Konfederal devrimci süreç

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Siz tarihte “kadın erkek eşitliği temelinde” bütünsel bir devrim, bütünsel bir parti, bütünsel bir devlet yapısı gördünüz mü? Hepsi “erkektir.” O nedenle yarımdır. Konfederalizm bütünsel devrimci süreç demektir. Başlamıştır. Yeni kadını yok etmedikçe konfederal devrimci süreci yok edemezsiniz.
  • Konfederalizmin ilk sonucu Rojava küçücük bir yer. Biz alternatif Rojava’dır dediğimizde duyana hayal gibi geliyor. “Çok küçük” diye burun kıvıranlara, “küçük ama biricik” diyoruz, Biricik olanı “büyütün” diye çağrıda bulunuyoruz.

Konfederalizm, dünyanın içine girdiği krizden çıkışın biricik alternatifidir. Dünya tarihine bakıyoruz. Ne yazık ki Marks’ın ve Lenin’in öngördüğü “dünya devrimi” gerçekleşmedi. Oysa 1871’de ve 1917’de kan ve revan içinde “gerçek alternatif” olmuştu. Şimdi “gerçekçi alternatif” nedir? Avrupa Birliği mi? Bu birlik şu anda ırkçı-neo faşist partilerin iktidara tırmandığı yapısal bir kriz yaşıyor. Amerika mı? Seçim yapılsa Trump başa geçecek. Rusya mı? Ukrayna’da batağa batmış. Ya Çin? Kapitalizmin yarattığı çelişkileri çelik bir düdüklü tencerede tutuyor ve sanki “krizsiz” gibi görünüyor. Ama düdüklü tencerede “kriz yemeği” kaynıyor. Patladığında dünyada deprem olacak.

Konfederalizmin ilk sonucu Rojava küçücük bir yer. Biz alternatif Rojava’dır dediğimizde duyana hayal gibi geliyor. “Çok küçük” diye burun kıvıranlara, “küçük ama biricik” diyoruz, Biricik olanı “büyütün” diye çağrıda bulunuyoruz. Mesela küçük Monako’da “demokratik ulus” diyebilirsiniz, ordusu filan yok, Saray’ı basıp orada konfederalizmi uygulayabilirsiniz. Denesenize? Bu hepten küçükse, Avrupa Birliği’ni demokratik konfederal bir yapıya kavuşturmak üzere harekete geçebilirsiniz. İşte Avrupa’nın en örgütlü ve bilinçli kitlesi sizinle “ortak vatan ve demokratik ulus” içinde birleşmeye hazır. Altı gün ölümüne çalışıyor, “Allah bile dünyayı yarattıktan sonra yedinci günde dinlendi”, Onlar dinlenmiyor. Her hafta sonu Avrupa sokakları Kürtlerin ayak sesleriyle sarsılıyor. AB’yi “ortak vatan” ilan etseniz, en önce sizinle onlar birleşecek. Hemen olmasa bile bu hedefe ulaşmak üzere her şeyiniz var: Un var, yağ var, şeker var. Bir tek bu helvayı pişirecek ortak irade eksik.

Dışarıdan bakan bu alternatifi gerçekçi bulmayabilir. Bir alternatifin gerçekçi olması, o alternatifin kitleler tarafından ne kadar benimsendiğine ve benimsediği ölçüde hayata geçirmek üzere ne kadar mücadele ettiğine bağlıdır. Gerçekçi olmayandan gerçek olanı yaratmak… İşte devrimci gerçekçilik budur. “Hazırdaki gerçekçi alternatifler” ise kendileri krizde olan alternatiflerdir.

Birisi bana dünya çapında “AB alternatiftir” diyerek sokağa dökülenler var mı söylesin. Putinciler? Bidencılar? Şu ara Mao gibi adı sanı bilinen Çin devlet başkanı? Hamasçılar? Eski FKÖ nerede? Mihri Belli’nin “Kim il Sung çizgisi” kayıp. Yeni Çe’nin adını bilen beri gelsin. Bu isimler kendi kümeslerinin horozları. Öyle kartolazlar ki, öttüklerinde insanlık kulaklarını tıkıyor. Alternatif bir politik, ideolojik akım var mı? Ama dünyanın her yerinde “Apocular” var. Sloganları “Konfederalizm" ve "Jin Jiyan Azadî”. Söyleyin bakalım, bir başka slogan hatırlıyor musunuz? Denizler, Mahirler, İbrahimler şu ara dağlarda birbirleriyle Kürtçe konuşuyor. Aralarında Çe’ler de var, elleri yanaklarında dengbej olmuşlar. Zetkinler, Kollantaylar, Krupskayalar halayda…

Şöyle bir bakalım: Erdoğan’ın hazırdaki “gerçekçi alternatifi” önce Altılı Masa’ydı. Ne oldu? CHP derin bir kriz yaşıyor, İyi Parti’nin damından kiremitler uçuyor. Diğerlerinin esamesi okunmuyor. Gerçekçi “olmayan” alternatif HEDEP’dir. Gerçeklik haline dönüşecek olan da sadece bu partidir. Gerçekçi alternatif arayana denecek olan şudur: HEDEP’e üye ol, çalış, savaş, oy ver, oyunu sokakta savun, ki gerçekçi olmadığını düşündüğün bu alternatif gerçeğe dönüşsün.

Konfederalizm, bölgesel devrimci süreçler boyunca adım adım inşa edilecek. Gerçekçi mi? Evet. Bir ucundan başladı bile. Rojava. Güreşçi babanın, yeni doğan minnacık bebeğine bakıp da “Tüh be, bundan güreşçi mi olur” demesi gibi, sırtı yerde güreşen pehlivanlık yapmayın. Gücü dünya vicdanında ve bilincinde edindiği yerden geliyor. Bu vicdanı harekete geçiren temel faktör, DAİŞ’e karşı savaşan kadın gerillardır. Rojava devrimi kadın devrimidir. Önce “adı” yoktu, şimdi silahı bile var. Tetiğe “erkek komutanın” emriyle değil, özgür iradesiyle basıyor.

Eğer bu yeni kadın olmasaydı, Konfederalizm kavramı uydurma bir kavram olurdu. Konfederalizm uyanan, özgürleşen, örgütlü kadın ile, onun erkek egemenliğini aşa aşa “doğurduğu” yeni erkek kitlelerinin çeşitlilik içinde birliği demektir her şeyden önce. Siz tarihte “kadın erkek eşitliği temelinde” bütünsel bir devrim, bütünsel bir parti, bütünsel bir devlet yapısı gördünüz mü? Hepsi “erkektir.” O nedenle yarımdır. Konfederalizm bütünsel devrimci süreç demektir. Başlamıştır. Yeni kadını yok etmedikçe konfederal devrimci süreci yok edemezsiniz. O kadar gerçekçi yani.

Konfederalizm, öyle klasik devlet biçimlerinden biri değildir. Yani “ulus devletler” olacak, bunlar “federasyonda” varlıklarını koruyarak birleşecek, federasyonlar da Konfederasyon denilen tavşan pisliği gibi ne kokar ne bulaşır bir yapının unsurları olacak…Allah korusun. Şu hale bakın, ulus devletlerin ve federasyonların birleştiği Birleşmiş Milletler bir Konfederasyon, lakin dünya krizinde sadece “treni sallamakta.”

Demokratik konfederalizm kesinlikle böyle bir şey değil. İlk iş “ulus devletlerin” işini bitirmektir. Bunların işini bitirmek, birbirini dışlayan “etnik ulusçuluğun” işini bitirmek demektir. Demokratik Konfederalizmin halkı, “bütün etnisitelerin, dinlerin, mezheplerin, cinslerin, kültürlerin  kendi özerklikleri içinde ahenkli birliğidir.” Bunun adı “demokratik ulustur.” İsteyen istediği etnisitenin, dinin, mezhebin ve kültürün, cinsel kimliğin devamcısı olabilecektir. Demokratiklik bütün bu farklı öğelerin özgürlüğünü güvenceye alacaktır: Zorla asimilasyon yasaktır. Jenosidin sözü bile edilemez. Diller ve kültürler sonsuza kadar yaşayacaktır. Konfederalizmin “resmi dilinin” yerini, herkesin elindeki çok daha akıllanan akıllı telefonlar alacak, karşındaki nece konuşursa konuşsun sen onun senin dilinde konuştuğunu duyacaksın.

Demokratik ulus, “dünyayı sarsan on günün” sonunda inşa edilmeyecektir. Konfederal devrimci sürecin zafere ulaşan, yenilen, yeniden dirilen devrimler zinciri boyunca, tahmin bile edemeyeceğimiz bir süre içinde, kat be kat, gökdelenler gibi inşa edilecektir. İşte bu “demokratik ulusun” çatısına “ulusun bağrındaki, o ulusları kendisi için icat eden kanser urunu”, yani kapitalist modernitenin oligarklarını, sömürücülerini, “egemen erkekliğin” en son kalıntılarını  konfederal devrim bir neşter darbesiyle kesip atınca, “kadın özgürlükçü, ekolojik, komünal sosyalizmin” bayrağı çekilecektir.

“Tahmin bile edemeyeceğimiz bir süre” gözünüzü korkutabilir. Siz, ilkel komünal toplumu sona erdiren özel mülkiyet dünyasında binlerce yıldır yaşayan insanlığın bireylerisiniz. O binlerce yıl içinde kadın köleleşti, hepiniz paryalaştınız, sellerde, depremlerde, salgın hastalıklarda ve savaşlarda kitlesel olarak kırıldınız. Şimdi yaşayanlar, bu katastroftan rastlantıyla kurtulanların ahfadı. “Tahmin edemeyeceğimiz süre” elbette binlerce yıllar gibi olmayacak. Genç olanlarınızın konfederal devrimin nihai zaferini göreceğine, değilse bile zafere yürüyüşünü göreceğine inanıyorum. Çünkü adım adım “demokratik ulus” inşa edilecek, “ahlaki-politik toplumun” fidanları yeşerecek. “Bir, iki, üç, daha fazla Vietnam, Ernesto’ya bin selam” diyordunuz ya, şimdi Kürt gençleri “bir, iki, üç daha fazla Rojava, İmralı’ya bin selam” demekte.

 Süreyi bir haftaya veya aya veya önümüzdeki yıla indirmek istiyorsunuz değil mi?

O halde "Önder Öcalan'a özgürlük" diye haykırın.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.