb." başlıklar etrafında "iyi" kullanarak ilk etapta bölgedeki hakimiyetini pekiştirdi.

Yeni bir yıla başladık. Fakat dünyanın genel gidişatı açısından bu yıl da her zaman olduğu gibi öncekilerin bütün olumsuz yükünü devraldı. İklim krizi, kuraklık, kıtlık, seller, göç, savaşlar, kapitalizm; velhasıl aklınıza gelebilecek insanın kendi eliyle yarattığı tüm "kötülükler" bu kapsamda anılabilir.

Dünyada olup bitenler elbette sadece olumsuzluklardan ibaret değil. Kazakistan örneğinde olduğu gibi isyan edenler de var. İsyan etmeyip de ne yapsınlar? Yıllara dayalı despotizm, demokrasi yoksunluğu ve yoğun neo-liberal sömürüye, uluslararası sermaye ve ülkeye egemen olan elitlerin çıkarına, emekçi kesimlerin kursağına girene de göz dikmek eklenince; "oturalım, politikacı diye gezen bir takım şarlatanların ahmakça öğütlerini mi kendimize öğün yapalım" diyeceklerdi?

İsyan ettiler ve yenildiler ama şimdilik. Mutlaka bir dahaki sefere daha fazla öğrenmiş olarak yola çıkacaklardır. Zira Rusya ve onun güdümündeki KGAÖ silahlı gücüyle sürece hakim oldu diye sorunlar bitmiyor. En nihayetinde Nazarbayev ve onun gölgesindeki Tokayev'in iktidarı sallandı. Onların temsil ettiği oligarkların pozisyonu bu süreçte sorgulandı. Meşruiyetlerini yeniden kurmak zorundalar, bu da bugüne kadar sürdürdükleri düzenle sağlanamaz. Mutlaka yeni açıklar vereceklerdir ve bazı başlıklarda geri adım atmak zorunda kalacaklardır.

İsyan edenler açısından elbette öğrenilecek çok şey var. Birincisi, basına yansıdığı kadarıyla Şubat ayında planlanan protestolar çeşitli nedenlerle erken başlatıldı. Yani bırakın iktidarı almayı, protestoları sürdürmek için bile yeterince örgütlülük ve hazırlık yapılmadığı aşikar.

Bir diğer önemli sorunsa örgütlülük olsa dahi, egemen yaklaşım ideolojik cephede milliyetçilik olduğu takdirde, pekala iktidar içi çekişmelerin ya da yeniden paylaşım savaşının aktörlerinin kontr politikaları sayesinde isyan, kolayca hedefinden saptırılıp, egemenlerin hanesine yazılan bir gelişmeye dönüştürülebilir. Kısmen bugün olduğu gibi.

Kazakistan'a genel planda baktığımızda ise Sovyetler Birliği'nin dağılması/dağıtılması sonrası kendine yön çizememiş, tek ürün petrole-gaza dayalı, ülkede yaşayan halklara bir şey vaat etmeyen, kendisi şaşa içinde yaşayan bölgedeki despot iktidarlardan biri.

Kazakistan'ın bugün geldiği yerde ise postmodern karakterli yeniden paylaşım savaşının coğrafyalarından birine dönüştüğünü görülüyor.

Rusya, son dönemde Nazarbayev yönetiminin, örneğin geçtiğimiz haftalarda Rusça'nın fiilen resmi dil olmaktan çıkarılması, Türk Birliği kurulması türünden adımlarını muhtemelen Putin'in gölgesinden çıkma arayışlarının bir parçası olarak görüp, okuyordu.

Sürece başka uluslararası güçler de çeşitli politikalarla dahil olurken, Rusya bu zemini kendi lehine özellikle "yabancı müdahalesi, renkli devrim vb." başlıklar etrafında "iyi" kullanarak ilk etapta bölgedeki hakimiyetini pekiştirdi.

Aynı zamanda KGAÖ ülkelerini de ilk defa aktif askeri bir faaliyete tabii tutarak sınadı. Muhtemelen eski Sovyet coğrafyasında başka benzer gelişmelerde de bu türden müdahaleler olacaktır. Zaten Putin bu hafta başı yapılan görüşmede eski Sovyet ülkelerinin liderlerine, KGAÖ'nün onları da koruyacağı sözünü vermiş.

Kazakistan'daki isyan karşısında "demokrasi sevdalısı" Batı da tutarlılık gösterdi. Usulen "şiddete başvurulmaması" gibi açıklamaların yanı sıra, kendilerini paylaşım savaşının diğer cephesi Ukrayna'da acaba Rusya'yı zayıf düşürebilir miyiz, Putin iki cepheyi kaldıramaz, Kazakistan, Rusya'nın Afganistan'ı olur mu gibi sorularla meşgul ettiler. Ne de olsa sermayenin kardeşliği vardı arada. Bir kısım aklı evvelin beklentisinin aksine oralara da "demokrasi" getirmeye şimdilik pek hevesli görünmediler.

Yazıyı bitirirken Kazakistan'da gerçekleşen olayı, TC'nin sürece etkisi ve gelişmelerin TC'ye dönük doğuracağı sonuçları merkeze alarak yapılan değerlendirmelerin yanlış olduğunun,  olanı anlamayı imkansızlaştıracağının altını çizmeliyim. Zira bu tarz düşünme kendi manipülatif aklının koridorlarında kaybolmaya mahkum. İsyancılarınsa yeni bir dünya kurmak için onun bunun aklının pazarlamacılarına değil, kendi deneyimlerinden öğrenmeye ihtiyacı var...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.