Kürtler daha ne istiyor?

Demir ÇELİK yazdı —

  • Kürtler dillerinin, kimliklerinin, kültürlerinin sahibi olmak, kadim inançlarını ve kendilerini yönetmek istiyorlar. Kendilerine vurduğunuz tekçi, kaba ulusçu, inkarcı, katliamcı ve soykırımcı prangalarınızdan kurtulmak, özgür ve onurluca yaşamak istiyorlar bu kadar basit.

Türk devleti, İmralı’da Sayın Öcalan’la yaptığı sayısız görüşmeler sonucu, Kürt sorununun çözümüne dair toplumda umuda yol açsa da, her seferinde çözümsüzlükte ısrar etmiş, yeniden güvenlikçi politikalara dönmeyi esas almıştır. Bu nedenle çok ağır bir siyasal ve sosyal travma yaşanmakta, toplum ekonomik ve toplumsal çöküntü içinde debelenmektedir.

2023 sonu, 2024 başında başladığı anlaşılan son görüşmeler neticesinde Kürt Siyasal Hareketi sürecin gereklerini yerine getirmiştir. Ancak iktidar bekle gör politakasıyla süreci zamana yayarak çürütmek istiyor. Halbuki devletin anayasada vatandaşlık tanımını yeniden düzenleme, anayasa ve yasalardaki tekçi, milliyetçi maddeleri ayıklama, tekçi zihniyeti terk etme, Anadilde eğitimin önünü açma, yerel yönetimleri güçlendirme, Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na koyduğu şerhleri kaldıracağının ve demokratik çözüme fırsat vereceğinin taahhüdünde bulunduğunu az çok herkes tahmin ediyordur.

Ancak devlet taahhüt ettiği bu adımların hiçbirini bugüne kadar atmadığı gibi giderek milliyetçi ve ırkçı söylemlerin dillendirildiği, Kürt ve Kürdistan karşıtı gelişmelerin yaşanmaya başladığına da tanıklık etmekteyiz. DEM Parti dışında, başta AKP- MHP olmak üzere, mevcut siyasi parti ve aktörler, ana dilde eğitim ile ilgili 42. ve vatandaşlık tanımıyla ilgili 66. maddelerin kırmızı çizgileri olduğunu, bu maddeler başta olmak üzere, ulus- devleti hiçbir şekilde tartışmayacaklarını söylemektedir. Bu tekçi ve ırkçı zihniyet sonucudur ki, kadim Kürt sorunu çözümsüz kalmış, Kürtler onlarca kez katliama ve soykırımlara uğratılmıştır. Bu ırkçı ve faşist yaklaşım devam ettiği sürece, çözüm yerine çözümsüzlük girdabında debeleneceğimiz çok açıktır. Bir halkı, bir ulusu belirleyen en temel olgu, onun dilidir. Onu diğer uluslardan ayırt eden bu dili ile oluşturduğu kültürel yapım ve yaratım faaliyetleridir. Yani müziği, şiiri, edebiyatı, tarihi, güzel sanatlarıdır. Ana dilde eğitimle bir halk, bir ulus bilimsel, kültürel, sanatsal ve edebi yaşamını inşa eder, diğer halklar ve uluslarla olan farkını ortaya koyar. Anadili olmaksızın, bireyin ve topluluğun oluşturduğu, yarattığı bütün değerler, başkasına ait olmaktan kendisini kurtaramayan yapay değerler olmaya mahkumdur. Seni sen olmaktan çıkaran, başkasına göre tariflenmene yol açan değerler olacaklardır. Mevcut tekçilik ve inkar devam ettikçe; Türkiye’de yaşayan yirmi milyonu aşkın Kürt, ana dili ile kreşten başlanarak üniversiteden mezun oluncaya dek eğitim alamazsa, bir kaç nesil sonrasında anadilinde konuşabilen Kürt’ü bile zor bulabiliriz. Türkçe’nin dışında başka ana dillerde eğitim tartışılmayacaksa, Kürtçe dili üzerindeki yasak devam edecek, asimilasyon sürecek demektir. Yani dilsel, kimliksel ve kültürel soykırım devam edecek, Kürt’ün ve Kürtçe’nin köküne kibrit suyu dökmek anlamındadır.

Değiştirilmesi dahi teklif edilemez dedikleri anayasanın 3. maddesindeki; “Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” söylemi değiştirilemeyecekse, ortak ve özgür yaşam olmayacak demektir. Bunu sonucu olarak adem-i merkeziyetçilik, dolayısıyla Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerkli Şartı üzerindeki çekinceler kalkmayacak, tekçi ve kaba merkeziyetçi ulus- devlet devam edecek demektir. Halbuki bugün dünya üzerinde yüzlerce özerk/otonom bölge var. Dünyada on bin nüfuslu devletler varken 50-60 milyon Kürt’ün devleti bile yok. Onlarca ülke birleşik devletler, eyaletler ve kantonlarla kendi kendilerini yönetiyorlarken bölünmüyorlar da, Kürtlerin kendilerini özerkçe yönetmelerinin bölünmeye götüreceğini söylemektedirler bu siyasi parti ve aktörler. Kürtlerin dillerine, kimliklerine, kültürlerine, kendi kendilerini yönetmelerine ve kendilerini tanımlamalarına bile tahammül göstermeyeceklerse, bunun adı asla demokrasi ve ortak yaşam olmaz. Olsa olsa inkar ve asimilasyonun başka araçlar üzerinden yeniden sürdürülmesi anlamına gelir ki, bu da çözüm değil çözümsüzlük demektir. Bununla bağlantılı olarak vatandaşlığı tanımlayan 66. Madde olduğu gibi kalacaksa, tekçilik, Kürt inkarı devam edecek, fiziki soykırım tehlikesi sürecek demektir.

Bütün bunlardan hareketle ister sol siyaset yapanlar olsun, ister sağ siyaseti yürütenler olsun, söz konusu Kürtler ve Aleviler olduğunda, hepsi birden katı merkeziyetçi, tekçi ve inkarcı ulus- devlette birlikte olabiliyorlar. Kendilerini öncü sayan siyasi parti ve aktörlerin, sorunlara evrensel değerler ölçeğinde, çözüm iradesi geliştirememeleri sonucu toplum da da milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi zihniyet aşılamamakta, ortak yaşam inşa edilememektedir. Bu nedenle güya topluma yön veren kendisine aydınım, sanatçıyım, siyasetçiyim diyen birçok kişi, "Kürtler daha ne istiyor?" diye sorabilmektedirler. Kürtler dillerinin, kimliklerinin, kültürlerinin sahibi olmak, kadim inançlarını ve kendilerini yönetmek istiyorlar. Kendilerine vurduğunuz tekçi, kaba ulusçu, inkarcı, katliamcı ve soykırımcı prangalarınızdan kurtulmak, özgür ve onurluca yaşamak istiyorlar bu kadar basit.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.